Esir Türkler kavramını çok erken yaşlarda duydum. Daha o yıllarda Türkler nasıl esir olur, neden hürriyetleri kısıtlanır sorusu üzerine çok düşündüm.
Sınırlarımızın nereden başlayıp nerede bittiğine birileri karar verse de çocukken bile gönlümün hudutlarının ucu bucağı yoktu.
Osman Yüksel Serdengeçti’nin şu haykırışı ilk ezberlediğim şiirlerdendi:
“Hali görür, geleceği sezerdik,
Bir zamanlar ta Vistül’de gezerdik.
Haritayı biz kendimiz çizerdik,
Fetheyledik deryaları, çölleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?”
Bir zamanlar Türkçenin yankılandığı, atalarımızın atlarının ayaklarının değdiği her yer hâlâ benim için vatandı.
Sonradan bir Mürşid-i Kâmil’den duymuştum. Bir kere İslam toprağı olan beldeler kaybedilse bile ebediyen İslam toprağı sayılırmış.
Bu derin bakış açısıyla meseleye yaklaştığımızda ne denli büyük bir coğrafyadan sorumlu olduğumuz net bir şekilde görülür.
Yüzlerce yıldır hep kaybediyoruz, hep zulme uğruyoruz. Vatanlarımızdan sürülüyor topraklarımızdan ediliyoruz. Dilimizi dinimizi özümüzü korumaya çalışınca canımızdan ediliyoruz. Asimile edemediklerini katletmekte beis görmüyor düşmanlarımız.
Devamı: https://www.haber7.com/yazarlar/mahmut-biyikli/3431596-uygurlarin-ismet-ozeli
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.