TYB Akademi’nin sunuşu:
Bu coğrafya, zor bir coğrafya…Bununla sadece Anadolu’yu, Türkiye’yi kastetmiyoruz. Dünyanın ekseriya “verimli hilâl” olarak isimlendirdiği İslâm tarihinin merkez toprakları ve ona eklenen Müslümanlık geçmişi bin yıla varan ülkelerle ilgili sözümüz. Dünyanın bir zamanlar merkezinde olan bu bölge, artık dünyayı kontrol etmek isteyen güçlerin hedefinde yer alıyor.
İslâm adına konuşan son devlet otoritesi olan Osmanlı Devleti 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ortadan kaldırıldıktan sonra, bölge tamamen sömürgecilerin kontrolüne girdi. Sömürgeciler çekildiğinde veya manda idareleri sona erdiğinde de emperyalistler bölgeden el çekmedi. İsrail’in bölgeyi zehirleyen varlığı Batılılar için müdahaleleri kolaylaştırıcı bir unsur oldu.
21. yüzyılın dünyası, güçler dengesinin doğu ile batı arasında yeniden tanımlanması gerektirecek hızlı bir gelişme gösteriyor. İslâmı bir zamanlar tarihten silmeyi amaçlayan, siyasî etkisini neredeyse sıfırlayan ve müslüman halkların yönetimini mutemet diktatörlere emanet eden batının, uzakdoğunun süratli gelişimi karşısında yeni bir tavır geliştirmek istediği fark edilebiliyor.
Irak’a müdahale, Körfez savaşı, Afganistan müdahalesi, Suriye’de bitirilmek istenmeyen kirli savaş, Yemen’de mezhepler üzerinden yürütülen çatışmalar... Libya’nın istikrarsızlaşması, Mısır’ın İsrail-Batı-ABD ekseninde demokrasi tecrübesinin bitirilmesi, Türkiye’yi çevreleyen açık ve örtülü savaş…
Türkiye’nin tarihî zeminine oturmaya yönelmesi ve son dönemde takip ettiği dış siyasetin bütün İslâm dünyasının ilgi odağı olduğundan şüphe yok. Türkiye’nin şöyle veya böyle örnek alındığı, model addedildiği de şüphe götürmez. Bu modelin etkileme sınırlarını, ülkelerin kendi kabullerinin çizmesi de tabii karşılanmalıdır.
Türkiye’nin bölgedeki varlığı 2000’lerin başında zirve yaptı. Komşularla sıfır sorun siyaseti verimli sonuçlar verdi. Yüzyıllık meseleleri bir yana bırakarak sağlanan bu yakınlık, Arap baharı dalgasından sonra adeta bir el tarafından tersine çevrildi. Türkiye yeni oluşturulan şartlarda konumunu belirlemekte zorlandı. Yeni tesis edilmiş olan olumlu ilişkilerin olumsuza dönmesinin önüne geçilemedi. Bu sonuçta sırf Türkiye’nin siyasetinin belirleyici olduğunu söylemek haksızlık olur. Daha çok Türkiye ile ilgili siyasetlerin sonucu tayin ettiği görülebiliyor.
Dergimizin bu sayısında Ortadoğu kavramı uzun bir yazı çerçevesinde ele alınıyor. Bölgenin bin yıllık tarihininin analizi mahiyetindeki bu yazı dışında iki yazı daha bu konu ile bağlantılı. Bunun dışındaki yazılar esas olarak şehir, medeniyet, edebiyat konulu yazılar.
Hakemli bir dergi yayınlamanın zorlukları günün meselelerini konuşmaya gelince daha da artıyor. Bu sayımızı akademi, yüksek öğretim, Türkiye’de yüksek öğretimin geçmişi ve bugünü ile ilgili olacaktı. Maalesef, bu konunun öyle kolayından ele alınamayacağını gördük. Yine de bu konunun gündeme getirilmesinden vaz geçmedik. 2016’nın ilk sayısı, “Türkiye’de yüksek öğretim, akademi; geçmişten geleceğe” olacak.
Bu sayının yazarları ve yazıları:
D. Mehmet Doğan: Ortadoğu’nun Türkçesi
Prof.Dr. Halim Öznur: Suriyeli yazar Zekeriye Tamir’in öykülerinde polis devleti
Murat Soyak: Hatıralar ışığında Ortadoğu’yu anlamak.
Prof.Dr. Köksal Alver: İslam Şehrini Kurmak. Hz. Peygamber’in şehir tasavvuru
Cavid Kasımov: ArminVamberi’nin hatıratında Orta Asya’nın Türk-İslam şehirleri
Yrd. Doç.Dr.Özlem Nemutlu: Ahmet Midhat Efendi’nin Süleyman Musli Romanında Güney-Güney Doğu Anadolu Şehirleri
Dergi’nin Tartışma-kitabiyat bölümünde, Celil Güngör’ün “Umumî Müfettiş’in Sınırsız Bilgeliği-Bir belge”, D. Mehmet Doğan’ın “Mehmet Kaplan: İsyandan Uysallığa” ve Merve Özgenli Çelik’in 2050 Özelinde Yakın Gelecek Tahminleri” başlıklı kitap değerlerdirme yazısı yer alıyor.
Tel: 0312 232 05 71-52
Sümer 1/11 Kızılay Ankara
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.