Devletler nizâmî, merkezî müesseselerdir. Onların dünyâsında her şey kenara âittir. Osmanlı Devleti’nde taşra kavramı jeokültürel ve jeopolitik bir mânâ taşır. Hem coğrafî olarak hem de siyâsal kültürel olarak devlet dışılığı anlatır.
Devlet-taşra
veyâ
merkez-kenar diyalektiğinde
başat mesele, ilkinin diğerinde oluşan
artığa el koymasından
ibârettir. Devlet bunu
vergi
mârifetiyle yapar. Taşra seçkinleri veyâ teb’a, vergilerin can yakmasına dayalı olarak merkeze karşı, nizam bozucu olarak nitelenen kıyamları, isyânları tezgâhlar. Bu eylemler bizâtihî gayrinizâmîdir. Hem suç kapsamında böyle târif görür, hem de kullandıkları metotlar itibârıyla.
Devletlerin besledikleri orduları vardır. Orduların işlevleri,
artık sâhasını genişletmek veyâ mevcut sâhayı elde tutmak için
diğer ordularla savaşmaktır. Bu savaşların, savaşan tarafları içine alan müşterek mâhiyeti, kâide ve usulleri vardır. Bunlardan ilki, orduların apaçık olarak karşı karşıya gelmeleridir. Benzer şekillerde yapılanan ve sevk edilen olan iki ordu muharebe meydanında karşılaşırlar ve kozlarını paylaşırlar. Kazanan istediğini elde eder. Diğer taraf ise kaybeder. Bu savaşların bir mantığı, öngörülebilir tarafları vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.