Arıcan’ın konuşmasını aynen yayınlıyoruz.
**
Pek bilinmez ama D. Mehmet Doğan üstadımız yazıya, edebiyata ilk olarak şiirle başlar. Bir kaç yıl Hareket Dergisine şiirler gönderir, daha sonra nesre geçer. 1967 yılında, daha 20 yaşındayken Hareket Dergisine göndermiş olduğu ‘Çizgilerde Yaşamak’ şiiri ilk eseri diyebiliriz. Konuşmama onun bu şiiri ile başlayacağım:
Çizgilerde Yaşamak
Hepimiz baş başayız ölümle şimdi burada,
Bambaşka bir sevgidir çizgilerde yaşamak.
Sevgide, yaşamada, insanda ve huzurda
Ve sezmek sevgileri, sezgilerde yaşamak…
Durak durak yürüyüş sınırlı uzaklara
Kaybolmak dizge dizge; dizgilerde yaşamak!
Yaşamak, nokta-çizgi ulaşmak meraklara
Erimek çizgilerde; çizgilerde yaşamak!
Üstadımız D Mehmet Doğan yazı hayatına ilk olarak, sanki, ‘Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil’ dizgelerinden esinlenerek başlamış.
Ölüm ve yaşama çizgisini muazzam ifade etmiş.
Aslında yazıyla dizgilerde yaşanılacağını bilerek yola çıkmış.
Yaşamak ve yaşatmak için edebiyat yolculuğuna çıkmışçasına yol haritasını ilk şiirdir ile deklare etmiş.
Türkiye yazarlar birliğimizin Konya şubesinin 30. yıl programı için bir araya geldik, hepimizin başı sağ olsun, kurucu genel başkanımız D Mehmet Doğan abi geçtiğimiz ay darı bekaya uğurladık. Çok sevdiği Mevla’sına kavuştu.
Mehmet abinin Konya‘yla özel bir ilgisi vardı. Konya’yı ayrı severdi. Konya’nın kitap günlerine katılırdı ve bunu yazılarında da belirttiği üzere Konya’daki yayınevlerinin bir kısmının mahalli yayınevi çerçevesini çoktan aştığını iftiharla söylerdi.
‘Konya’yı kitapla hatırlamak güzel! Hatırlatanlara selam olsun’. der 2028 yılındaki ‘Konya hamulesi!’ başlıklı çok güzel yazısında.
Konya’ya farklı bir perspektiften de bakar Mehmet abi.
Konya, Anadolu’da şiirin kaynadığı yerdir.
Konya, Anadolu’da teşekkül eden Oğuz Türkçesi edebiyatının çıkış noktasıdır.
Konya, yedi asırlık edebi, fikri bereketin kaynağıdır.
Mehmet abi 30. Yılına gelen Konya şubemizi bereketli faaliyetleri ve gayretleri nedeniyle farklı bir yerde tutardı.
İstanbul’u kategori dışı tutuyoruz, oranın bir payitaht olarak kültürel havzası olması dolayısıyla değerlendirme dışıdır.
Mehmet abi Konya şubesini hakkını teslim etmemiz gerektiğini hep söylerdi.
Kurulduğu günden itibaren çok bereketli faydalı işler yaptığını dile getirirdi. Takdir eder, örnek gösterir ve teşvik ederdi TYB Konya şubemizi.
Diğer şehirlerimizde de Konya’daki gibi şubelerimiz olsa ülkemizin kültür, fikir ve sanat tablosunun bambaşka olacağını söylerdi.
Konya’ya bakışı sadece bu minvalde değildi Üstadımızın.
Konya ve Ankara arasında da muazzam bir ilişki kurardı.
Mehmet abi aramızda sanat ve meslek erbabı yaşayan bir Ankara ahisiydi, ahi beyi idi. TYB’yi de ahilik felsefesi üzerinden inşa etmiş ve ahilik meslek kuruluşu olarak yönetmiştir. Ankara aşığı idi. ‘Ömrüm Ankara’ Ankara Şehrengizi”” ile bu şehre olan meftunluğu çok açıkça ortaya koyar.
Bir başka açıdan da Ankara‘yı çok özel bir yerde tutar; İstanbul’un fethini Ankara’dan başlatır.
İstanbul’un fethinin Hz. Peygamberin müjdesinden sonraki, bir anlamda, kimler tarafından (Fatih Sultan Mehmet ve Akşemseddin) fethedileceğinin ikinci fetih müjdesinin Hacı Bayram Veli hazretleri tarafından Sultan Murat Han’a bildirildiğini dile getirirdi.
