Ankara Edebiyat Festivali’nin dikkat çeken etkinliklerinden biri, "Yolu Ulucanlar Cezaevine Düşen Edebiyatçılar" başlıklı panel oldu. Panelde, Ulucanlar Cezaevi'nde tutuklu kalmış veya burada yatan edebiyatçıların yaşadığı zorluklar ve bu zorlu süreçte ortaya koydukları eserler ele alındı. Edebiyat dünyasının usta isimlerinin katılımıyla gerçekleşen etkinlik, edebiyat ve hapis hayatı arasındaki derin bağı gözler önüne serdi.
Eyyüp Akyüz: "Edebiyatçılar Allah'ın Yeryüzündeki Temsilcileridir"
Panel yöneticisi Eyyüp Akyüz, edebiyatçıların Allah’ın yeryüzündeki temsilcileri olduklarını ve bu nedenle tarih boyunca baskı altında kaldıklarını ifade etti. Düşünen insanın tehlikeli görülmesinin, edebiyatçıları da hedef haline getirdiğini belirten Akyüz, birçok düşünce insanının zor koşullarda bile üretkenliğini kaybetmediğine dikkat çekti.
Tuba Dere: Nazım Hikmet ve Cezaevindeki Üretimi
Konuşmacılardan Tuba Dere, Nazım Hikmet’in Ulucanlar Cezaevi'nde yaşadığı günlere değindi. Nazım Hikmet’in, Rusya’dan dönüşünde Aydınlık dergisinde komünist düşüncelerini yazdığı için tutuklandığını ve defalarca hapsedildiğini belirtti. Nazım’ın, Bursa Cezaevi’nde yazdığı Memleketimden İnsan Manzaraları adlı eserinin, hapishanede yaşanan zorluklar içinde nasıl yaratıldığını anlattı. Dere, düşünce suçlularının hapishaneleri birer okula çevirmekteki başarısına vurgu yaptı.
Mehmet Aycı: Necip Fazıl ve "Cinnet Mustatili"
Mehmet Aycı ise Necip Fazıl Kısakürek’in Ulucanlar Cezaevi'nde yazdığı Cinnet Mustatili adlı eserinden bahsetti. Necip Fazıl’ın, cezaevindeki suçlularla mesafesini koruyarak onlarla aynı ortamda güçlü bir duruş sergilediğini söyledi. Aycı, Necip Fazıl’ın Ankara hapishanesine gönderildiğinde bir nevi sevinç duyduğunu belirterek bu deneyimin eserlerine nasıl yansıdığını paylaştı.
Prof. Dr. Mehmet Can Doğan: Hapishane Edebiyatı
Prof. Dr. Mehmet Can Doğan, Türkiye'de ve dünyada sanatçıların ve aydınların hapisle tanışmasının yeni olmadığını ifade etti. Cumhuriyet öncesi ve sonrası birçok şair ve yazarın yolu hapishaneye düşerken, bu tecrübelerin "hapishane edebiyatı" olarak adlandırılan bir türün gelişmesine katkı sağladığını belirtti. Ahmet Arif’in de Ulucanlar Cezaevi’nde bir süre tutulduğunu ve cezaevi tecrübesinin onun şiirine önemli bir ilham kaynağı olduğunu söyledi. Ahmet Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim eseriyle geniş kitlelere ulaştığını da ekledi.
Ali Sali: Kendi Mahpusluk Hikayesi
Ali Sali, 28 Şubat döneminde yazdığı gazetecilik metinlerinden dolayı Ulucanlar Cezaevi'ne gönderildiğini anlattı. Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle aldığı cezayı eleştiren Sali, bu süreçte yaşadığı zorlukları ve 5 aylık ağır cezasının ardından tüm vatandaşlık haklarından mahrum bırakıldığını dile getirdi. Sali, cezaevine girişinde gasp ve cinayet suçundan yatanlarla aynı koğuşa konulduğunu ve bu deneyimin kendisinde derin izler bıraktığını söyledi.
Panel, edebiyatçılar ve düşünce insanlarının zorluklar karşısında nasıl eser üretmeye devam ettiklerini ve hapishanelerin nasıl bir eğitim ve üretim merkezine dönüştüğünü gözler önüne serdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.