• İstanbul 27 °C
  • Ankara 24 °C

Yasemin Kuloğlu: Nar Ağacı (Nazan Bekiroğlu) Üstüne

Yasemin Kuloğlu: Nar Ağacı (Nazan Bekiroğlu) Üstüne

“Sen bir şehir olmalısın ya da nar

                    Belki granada, belki eylül, belki kırmızı”

 

Farsça “enar” sözcüğünden gelmiş dilimize nar sözcüğü. Yunancada sulak yer demekmiş nar. Arapça’ da ateş, cehennem. Nar etimolojisi değil sizlere anlatmak istediğim. Kendisini şiirle sevmiştim narın, nar, şiirdi, şarkıydı, masaldı ve romandı minyatürlerle beraber. Endülüs ve nar şehirleri aklıma düşmüştü.  Granada, nar şehriydi. Anadolu’da Nevşehir yakınlarında görmem gereken bir nar kasabası vardı, sanal dünyada görebildiğim çıplak gözlerle de görmeyi dilediğim.

Çok sevdiğim bir şarkının hazin hikâyesi vardı zihnimde uzun zamandır. Sözleri Fevzi Halıcı’dan, bestesi ise kıymetli bestekârımız Cinuçen Tanrıkorur’dan; “Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim.” Şarkı sözleri bir efsaneye dayanıyordu. Efsanemizde, Cihangir Hanlığı’nın genç prensi Salim Şah, Ankarali adında güzel bir rakkaseye âşık oluyordu. Prens, halktan biriyle evlenemezdi, yasaktı evlenmesi.  İki âşığın görüşmeleri yasaklanıyordu. Rakkase, şehrin ortasında dört duvara hapsediliyordu. Halk her gün gelip ağlıyordu duvarın önünde, affedilmesini istiyorlardı ancak bir zaman sonra ümitleri kalmıyordu. Prens ayrılmıyordu o duvarın önünden. Prensin gözlerini hiç ayırmadığı duvarda bir gün bir ağaç beliriyordu. Aşk, çiçek açıyordu. Duvar, baştanbaşa narçiçekleriyle doluyordu. Ve Prens mutlu bir yüz ifadesiyle narçiçekleri arasında ruhunu teslim ediyor, iki âşık, nar ağacında, narçiçeği açarak buluşuyordu. Taşları, duvarları delerek sevdiğine kavuşmanın adı oluyordu narçiçeği.

“Bu yıldızlar doğan günü çağrışır/ Bu gündüzler gözlerini çağrışır/ Ya kimlere verdin avuçlarını…” Ah… Günaydın.

Bu sözleri yazdıran nar ağacı, narçiçeği, aşk… Kaşan’da, Kaşan bahçelerinde dolanıyordum. Nar Ağacı ve Setterhan yanımdaydı. Bu romanı kırk yaşımda okumuş ve insan bir romana da mı geç kalır, demiştim. Her şey yerli yerinde iken. Yahya Kemal ötelerde. Ben ise ondandır: “Dönülmez akşamın ufkundaydım. Vakit çok geçti.” Hayli geç… Geç.

Devamı: https://www.insaniyet.net/nar-agaci-nazan-bekiroglu-ustune/

Bu haber toplam 252 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Sulhi Ceylan – Bahadır Dadak Konuşmaları: Azalan Verimler Kanunu28 Haziran 2024 Cuma 11:31
  • Mehmet Kahraman: Kırkikindi28 Haziran 2024 Cuma 11:29
  • Yasemin Kuloğlu: Nar Ağacı (Nazan Bekiroğlu) Üstüne27 Haziran 2024 Perşembe 14:23
  • Yıldırım Alkış: Kars’a Veda27 Haziran 2024 Perşembe 14:21
  • Günümüzün Anlatıcıları: Çağdaş Küçük İle Konuştuk27 Haziran 2024 Perşembe 10:27
  • Ethem Erdoğan: Yakaza-n / II Kılıçarslan24 Haziran 2024 Pazartesi 12:24
  • Tevhîd24 Haziran 2024 Pazartesi 10:41
  • Ney’in Sırrına Dairdir24 Haziran 2024 Pazartesi 10:39
  • "..Milas Boğaziçi’ndeki Evini ‘Etnografik Müzeye' Dönüştürdü.."24 Haziran 2024 Pazartesi 09:52
  • “Üç Muhit Bir Felsefe”24 Haziran 2024 Pazartesi 09:44
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim