“Dil Kültür Yabancılaşma”, “Bir Lûgat Bulamadım”, “Yüzyılın Soykırımı”, “Kelimelerin Seyir Defteri”, “Söz Okyanusunda Yolculuk”, “Türkçenin Cenaze Töreni: 1. Türk Dil Kurultayı” ve “Türkçe Düşünmek Türkçeyi Düşünmek” gibi dil kitapları yazan, günümüzdeki sözlük yazarı denilince ilk akla D. Mehmet Doğan geliyor.
2007 yılında ilk baskısı yapılan Doğan’ın “Devlet Sözlük Yazar mı” eserinin genişletilmiş, zenginleştirilmiş yeni baskısı okuyucuları ile buluştu.
D. Mehmet Doğan bu kitabında da, Türkçenin geçmişi, şimdiki durumu ve geleceğiyle ilgili değerlendirmelerde bulunurken kurum, kuruluş ya da devlet tarafından dile yapılan gereksiz müdahalelere dikkat çekiyor.
Sunuş yazısında devlet ve dil arasındaki ilişkiye dair şu açıklamayı yapıyor:
“Bu kitabın esas konusu, “devlet ve dil”. Dil aslında devletin mülkiyetinde değildir; milletin, halkın malıdır! Yüz yıllar, bin yıllar boyunca konuşanlar, yazanlar, söz sanatlarıyla uğraşanlar dil emanetini sürekli genişletir ve geliştirirler. Bu çerçevede dilin gelişmesinde devletin de belli ölçüde rolü olabilir. Fakat devlet yapıp ettikleriyle bu emanetin, mirasın millete ait olduğunu gözden kaçırmamalıdır. Dilin devlet tarafından kesilip biçilmesi, kelimelerin anlamlarının ideolojik çerçeveler dahilinde tarif / tahrif edilmesi kabul edilebilir değildir; akılla, mantıkla ve ilimle bağdaşmaz. Türkçenin “devlet dili” olması onu her bakımdan devletin tasarrufu altına sokmaz.”
.....
“Söze böyle başlamamız boşuna değil elbette. Devletin dile ilgisinin zamanında çok yanlış ideolojik müdahalelere yol açması, bunun kelimelerin tasfiyesinden öteye geçip anlamlandırma ve tariflere kadar varması ilim çevrelerinin pek üzerinde durmadığı / duramadığı bir husustur. Bu yaklaşım, Türk Dil Kurumunun ilk baskısı 1945’te yapılan sözlüğünde esas belirleyici olmuştur. Bu belirleyiciliğin öncelikle, dinî addedilen kelimelerde görüldüğünü, bu kelimelerin tariflerinde tahrifat sayılabilecek saptırmalar yapıldığını, hatta yer yer husumet ifade eder bir tavır ortaya konulduğunu söyleyebiliriz.”
Doğan bu tespitlerinden sonra konunun önemine ilişkin olarak da şu hatırlatmayı yapıyor:
“En çok bu dönemde dilimizle de “varız” dememiz gerekiyor. Bu kitapta, türkçenin 20. yüzyıldan 21. yüzyıla devreden meseleleri üzerinde, sözlük merkezli teşhisler, tespitler ve eleştiriler kayda geçiriliyor. Yanlışı yanlışla düzeltmenin yanlışlığı ortaya konulmak isteniyor. Türkçe üzerindeki ideolojik prangaları kırmalıyız, resmî ideolojinin tariflere kadar uzanan müdahalesine karşı durmalıyız. Binlerce yıllık zengin dil varlığımıza kayıtsız şartsız sahip çıkmalıyız. Medeniyetimizin kelimelerinden menşe şahadetnamesi sormamalıyız!”
“Devlet Sözlük Yazar mı” üç bölümden oluşuyor.
