Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi 30. yıl etkinleri devam ediyor. Dünya Fotoğrafçılar Günü münasebetiyle Karatay Belediyesi iş birliği ile yapılan TYB Konya Şube Karatay Kültür Evinde Sille Sanat Sarayı ile birlikte düzenlenen “Konya’da Fotoğraflarla Bir Gün” isimli Konya Fotoğrafları Sergisinde Hakan Bahçeci, Reha Bilir ve Mustafa Çiftçi sunumlarını gerçekleştirdi.
“Paul Valeriy’e göre resim sanatı hakkında konuşmaya başlayan bir kişi konuşmasına bir çok kez özür dileyerek ara vermek zorunda kalacaktır, şair her ne kadar söz konusu özrü bu sözüne şahit olan insanlardan esirgemiş olsa da insanlar her zaman yanılma ve özür dileme pahasına da olsa sanat hakkında konuşmayı göze almak ister” diyerek sözlerine başlayan Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu mütevazi ve anlamlı bir sergi olduğunu belirterek “Tek tanrılı dinlerde ve Müslümanlıkta sanat üzerine gidersin ve sonunda yaratıcıya ulaşırsınız. Sizlerin fotoğraflarını çektiğiniz, resmettiğiniz tüm o güzel eserlerin aslında gerçek yaratıcısı olan Allah’a doğru varırız, çünkü gerçek sanatçı O’dur. ‘Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış…’ diyor Necip Fazıl.” dedi.
Serginin açılışından sonra konuşmasına başlayan Hakan Bahçeci “Değerli Dostlar, merhabalar. Fotoğraf severleri burada görmek çok güzel, hepiniz hoş geldiniz. Konya Yazarlar Birliği Şubesi başkanına da çok teşekkür ediyorum. Fotoğraf, gerçekten güçlü bir sanat ve bunu her zaman vurguluyoruz. Ancak özellikle Konya'da ve Türkiye genelinde yeterince üzerinde durulmayan, yarışmalara kurban edilen bir sanat dalı olduğunu düşünüyorum. Fakat Ahmet Başkanım gibi bu çalışmaları yakından takip eden kişilerin desteğiyle bu sanatı daha da ileriye taşıyoruz. Bugün hem bir sergi açıyoruz hem de fotoğraf üzerine konuşuyoruz, bu da zaten başlı başına özel ve güzel bir durum. Sizlerle burada olmak, benim için büyük bir mutluluk kaynağı.” Dedi
İletişim alanında fotoğrafın önemini vurgulayan Bahçeci “Fotoğrafın güçlü bir dil olduğunu her zaman söylerim. İzin verirseniz, fotoğrafın nasıl bir iletişim aracı olduğuna dair kısa ve felsefi bir deneme yapacağız. Sohbet sırasında soru sormak isterseniz, lütfen müsaade alarak konuşalım. Böylece daha interaktif bir ortam yaratmış oluruz.
Fotoğrafın güçlü bir iletişim aracı olduğunu hepimiz biliyoruz. Günümüzde ya fotoğraf çekiyoruz, ya fotoğrafın çekilen nesnesi oluyoruz ya da ona bakan kişileriz. Hatta güvenlik kameraları bile sürekli bir şekilde bizi takip ediyor ve biz fotoğrafın nesnesi olarak bu döngüye dahil oluyoruz. Fotoğrafın bir iletişim aracı olduğunu kabul ettiğimize göre, onu anlamak, onunla konuşmak ve bize ne dediğini çözmek zorundayız.
Tarihte de gördüğümüz gibi, mağara çizimleriyle başlayan bu görsel iletişim serüveni, günümüzde milyarlarca görüntüyle devam ediyor. Bu üretilen görüntülerin birer takipçisi, izleyicisi ve hatta müşterisi haline geliyoruz. Instagram gibi platformlar, bu görselin gücünü ve etkisini gözler önüne seriyor. Instagram, şu anda dünyanın en çok ziyaret edilen sitelerinden biri ve milyonlarca insanın günlük olarak kullandığı bir platform. Dünya nüfusunun yaklaşık %13'ü bu platforma ulaşmış durumda.
Instagram'da her gün 4,2 milyar beğeni gerçekleşiyor ve dünya genelinde 50 milyardan fazla fotoğraf paylaşılmış durumda. Günde ortalama 30 dakika harcadığımız bu platform, fotoğrafın hayatımızdaki yerini daha da belirgin kılıyor. Fotoğraf, mağara resimlerinden günümüze kadar gelen uzun bir yolculuğun sonucu ve bugün bile iletişimin en güçlü araçlarından biri olarak karşımızda duruyor.
Son olarak, rehberlik öğretmenimle yaptığımız bir çalışmayı paylaşmak istiyorum. Çocukların duygularını ve iç dünyalarını anlamak için resim yaptırıldığını bilirsiniz. Rehberlik öğretmenimiz bana, çocukların aile resimlerinde hangi aile üyesini daha büyük çizerlerse, o kişinin o ailede daha etkin olduğunu düşündüğümüzü söylemişti. Bu örnek, görsel iletişimin ne kadar derin ve anlamlı olabileceğini bir kez daha gösteriyor.” Dedi.
Fotoğrafçılığın eğlenceli kısımlarına değinerek sunumunu gerçekleştireceğini söyleyen Sille Sanat Sarayı kurucusu Reha Bilir “Şimdi, biraz gezi fotoğrafçılığı üzerine konuşmak istiyorum. Hepimiz fotoğraf çekmeyi seviyoruz, bunun için buradayız. Aynı zamanda gezmeyi de seviyoruz ve gezilerimiz sırasında çektiğimiz fotoğrafların ne anlama geldiğini bilmek, onları nasıl değerlendireceğimizi anlamak önemli. Sadece birer belgesel mi çekiyoruz, anı mı biriktiriyoruz, yoksa sanatsal bir amaç mı güdüyoruz? Bu konulara biraz değinmek istiyorum.