Mehmet abi Türkiye yazarlar Birliği’ni kurarken de aslında bir Konya irtibatı ve ilişkisi kurar. Bunu her şeyden önce Yazarlar Birliğinin kuruluş felsefesi ile de ilişkilendirir.
Türkiye yazarlar Birliği’nin kuruluş felsefesinde en önemli isim Mehmet Akif‘tir.
Mehmet Doğan abi milletimizin zihni kodlarıyla oynandığını, bir kültür mühendisliği yapıldığını, dilimizdeki dini muhtevanın çıkarılmaya çalışıldığını, kadim tarihimiz ve edebiyatımızla bağın ve irtibatın koparılmaya çalışarak bir köksüz zemin oluşturmaya çalışıldığını belirtirdi. Bu nedenle kültür fikir sanat hayatımızın kadim isimlerini anarak ve anlayarak; onların temel metinlerini okuyarak bu kültür inşasını yeniden yapmayı hedefler.
Yazarlar Birliğinin kuruluşunda Mehmet Akif ve ortak anayasamız gibi milli mutabakat metnimiz olarak gördüğü İstiklal Marşımız çok önemlidir; Safahat edebiyatımız, fikriyatımız, Türkçemiz ve milli mefkûremiz için çok önemlidir. Nurettin Topçu, düşünceleri, eserleri bizler için çok önemlidir.
Ancak tüm bunlarla beraber, edebiyatımız, fikriyatımız açısından temel metin okuması anlamında Mesnevi çok özel yer tutar.
Mesnevi, bir anlamda TYB’nin temel metinlerinin manevi dokusunu ve fikri zeminini oluşturmaktadır. Bu bağlamda TTYB’nin, Hazreti Mevlânâ manevi temeli, Mehmet Akif fikri zemini ve Nurettin Topçu da aksiyon kaynağı mesabesindedir.
Tüm bunlardan olsa gerek D Mehmet Doğan üstadımız Konya Ankara arasında muazzam bir ilişki kurar.
Hz. Mevlânâ Konya’da yaşadı ve Mesnevi burada yazıldı.
Ancak Mehmet Doğan abi ilk Mesnevi şerihinin Ankaralı İsmail Ruhi Efendi olduğuna dikkat çeker. Yani Mesnevi’nin şerhi ilk kez Ankara’da yapılmıştır. Ankaralı İsmail Rusuhi Efendi ayrıca Mevlevi geleneğinin kurallarını belirleyen ve sistemini kuran Mevlana muhibbanıdır. Mehmet Doğan abiye göre Mesnevi Konya’da yazıldı, Ankara’da şerh edilmiş ve bu Ankara irtibatı devam eder.
Yine Mesnevinin en önemli şarihlerinden birisi olarak Abidin Paşa on yıl Ankara Valiliği yapmıştır.
Kapanışı yine bir Ankaralı Mesnevi şarihi Derviş Mehmet dede yapar.
Mehmet Doğan abi Mevlânâ’yı bir vahdet arayışının temsilcisi olarak görür ve onun Mesnevisini edebiyatçılar ve şairler için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Mevlana’yı Anadolu için bir birlik ve vahdet referansı olarak değerlendirir.
Bundan olsa gerek belki de üstadımızın en çok gittiği şehir Konya’dır. Mehmet abi Konya’da icra edilen hiç bir faaliyete, Konya’dan gelen hiç bir davete hayır demezdi. Konya TYB şubemizin her etkinliğin iştirak etmeye çalışır ve davetlerini ihmal etmezdi. Mevlânâ şiir şölenine ve şiir akşamlarına mutlaka gelirdi.
En son 2022 eylül ayında yine Konya’ya geldik. Konya merkez, Akşehir, Ilgın ve Sille’yi TYB şube başkanımız Ahmet Köseoğlu abimizin öncülüğünde gezdik; Ankara’ya dönüş yolumuzda Ahmet Köseoğlu başkanımızın çok iyi bir iş yaptığını, çok keyif aldığını ve memnun olduğunu ifade etmişti.
Üstadımız bu yılki hem bizim genel kurulumuza hem da Konya şubemizin genel kuruluna gelememişti, hastanedeydi, biz de İbrahim Ulvi Yavuz abimizle beraber gelmiştik. TYB Vakıf Mütevelli Heyet yeni başkanımız ve aksakalımız artık İbrahim Ulvi Yavuz abimizdir. Aslında onun gelecektik ancak gelemedi, çok selam gönderdi Konya’ya ve 30. Yılımızı kutladığını bildirdi.
