Gizli/açık bütün planların uğrak yeriydi, Başbağlar. Onca uğraşa rağmen, bir çakıl taşı sökememişti, ateist blok.
Başbağlar düşerse, Anadolu düşerdi.
Bu kez servis edilen, militer zorbalıktı.
Akşam abdestiyle günün yorgunluğunu atan 22 adam, ön safı doldurdu.
Tercanlı Adil Hoca, davudi sesiyle ezana başladı. Tam da ‘Hayye alel felah!’ derken sarıldı etrafı.
“Bizi kurtuluşa çağırma, bir atalarımız gibi cehennemin dibini boylamak istiyoruz!” der gibiydiler.
Ellerinde keleş, üç beş kubur faresi, sürüklediler, çıkardılar hocayı, camiden.
Ardından, etle tırnak gibi birbirini seven cemaatini uzaklaştırdılar, Adil Hocadan.
100 cani idi, etraflarını saran. Telefon tellerini kestiler, ilk önce. Katliam duyulmasın, diye.
Anaları bacıları gelinleri dereye indirdiler. Böylesi daha da acı verecekti.
Hem uzaklardan kurşun seslerini duyacaklar, hem de çaresizliği yaşayacaklardı.
İronik bir hazdı, hainin istediği.
Köy meydanına getirilen 28 Müslümana örgüt propagandası yapıldı.
Köy basanlar, devrimciler’miş.
Oysa, Telaviv/Vaşington hesabına çalışan Erivan aşığı Apoistlerdi.
Devrimcilerin eline su dökemezlerdi.
Devamı: https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/5-temmuz-93-basbaglar-6446/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.