• İstanbul 15 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 21 °C
  • Konya 12 °C
  • Sakarya 15 °C
  • Şanlıurfa 22 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 20 °C
  • Bolu 12 °C
  • Bursa 16 °C

Salih Uçak: Dil Meselesi ve D. Mehmet Doğan

Salih Uçak: Dil Meselesi ve D. Mehmet Doğan
"Kamus namustur." Cemil Meriç

D. Mehmet Doğan, dili -Türkçeyi- vazgeçil­mez bir "dava" olarak görmüş ve bu davaya ömrünü adamıştır. "Dil" onuru için en mü­him "mesele"dir. Onun için dil dışındaki diğer bütün konu ve gündemler geçicidir; lakin dil meselesi daimî ve sonsuzdur.

Bir kültür adamı olarak D. Mehmet Doğan, hayatını bu milletin dil, din ve diyanetine vakfetmiştir. Necip Fazıl'ın "mukaddes yüke hamal" tabiriyle nitelendirdiği insan tipinin vücut bulmuş halidir. Hemen hemen bütün yazı ve konuşmalarında asıl vurguladığı konu "dil ve kültür" olmuştur.

D. Mehmet Doğan, "batılılaşma ihaneti"ni fark ettikten sonra kamusu namus bilmiş ve bu uğurda yıllarını vermiştir. Dil, millet ol­manın en önemli unsurudur. Dil, kadim de­ğerleri korumanın anahtarı, dünü bugüne ve yarına taşımanın yegâne aracıdır. Tanzi­mat sonrası başlayan değişimin menfi etkile­rini irdeleyen onlarca aydın gibi D. Mehmet Doğan da "Batı'nın bünyemizi zehirleyen ve pek de medenî olmayan yanlarına savaş açar. Bu noktada fikirlerinden etkilendiği, kendine rehber olarak seçtiği ilk kişi şüphe­siz ki Mehmet Akif Ersoy'dur. Akif'in pen­ceresinden Batı'ya yeni perspektifler getiren Doğan, körü körüne hayranlığı bir "ihanet" olarak görür.

Dil, zihnî irşadın veya imhanın ilk adımı­dır. Bir milletin dili bozuldu mu, başkaca bir ameliyat yapmanın gereği kalmaz. Üstad Doğan, dil üzerinden kültür ve medeniyeti­mize uzanan elleri erken yaşlarda fark etmiş ve mutlak surette bu kirli ellerin emellerine ulaşmadan bertaraf edilmesi gerektiğine inanmıştır. Bu uğurda gönüllü bir Türkçe ne­feri rütbesiyle daima cephede olmuştur. Bu konudaki samimiyeti, sadakat ve sebatı her­kesçe malumdur. Bulunduğu mevzide çek­tirdiği fotoğrafın arkasına "Türkçe düşünen, Türkçeyi düşünen nefer" imzasını atmıştır. Doğan, fikirlerini daima cesurca savunmuş­tur. Onun yazı ve konuşmalarında bir dil bilinci oluşturma düşüncesinin ağır bastığını görürüz. Ayakları yere basan, köklerini ka­dim kültürden alan bu bakış açısı her boyu­tuyla kıymetlidir. İddia ve ispat makamında olan bu miras, hayati argümanlar taşımak­tadır.

D. Mehmet Doğan; dilin yok edilmesine, kültürün bilinçli bir dokunuşla yozlaştırılmasına savaş açar. Yanlışa ve ihanete karşı kuşanır ve sonuna kadar çarpışır. Bu bağ­lamda duruşu olan ender kültür adamlarından biridir.