Mart ayındaki Konya şube toplantımıza İbrahim Ulvi abimizle ve yönetim kurulu üyemiz Mehmet Kurtoğlu bey ile gelmiş ve Mehmet abi hususi selamlarını getirmiştik.
Mart ayındaki Türkiye yazarlar Birliği’nin genel merkez genel kuruluna da katılamamıştı Mehmet abi. İlk kez bir genel kurula katılamamıştı sağlık sorunları nedeniyle.
İbrahim abi ile ziyaretimizde genel kurul için mesajını iletti ve mesajını genel başkan yardımcımız Muhammed Enes Kala hocamız okumuştu.
Bir önceki yani 2022’deki 22. Mehmet Doğan abimizin katıldığı son genel kurulumuz oldu. Buradaki konuşması da bir veda konuşması sanki bir ayrılış konuşması gibiydi.
Çok dikkat çekici bir şekilde yeni bir genel kurul yeni bir dönemin başlangıcıdır diyerek uzun, çok kapsamlı bir şekilde Türkiye Yazarlar Birliğinin niçin, nasıl ve ne amaçla kurulduğunu anlatmıştı.
Burada Türkiye Yazarlar Birliği’nin benzersiz bir sivil toplum kuruluşu olduğunu ve bu anlamında b gerçirliğin anlamda bir gönüllü kuruluş olduğunu ifade etti.
TYB’yi iki açıdan benzersiz gördüğünü; birinci olarak kendi iradesiyle var olmuş ve ayakta kalmış bir kuruluş; ikincisi olarak kültürel alanda öncü ve kalıcı faaliyetler yapan, kendine mahsus yol açan bir kuruluş olduğunu dile getirmişti.
Yazarlar Birliği’nin sabır, sebat ve kararlılık ile fedakarlık ve feragat üzerine kurulduğunu ve milletimizin varlık zemininde yüzyıllar içerisinde ortaya koyduğu edebiyat, fikir, sanat mirasını sahiplenerek ve yenileyerek sürdürme azminde olduğunu; kurma ve yaşatma iradesiyle yola çıkıldığını belirtmişti. İlk kurulduğunda Yazarlar Birliği’nin ‘çölde bir serap görme’ işini üstlendiğini ancak zaman içerisinde bunun bir serap olmadığını, rüyaların ve hayallerin gerçeğe dönüştüğünü, bugün onlarca şube ve temsilcilikleriyle, 45 yıllık gönüllü bir kuruluş olarak çok iyi bir noktaya geldiğini, kendisinin de tahayyül edemediği bereketli bir sürece geldiğini ve bundan dolayı Yüce Allah’a hamdüsenalar ettiğini, şükrettiğini ve gelinen noktayla kendisinin de iftihar ettiğini detaylıca anlatmıştı.
Kuruluşta zaruri olarak kendisinin emaneti üstlendiğini, aslında iki yıl beklerim daha sonra bir başka arkadaşa görevi devrederim, yazacak olduğum kitaplarımla meşgul olurum düşüncesinde olduğunu ama bu nöbetin uzun sürdüğünü ve kendi iradesi dışında bu emanetin kendisinde kaldığını ifade etmişti.
Üstadımızın teşrif ettiği son genel kurulda benim de açılış konuşmasında ifade ettiğim ve Yazarlar Birliği’nin kurulduğu günden itibaren 1978’den itibaren çizgisini incelediğimde ‘istikamet, samimiyet ve adanmışlık’ üzerinde ilerlediğini; kadim medeniyet ve milli mefkuremiz üzerine kurulu kültür fikir sanat anlayışı üzerine inşa edilmiş gönüllü ve kamu yararı olan bir kuruluş olduğunu söylediğim cümleye ithafla Mehmet Doğan üstadımız ‘Musa Kazım hocamızın da belirttiği üzere Yazarlar Birliği’nin en önemli vasfının istikamet olduğunu’ vurgulamıştı. TYB’nin ‘İstikametiniz sizi yaşatacaktır’ sözündeki gibi istikametini bilen ve samimiyetle yola devam eden bir kuruluş olduğunu beyan etmişti. TYB’nin bir irfan Sofrası olduğunu ve bu irfan sofrasında her herkese yer olduğunu vurgulamıştı.
Mehmet Doğan abinin bu konuşmasının son kısmı çok önemliydi: ‘Türkiye Yazarlar Birliği’nin geleneklerini sürdürelim’.
