Uygur Şair Ahmetcan OSMAN'ın 60. yaş günü vesilesiyle düzenlenen ve bütün bir günü dolduran akademik ve sosyal bir programın adı.
Filistin Edebiyatına olan duyarsızlığımız kadar bir duyarlılıkla ilgi alanımızda olan Uygur Türk Edebiyatı ile şair ve yazarları, onların eserleri hakkındaki ilgisizliğimiz derin bir nakısa olarak yakamızda asılı göründü bana. Her değerlendirmeyi önce kendi nefsime başı eğik, boynu bükük yapıyorum. Mahmut Bıyıklı’nın gönderdiği program afişi olmasa devasa bir Uygur Türk Edebiyatından, günümüzde içi kan dolan, yüzü kıpkızıl kan olan, ciğeri yanan, inim inim inleyen şiirlerden haberim olmayacaktı. Doğu Türkistan için, Kaşgar, Urumçi için, Çin zulmünü lanetleyen, Masmavi Umutlar diyerek mısralar dizen ben Ahmetcan OSMAN’I yeterince tanımamışım. Sosyal medya perspektifine olan güvensizliğimden oraya da göz ucuyla bakmışım.
8 Haziran 2024 Cumartesi Günü TYB İstanbul ile Dünya Uygur Yazarlar Birliği Uygur Şiirine Adanmış Bir Ömür : Ahmetcan Osman diyerek bir araya geldi. Sabah 10.00-13.00 arası Ahmetcan Osman Şiirleri ve Edebî kişiliğine dair makaleler oturumu gerçekleşti. Öğleden sonra 14.30-17.00 arası tebrik ve kutlama çerçevesinde değerlendirme konuşmaları, Uygur Türk Müziği, mini bir açık oturum ve imza programları gerçekleştirildi.
Ahmetcan Osman 1964 Urumçi Doğumlu… Çin zulmünü ilk hissedenlerden birisi babası Osman Beydir. Bir kömür ocağında yöneticilik yapan Osman Bey “Kapitalist Burjuva” etiketiyle 6 yıl hapse mahkûm olur. Ağır sağlık sorunları geçirince de salıverilir. Lakin çok geçmeden vefat eder. Aileyi derinden etkileyen bu vefat Ahmetcan’ın da yüreğini yakar tabi. Annesi sözlü halk edebiyatıyla Ahmetcan’ı besler. 10- 12 yaşlarında şiirimsilerine kavuşur. Seksenli yıllara kadar Uygur Edebiyatı Arûz ağırlıklı şiirlerin yurdudur. Hece şiirleri de revaçtadır. Parlak bir öğrencilik yaşayan Ahmetcan eğitimiyle birlikte şiirlerini de kanatlandırır. Sincan Üniversitesi Dil Edebiyat Fakültesinden sonra Eğitim Bakanlığınca Suriye Şam Üniversitesi Edebiyat Fakültesine gönderilir. İki yıl Arapça eğitimi alan Ahmetcan Arapça şiirlerle de yol almaya devam eder. Arapça kaynaklardan yeterince yararlanması düşünce dünyasını da dünyaya açar ki dünya klasiklerini ve edebi akımlarındaki ufkunu geliştirir.
Bu eğitim sonrasında Urumçi’ye döndüğünde aykırı düşünceleri yüzünden resmi kurumlarda kabul görmemiştir. Özgürlük, adalet, eşitlik, vatan gibi kavramlara vurgu yapması ırkçı, bölücü, radikal gibi suçlamalara kadar varmıştır. Bu durum yeniden Suriye’ye dönmesini gerektirecek kadar tehlike arzetmiş, Suriye’de Arapça şiirlerle kendini bulmuştur. 2004 yılında Suriye-Çin işbirliği de Türkiye’ye sığınmasına varacak bir zorbalıkla karşılaşmıştır. Kısa bir süre sonra da Türkiye–Çin ilişkileri sınırdışılığa kadar erişince mâaile Kanada’nın yolunu tutmak zorunda kalmışlardır.