Dil, bir beka meselesidir. Bu bakımdan dile yapılan bütün saldıralar aslında doğrudan bekamıza yapılmış saldırılardır. Farkın­da olmadan Batı’nın emperyal düşüncesi­ne hizmet eden aydınları eleştiren Doğan, Tanzimat sonrası eğilimlerin ve akımların çoğunu ihanet olarak kabul eder. Zira birlik ve dirliğe zararlı her fraksiyon milli varlığı­nıza kastetmiş birer mermidir. M. Kaplan, Yahya Kemal, Peyami Safa gibi öncülerin hassasiyetlerini taşıyan D. Mehmet Doğan, dil mirasının reddini "ihanet"le eşdeğer tu­tar. Ona göre kadim dil ve kültürün redde­dilmesi, bir soykırımdır.

Batıya özendikçe uzaklaştığımız kendimiz ancak bir ironi olarak okunabilir! Geçmişten geleceğe uzanan çizgide üç neslin (dede- baba- torun) birbirini anlamaması ciddi bir handikaptır. Zihinlerin işgaliyle başlayan ihanet, torunların cümle kuramamasına kadar uzamıştır. Büyük Türkçe Sözlük ma­cerasının okuduğunu anlamadığı bir kitap üzerinden başlamış olması işin özeti olarak karşımıza çıkar. Dili, tarihi gerçeklerden ve medeniyetten ayrı düşünmek olmaz. Bu ne­denle kökü mazide olan atiyi inşa etmenin en güçlü harcı dildir.

D. Mehmet Doğan, dil üzerinde yaptığı etütlerde kavramlara özel bir anlam yükler. Kavramlar kime, hangi dile ait ise anlam, an­layış ve tasarruf da onundur. Bu bakımdan kavramlarla düşünmeyi; bize ait kavramlar üretmeyi önemsemiştir. Ancak bunu yapar­ken "uydurma”dan mutlak suretle uzak olmayı yeğlemiştir. Dil ve kültüre yönelen her türlü oryantalist ve emperyalist bakışın zararlı olduğunun altını çizer.

Dil, kültür ve medeniyet bağlamında her­hangi bir dış müdahaleye bağlı kalmaksızın kendi doğal değişimini gerçekleştirse bu bir reformdur. Şayet, bilinçli bir müdahaleye maruz kalırsa da bu bir ihanettir! Bu bağ­lamda Türkçeye baktığımızda tarih boyun­ca onlarca zehirli okun hedefi olduğunu görürüz. İhanete eş ameliyatların hedefindeki Türkçenin zaman zaman "sentetik" bir dil dönüşmesi kabul edilmez. İşte bu noktada D. Mehmet Doğan, yapaylığa savaş açmıştır Resmî ideolojinin dil üzerindeki baskılarını "dil çıkmazı" olarak değerlendiren Doğan saplantılı bağnazlığı ve ideolojik körlüğü tartışmaya açar. Alfabe üzerinden yapılan dil tartışmalarının daha çok ideolojik olduğunu vurgular. Dünya dilleriyle Türkçeyi karşılaştıran Doğan, tarihi köklere bağlı dillerin daha sağlam ve güçlü bir dil ağacı yetiştirdiklerini söyler. Ona göre dil, bir zihniyet meselesidir. İşgal edilmiş zihinleri değil, diri ve iri dimağların sürekli meselesidir.

Türkçe üzerinden koparılan fırtınaların ya­paylığına dikkat çeken D. Mehmet Doğan, dildeki çifte standardı da ifşa eder. Arı dil bağlamında yüzyıllardır Türkçede kullanı­lan, deyimleşen ve bize ait olan Arapça - Farsça kökenli kelimelere başlatılan savaşın Batı dilleri için -Fransızca, İngilizce gibi- ve­rilmemesini anlamsız bulur. Dahası bunun bilinçli yapıldığını ifa eder. Arı Türkçe yerine sahih Türkçeyi savunan D. Mehmet Doğan, Yunus'u Akif'i ve Yahya Kemal'i örnek gös­terir: "Bu topraklarda Türkçe, Yunus diye gö­rünmüştür."

