Her şey birdenbire oldu. Evet, arkasında uzun bir hazırlık vardı. Ama, içeride pişen yemekten, bunu hazırlayanlar hâriç kimsenin haberi yoktu. İdlip’ten başlayan HTŞ harekâtı Esed rejimi ve onu destekleyen İran’a müzâhir unsurları önüne kattı. Halep’ten başlayarak yol boyu irili ufaklı sayısız yerleşim merkezini alarak, çok kısa bir zaman zarfında Şam’a giriverdi. Esed, âilesiyle Sûriye’yi terk etmek zorunda kaldı. BAAS rejimi yıkıldı. Şam’ın yeni sâhipleri, karmaşık bileşenleriyle HTŞ oldu. HTŞ’nin lideri Ahmed Colânî, kendisini dünyânın kabûl edeceği bir kozmetik değişimiyle, Ahmed Eş Şara’ya dönüştü ve Sûriye’nin geçiş ve yeniden yapılanma süreçlerinin başına geçti.
Ahmed Eş Şâra’yı destekleyenlerin en başında Türkiye geliyordu. Bu manzara Türkiye’yi Sûriye’nin istikbâlinde de parlatıyordu. Şaka değildi; onbeş senedir devâm eden Sûriye-İran denkleminin yerini Sûriye-Türkiye denklemi alıyordu. Gelişmeler ümit vericiydi ama elbette dikensiz bir gül olarak nitelendirilemezdi. Bunların başında Fırat’ın doğusundaki PKK hâkimiyetinin, üstelik CENTCOM desteği ve teçhizâtıyla devâm etmesi geliyordu. Türkiye desteğindeki SMO’su Tel Rıfat ve Münbiç’i temizledi. Ama Fırat’ın doğusunda çok sert bir direnişle karşılaştı ve herhangi bir ilerleme kaydedemedi. Bu kilidi açacak olan Türk ordusunun kuzeyden girmesiydi. Bunun hazırlıkları da yapılmıştı. Ama bu, bizlerin bilemeyeceği sebeplerle, muhtemelen dış dünyâdan gelen bâzı sebeplerle hayâta geçirilemedi.
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/suleyman-seyfi-ogun/suriyede-olup-bitenler-4683724
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.