Ahmetcan Osman şiirde bir ekol (Gunga), bir devir öncüsü gibi serbest şiir çığırını açınca aruza ve heceye başkaldırı gibi algılanmaktadır. Şekilsiz, sınırsız, örtülü, sırlı şiirler peşpeşe dizilince Uygur Edebiyatının Aruz ve hece dışı “yeni bir nur topu”su doğmuştur. Şekil ve serbestlikte sınır tanımayan şair, duygu ve düşüncede vatan/millet sevdasıyla dopdolu, insan hakları ve özgürlüklerine vurgu yapan satırları sahiplenmektedir. Hem Uygurca hem Arapça nice eser sular seller gibi akmaktadır. Okuyucu için gizemli, bilinçaltı etkileri olan, benzetme ve imgeleri tuhaf gelen ama edebiyat dünyasının merakını gıdıklayan onlarca eser… Pek çoğu da Fransızca, Japonca başta olmak üzere Almanca, İspanyolca ve daha başka dillere de çevrilmiş kitaplaşmıştır.
Program vesilesiyle dünyanın dört bir yanına dağılmış Doğu Türkistanlı şairler İstanbul'a geldi. Stockholm (Norveç)’ten gelen Profesör, şair Abduşükür Muhammed ve yine Norveç'ten gelen şaire Rahile Kemal ile tanıştım. Karşılıklı şiir kitaplarımızı imzalayıp hediyeleşerek, muhabbetimizi ziyadeleştirdik. Abduşükür Muhammed’in SESSİZLİĞİN HİKÂYESİ adındaki adı gibi anlam yüklü şiirleri Doğu Türkistan kokusu, Kaşgar esintisi, Urumçi hüznü hele de Kuçar hasretiyle yüklü. Kitabı Türkiye Türkçesine Amine Wayıt / Sedef hanım çevirmiş. O da bir uygur balası… Türkiye Türkçesi kurslarının sertifika töreninde tanımıştım. Gönlüne sağlık sevgili Sedef… Sedef hanım; Rahile Kemal’in LEYLA’NIN ÜÇ ŞİİRİ başlıklı kitabının da çevirmeni. Aynı duyguları yaşayan yüreklerin ifadelerini buluşturmaları daha kolay ve anlamlı geldi bana. Yıllar yıllar var ki Doğu Türkistan’da yaşananlar kaç şiirimin konusu olmuşken duygu birliğimiz şu mısralarda bütünleşiyordu.
Ey ruhumun ikizi ey çilenin toprağı
Yüreğimden dilime sözüm Doğu Türkistan
Kadim Türklük yurdunun savrulan son yaprağı
Çaresizlik içinde yüzüm Doğu Türkistan
Yıllardır zulümlerle kan tükürür seherin
Baharını kaybettik aman vermez zemherin
Uygur’un uygar yolu bergüzarı bu yerin
Çilen kalbimde saklı gözüm Doğu Türkistan
Her günün asra bedel yolda ipeğin solmuş
Gök bayrak düşmüş elden toprağına kan dolmuş
Nice acılar ile hürriyetin kaybolmuş
Sen ağlarken gülemem özüm Doğu Türkistan…..
Böylesi bir programa ev sahipliği yapan TYB İstanbul’u bir kere daha yürekten kutluyorum. Hem sesini hem sözünü Türkçe yükselterek zulma karşı şiirleriyle direnen Ahmetcan OSMAN başta olmak üzere şairlerimiz ve diğer katılımcıları da tebrik ediyorum. Son sözü de bir dörtlükle bağlayalım.
Özgürlüğü uğruna zulme göğüs gerensin
En vahşi işkenceye özüm senle dirensin
Ben gözyaşı dökerken orda can veren sensin
Destanlara sığmayan pozum Doğu Türkistan………….
Mahmut TOPBAŞLI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.