Arkadaşlara naçizane tavsiyem şu diye konuşmasını sonlandırarak, bizlere bir emaneti ve bir vasiyeti dile getiriyordu. Sözlerini şöyle tamamlıyordu: ‘Aziz arkadaşlarım yarım asra yaklaşan bir kurumumuz var, Türkiye’ye Yazarlar Birliği kültür, sanat hayatımıza geniş bir irfan sofrası açmıştır, bu sofradan isteyen herkes istifade etmiştir, biz kimseyi ayırmadık, üye olanı da olmayanı da Türkiye Yazarlar Birliği’nin sofrasından yararlanmak isteyen herkese fırsat verdik, bizim ödül verdiğimiz 1000’in üzerine şair, yazar, fikir adamı, sanatçı var; bunları içinde Necip Fazıl, Cemil Meriç, Sezai Karakoç… gibi büyük şahsiyetler de var. Onların bizim ödülümüze ihtiyacı yok fakat bizim onlara ödül vermeye ihtiyacımız var, bugüne kadar da bu geleneği sürdürüyoruz. Biz, bizimle işbirliği yapmak isteyenlere, istikamet problemi olmamak kaydıyla, herkese kucak açtık; söz uzuyor benim arkadaşlarına acizane tavsiyem şu ki Türkiye Yazarlar Birliği’nin geleneklerini sürdürelim, biz herkese açığız, herkesle işbirliği yaparız, değerli olanı öne çıkartır, değersizle uğraşmayız. Faaliyetlerimizde seviye, kalite gözetiriz, sıradan basit amiyane işler bizim işimiz değildir’.
Mehmet Doğan üstadımız genel kurulumuzu bu sözlerle noktalamıştı. Ben de buradan Mehmet abinin bu emanetini, tavsiyesini ve vasiyetini, hep beraber, tüm şubelerimizle, tüm temsilciliklerimizle, tüm TYB üyeleri ve dostları ile tüm kültür, fikir sanat yolcularıyla sahiplenelim; ülkemiz ile kültür ve gönül coğrafyalarımızda icra ve inşa için gece gündüz çalışalım; yeni bir kültür şahlanışı, yeni bir kültürel seferberlik ile tüm dünyada kadim kültürel birikimlerimizle kültürel rönesans yapalım çağrısı yapıyorum.
Konya Şubemizin 30. yılını kutlarken ilk kurulduğu günden itibaren bugüne kadar emeği geçen tüm büyüklerimize, başkanlarımıza, yönetim kurulu üyelerimize, şube üyelerimize ve dostlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Konya şubemize yaptığı güzel kültür faaliyetleri dolayısıyla minnettarız; yeni yerinde Ahmet Köseoğlu başkanımız harika bir D Mehmet Doğan kütüphanesi oluşturmuş, bundan dolayı da emeği geçene teşekkür ediyoruz. Ancak şu iki hususu paylaşarak sözlerimi tamamlamak istiyorum: Birincisi Konya’da muazzam bir D Mehmet Doğan Kültür Merkezi ve Kütüphane; ikincisi Ankara’da D Mehmet Doğan adının verdiği bir üniversite.
Mehmet Doğan abinin Konya’ya olan muhabbeti ve Ankara Konya arasında kurmuş olduğu ilişki dikkate alınarak, ömrünü adamış olduğu kültür ve kütüphane üzerine onun adına iki müessese kurulabilir diye düşünüyorum.
Bunun Konya’ya çok yakışacağına inanıyorum. O, Konya’yı Milletvekilleri, siyasileri, yerel yöneticileri, akademisi ve sivil toplumuyla örnek ve çok bereketli müstesna bir şehir olarak görüyordu.
Mehmet Doğan üstadımızın adına ve emanetine Konya’nın en iyi şekilde sahip çıkacağından hiçbir şüphem yoktur.
Muazzam bir kültür merkezi ve muazzam bir kütüphanenin, D Mehmet Doğan adıyla Konya’ya çok yakışacağını düşünüyorum. Ankara’da inşallah D Mehmet Doğan adının verildiği bir üniversitenin kurulmasını hayal ediyoruz, düşünüyoruz. Bu TYB vakfı bünyesinde bir üniversitesi olarak teşekkül edilebilir ya da Ankara’da yeni bir devlet Üniversitesi olarak kurulabilir.
D Mehmet Doğan’ın vizyonu ve fikirleri doğrultusunda bir üniversitenin Ankara’da çok isabetli olacağını kanaatindeyim.
Konya şubemizin 30. yılını kutlarken nice otuzlu yıllar dileklerimle hepinizi hürmetle muhabbetle selamlarım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.