I. Bölümün başlığı kitapla aynı adı taşıyor; “Devlet Sözlük Yazar mı?.
Devletin, -resmî ideolojinin- dile nasıl müdahale ettiği ve bu müdahalelerin vahim sonuçlarının neler olduğunun belirtildiği birinci bölümden bazı konu başlıkları: “Devlet ve Sözlük” , “Devlet Sözlük Yazar mı?”, “İdeolojik Devlet Sözlüğü”, “Kemalizm, Kemalcilik, Atatürkçülük”, “Devlet İdeolojisinin 1960’tan Sonraki Seyri”, “Aydın Olmayan Aydınlar Okur Olmayan Okuryazarlar”, “Türk Gelenek, Kültür ve İnançlarına Uyan ve Uymayan Sözler”, “Eleştiri Yasak, Övmek ve Yüceltmek Mecburi”
“Sözlük Okuyucusunun Notları” II. Bölümün başlığı altındaki konu başlıklarından seçtiklerimiz: “Sözlükleri Kim Okur?”, “Eskiyen Kelime mi, Mânâ mı?”, “Hem Okudum Hemi Yazdım”, “Karayolu Nereye Gider?”, “TDK Üslûbu”, “Sözvarlığı-Söz Yokluğu”, “Anlam Zenginliği”
D. Mehmet Doğan III. Bölümde Türkçenin bugün içinde bulunduğu duruma ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunuyor. Türkçe Günümüzde Ne Durumda ? başlığı altındaki konu başlıklarından bazıları ise şöyle: “20. Yüzyıldan 21. Yüzyıla”, “Kusur Türkçede Değil, Siyasette”, “Dilimizi Değiştiremeyiz Eğitim Sistemimizi Her Zaman Değiştirebiliriz”, “Üniversiteler Rüştiyeler Kadar Türkçe Öğretemiyor”, “Sözlük Bir Milletin Hafızasıdır”, “Dilsiz, Sözlüksüz Aydınlar”, “Zihnî Faaliyetlerimizi Kısıtlamak İçin Sözlüğümüzü Daralttılar.”
Kitap hakkında bilgi edinmek isteyenler için hazırlanan arka kapak yazsısında ise şu ifadeler yer alıyor:
“Dil esasında milletindir; binlerce yıldır onu konuşanların, yazanların, böylece ifade imkânlarını sürekli genişletenlerindir. Devlet’in dil üzerindeki tasarrufu onun millete ait olduğu gerçeğini dikkatten uzak tutmamalıdır. Dil Devlet tarafından kesilip biçilecek, “devrim”e maruz bırakılacak; kelimelerin tarifleri Devletin ideolojisine göre yapılacak ve “bu budur” denilecek! Bu akılla, mantıkla ve ilimle bağdaşmaz.
Devletin müdahalesi, latinceyi kök dil olarak kabul eden fransızca ve bilhassa ingilizceden çok sayıda kelimenin dilimize girişine zemin hazırladı. Bu kelimelerin bir kısmı ihtisas alanıyla ilgili sayılabilir ve kullanılması olağan karşılanabilir; fakat büyük çoğunluğu böyle bir nitelik taşımıyor. Yakın zamanda Devleti anlamak için elimizin altında latince, ingilizce, Fransızca sözlükler bulundurmak zorunda kalacağız. Bugün Devlet düzgün türkçe konuşamıyor, yazışmalarda dil hataları giderek artıyor ve hatta bir müddet sonra yanlışlar kaide hâline gelecek gibi gözüküyor.
Bu kitapta, dilimizin 20. yüzyıldan 21. yüzyıla devreden meseleleri ile ilgili sözlük merkezli teşhisler, tespitler ve tenkidler kayda geçiriliyor. Türkçe üzerindeki ideolojik prangaları kırmalıyız, resmî ideolojinin tariflere kadar uzanan müdahalesine karşı durmalıyız. Binlerce yıllık zengin dil varlığımıza sahip çıkmalıyız.”
Devlet Sözlük Yazar mı, öncelikle türkçe sözlükleri tanımak ve okumak isteyenler için kafa karıştırıcı, yani zihin açıcı bir kitap; sözün, kelimelerin bilhassa anlamın peşinde olanlar için başlangıç kitabı...”
Dilin doğal seyri dışında, dışardan müdahalelerle değiştirilip düzenlendiğinde karşılaşılan meseleleri örneklerle açıklayan “Devlet Sözlük Yazar mı?” özellikle dil alanında araştırma yapanlara başucu kitabı özelliği taşıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.