Özellikle yarışmaları takip eden arkadaşlar için, Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu (FIAP) ve Photographic Society of America (PSA) gibi organizasyonların gezi fotoğrafı tanımlarını paylaşmak istiyorum. Bir yarışmada gezi fotoğrafı olarak değerlendirilen fotoğrafların, bir ülkenin karakteristik özelliklerini veya kültürünü doğal haliyle yansıtması gerektiğini bilmemiz önemli. Fotoğrafçılık için özel olarak düzenlenmiş etkinliklerden veya kiralanmış konulardan elde edilen görüntülere izin verilmiyor. Yani, sunduğunuz fotoğraf, o yere gezi amacıyla gittiğinizde doğal olarak bulabileceğiniz bir sahne olmalı. Örneğin, Eşrefoğlu Camii'nin önünde çekilen bir semazen fotoğrafı, eğer bir kurgulama değilse, gezi fotoğrafı kategorisine giremez. Ancak Mevlana Kültür Merkezi'nde çekilen bir sema töreni fotoğrafı, o mekanda düzenli olarak yapılan bir etkinlik olduğu için gezi fotoğrafı niteliği taşır.
Neden geziyoruz? Yeni arkadaşlar edinmek, sevdiklerimize daha yakın olmak, yalnız kalmak, özgür hissetmek, macera yaşamak, öğrenmek, farklı kültürleri keşfetmek gibi birçok nedenimiz var. Gezi fotoğrafçılığı, bir bölgenin coğrafyasını, insanlarını, kültürünü, geleneklerini ve tarihini belgelemeyi amaçlar. Gezi fotoğrafçılığı, günümüzün tarzını büyük ölçüde National Geographic gibi dergilerde yapılan çalışmalardan almıştır. Anı fotoğrafı, o anı geleceğe taşıma amacı güder, belgesel fotoğraf ise bir olayı olduğu gibi aktarmaya çalışır. Sanat fotoğrafı ise yaratıcılığı ve hayal gücünü ön plana çıkarır.
Fotoğrafçılık, sanatın birçok dalı gibi, bir ilham işidir. İlham, Allah'ın bize verdiği bir mesajdır ve bu mesajı sanata dönüştürerek insanları etkilemeye çalışırız. Bu nedenle, sanat aslında ilahi bir yaratımın yansımasıdır.” Dedi.
Anadolu Ajansında foto muhabir olarak görev alan Mustafa Çiftçi sunumunu gerçekleştirdikten sonra “Gördüğünüz bu fotoğraflar, çeşitli etkinliklerde ve zorlu koşullarda çekildi. Paris Olimpiyatları oldukça yorucuydu; her etkinlik farklı alanlarda gerçekleşiyordu, bu da sürekli hareket halinde olmamızı gerektiriyordu. Sabahın erken saatlerinde başlayıp gece geç saatlere kadar çalıştık. Ancak işimizin sadece haber fotoğrafçılığı olmadığını, aynı zamanda sanatsal bir yaklaşım sergilemeye çalıştığımızı belirtmek isterim. Fotoğraflarımızda estetik bir değer sunmak, olayları sadece belgelemekle kalmayıp aynı zamanda bir sanat eseri yaratmak da önemli bir hedefimiz.
Örneğin, Ukrayna Savaşı’nda çektiğim bir fotoğraf, sadece bir kare değil, aynı zamanda o anın duygusal ve dramatik etkisini yansıtan bir belgesel niteliğinde. Bu tür fotoğrafları çekerken, tehlike her zaman mevcut. Savaş alanında çalışmak, hayatınızı riske atmak anlamına gelir, ama aynı zamanda işimizi tutkuyla yapan insanlar için büyük bir gurur kaynağıdır.
Basın fotoğrafçılığının gücü, haberlerin etkisini artırma yeteneğindedir. Bir olayın dünyaya duyurulmasında fotoğraflar çok önemli bir rol oynar. Bizler, haberin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan unsurları göz önünde bulundururuz. Etki, yakınlık, zamanlama, şöhret, sıra dışılık ve çatışma gibi unsurlar, fotoğrafların değerini belirler.
Mesela, Antalya’daki yangınları çektiğimizde, turizmin etkisi nedeniyle bu fotoğraflar dünya basınında geniş yankı buldu. Bu tür olayları çekerken, zamanlama çok önemlidir. O anı yakalamak, olayın etkisini artırır ve izleyiciye güçlü bir mesaj iletilmesini sağlar. Yaptığımız işin sadece bir meslek olmadığını, aynı zamanda bir hobi ve tutku olduğunu söyleyebilirim. Savaş alanlarında ya da büyük etkinliklerde çektiğimiz fotoğraflar, hem sanatsal hem de belgesel nitelikte olmalıdır. Amacımız, dünyaya bir mesaj iletmek, insanların dikkatini çekmek ve olayları doğru bir şekilde yansıtmaktır.
Son olarak, fotoğrafçılıkta en önemli şey, insanlara doğru mesajı iletmek ve onları etkilemektir. Bizler, bir olayın ya da durumun etkisini artırmak için çalışıyoruz, ve bu süreçte ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeye özen gösteriyoruz. Fotoğraflarımızın dünyada ses getirmesi, bizim için büyük bir onur ve motivasyon kaynağıdır.” Dedi.
Program sonunda konuşmacılara TYB Konya Şubesi Yayınları takdim edilirken salondaki tüm katılımcılara da 12. ve 13. Mevlâna Şiir Şöleni kitapları hediye edildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.