D. Mehmet Doğan’a göre, dili yitirildiğinde medeniyet ufukları da kaybedilir. Şehir kimliğinin kaybolması, sahih Türkçeyle ko­nuşup yazmanın azalması, yeni neslin dil hassasiyetinden uzak olmasını eleştirir. Bu, biraz da hayıflanma ve sitemdir. Felsefe ve bilim dili olarak Türkçenin çok daha güçlü olacağını ifade eder. Aydınların komplekse kapılmadan Türkçe konuşup yazmaları­nı önemser. Kelimelerle mutabakatımızın sağlam olması gerektiğini, konuşurken ve yazarken tabiilikten uzaklaşmamayı salık verir. Ona göre meselenin aslı esası dili ko­rumaktır. Ona göre dil, insanın kendisidir, her insan -doğal olarak millet- diliyle var olur. İnsan, dil ile düşünür. Dil, düşünceyi somutlaştırır.

Kaplan gibi dili kültür taşıyıcı bir araç ola­rak gören D. Mehmet Doğan, bizi Türkçenin tabiiliğine davet eder. Atalardan bize miras kalan Türkçenin yapaylıktan uzak kalmasını bir vatandaşlık ödevi olarak görür. GDO’lu gıdalar gibi dilin de sentetik yapılardan, ke­lime ve kaidelerden arındırılmasını ister.

Yahya Kemal, malum olduğu üzere tam bir Türkçe müdafisidir. Yazılarında sürekli dil­den bahsedince bazıları "hâlâ mı aynı ba­his?" diye çıkışırlar kendisine. Bunun üze­rine şu meşhur cümleleri sarf eder: "Lisan bahsi açıldıkça 'hâlâ mı aynı bahis' diyerek bezginlik gösterenler bana acınmaya layık, gözlerini gaflet bürümüş, en zavallı kayıt­sızlar gibi görünüyor. Vatan bahsi açıldığı yerde 'hâlâ mı o bahis' diyecek bir Türk, menfur bir kayıtsızlık göstermiş sayılır. Bu telakki lisan bahsine olan kayıtsızlığa karşı aynı derece variddir... Bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan, birbirimi­ze bağlayan Türkçedir, bu bağ öyle metin bir bağdır ki vatanın hudutları koptuğu zaman bile o kopmaz, hudut aşırı yine bizi birbiri­mize bağlı tutar; Türkçenin çekilmediği yer­ler vatandır, ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar, vatan gövdesi ve ruhu Türkçedir!"

Mesele bu kadar açıktır. Dil, bir beka mese­lesidir. Türkçenin olduğu her yer vatandır. Yüzyıl önce Yahya Kemal'e yöneltilen "yine mi aynı terane" bıkkınlığının daha düne ka­dar rahmetli D. Mehmet Doğan'a yapıldığını hepimiz biliyoruz. Dil, bir şuur meselesidir.

Üstad Doğan'ın ifadesiyle "dil başlı başına bir meseledir."

Medeniyet yolculuğumuzun aydınlık yüzü Türkçe, kendi tabii akıcılığıyla hayatın için­de bir ırmak olarak akmaya devam etme­lidir. Zaman ve mekân ona kendi rengini elbette verecektir; lakin dış müdahale, iha­nete varan kasıtlı ameliyatlar dili sakatlar. Bu bağlamda Türkçe konuşan, yazan herke­se ödevler düşüyor. Dil meselesi, ideolojik saplantılardan uzak olmalıdır. Türkçe, yitik malımız. Nerede, nasıl hangi şart ve ahvalde olursa olsun onu korumak her birimizin aslî görevidir.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

D. Mehmet Doğan, Batılaşma İhaneti, Timaş Yay. İs­tanbul, 1993

D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, 2014

Mehmet Doğan, Gazete Yazıları, 2015-2020

Yahya Kemal, Edebiyata Dair, İstanbul Fetih Cemiyeti, 2012

AY VAKTİ / 212. SAYI/ 23-2

whatsapp-image-2024-10-27-at-22.09.40-012.jpeg

Bu haber toplam 192 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim