İlklerin ve ilkelerin kuruluşu olan Türkiye Yazarlar Birliği’nin Ödül Töreni için hafta sonu Sakarya’ya gittik.
Fatih Belediyesi Kültür Müdürü Abdullah Kargılı ile sabah erkenden yola koyulduk.
Program saatinden önce Adapazarı’na vardık. Her zaman olduğu gibi önce şehrin manevî büyüklerine selam verip Fâtiha’mızı yolladık.
Sonrasında yol yorgunluğunu atıp biraz dinlenmek için bir çay bahçesine oturduk. Güneşli bir Sakarya sabahında, ağaçların altında bir yandan çaylarımızı içerken bir yandan da yanı başımızdaki masaları dolduran amcaların sohbetine kulak misafir olduk.
Bütün masalarda ana gündem yaklaşan seçimlerdi. Uzaktan İyi Parti’nin seçim müziğinin gürültüsü geliyordu.
Balkan göçmeni bir amcaya İyi Parti’ye oy verir misin diye sorunca yüzünü ekşiterek “PKK’yla ittifak yapana biz oy vermeyiz!” dedi.
Birçok şehirde olduğu gibi halkımız kirli ittifak konusunda duyarlı. Anadolu terörü destekleyen partinin işaret ettiği Cumhurbaşkanı adayına oy vermemekte kararlı.
Arka tarafta bir masada listedeki adaylara dair etraflıca bir tartışma açıldı. “Halka dokunan, halkın sorunlarını çözecek bir liste oluşturulmalıydı. Tepeden inme olmamalıydı” dendi.
Anladığım kadarıyla birçok şehirde olduğu gibi listeye burada da tepkiler var. Tepki var ama terk etmek yok.
Erdoğan’ın hatırına kerhen de olsa listeye oy verecekler. Boşnak kökenli bir vatandaşımızın, listeye değil ülkeye oy vereceğiz sözünden ben böyle anladım. 14 Mayıs’ı vatandaşlarımız ülkenin istikbalinin dönüm noktası olarak görüyor.
İhanet ittifakı olarak tanımladıkları ittifakın memleketi parçalayacağı ve millete buhran yaşatacağı konusunda hem fikirler.
Erdoğan bir siyaset dehası olarak ağzı dualı Anadolu insanının gönlünü fethetmiş. Gördüğüm kadarıyla Sakarya çoktan tamam inşallah demiş.
Neden Sakarya’dayız?
Bir yazar dostumuz, neden ödül töreni Sakarya’da yapılıyor diye bir soru yöneltince, uzun bir açıklama yapmak durumunda kaldım. Maalesef çoğu belediye başkanımızın kültür-sanat diye bir kaygısı yok. Bu alanı boş işler olarak görüyor, kendilerine önerilen çalışmaları pek de umursamıyorlar.
Koltuk, altlarından kayıp belediyeyi kaybedince akılları başına geliyor ama o zaman da artık çok geç oluyor. Ne demişler:
Ba'de harab-ül Basra.
Sağ olsun Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı, ödül törenine memnuniyetle ev sahipliği yapacaklarını belirtmiş. Türkiye’nin dört bir yanından gelen kültür ve sanat erbabını misafir etmek bizim için onurdur, demiş.
Buradan, gönlü yüce Başkan Ekrem Yüce’ye hassaten teşekkür ediyoruz. Kültüre, sanata, edebiyata destek olanlar var olsunlar.
Dört dörtlük bir organizasyon oldu. Belediyemizin desteği önemli olmakla birlikte programın çok güzel geçmesinde Sakarya TYB Başkanımız Fahri Tuna’nın önemli payı var.
Heyecanı ve coşkusu hiç eksilmeyen Tuna, Sakarya için büyük bir şans. Şehre değerli katkılar sunuyor. Atölyeler, söyleşiler, yayınlar ve değişik faaliyetlerle Sakarya’yı kültürel anlamda ayağa kaldırıyor.
Yazdığı portre kitaplarıyla adını edebiyat dünyasında sıkça duyuran Tuna’nın bir şehirden ziyade, bütün ülkeye yetecek Allah vergisi bir enerjisi var. Bu sebeple Sakarya’ya sığmadığı vakitlerde Edirne’den Van’a kadar koşturup hepsine de mükemmel bir şekilde yetiyor.
Hem kültür adamı hem de mühendis olması büyük avantaj. Üstüne belediye tecrübesi de olunca kültürel organizasyonlar Fahri Abi için çok da zor olmuyor. Bu işlere memur mantığıyla yaklaşanlara yük gibi görünecek çalışmalar, onun için mutluluk kaynağı. İnsanlara dokunmayı, gönüllerine girmeyi seviyor. Gönül ve kültür köprüleri inşa etmek hususunda ustamız sayılır. Ayak bastığı her şehirde, yeni arkadaşlıklar kurup yeni dostlar kazanıyor. Onlarla irtibatını devam ettiriyor.
Ben her seferinde ‘pirimiz’ diyorum, o da inatla estağfurullah senin bizden eksik kalır yanın yok diyor.
Geçen yıl Şubeler toplantısı için Sakarya’daydık.
O toplantıda olduğu gibi, ödül töreninde de Fahri Tuna dokunuşu programa profesyonellik kattı. En ufak ayrıntılar bile dikkate alınarak muhteşem bir program tasarlanmış. Emeğine, yüreğine sağlık güzel insan.
Kültürel Belediyecilik
Hayırlı çalışmaların mimarı TYB’nin yarım asra yaklaşan kutlu yürüyüşünün öncüsü Mehmet Doğan, törenin açılışında yaptığı konuşmada kültürel belediyeciliğin önemine değindi. “Belediyelerin kültürel alana yönelmesini önemsiyorum. Alt yapı çalışmaları kadar kültürel çalışmalara da önem vermek gerekir” diyen Doğan’ın şu sözlerini bütün belediye başkanları çerçeveletip asmalı diye düşünüyorum:
“İnsana yatırım, sadece onun karnını doyurmak, temiz ve bakımlı şehirlerde yaşatmakla sınırlı tutulamaz. Onun zihnini, manevî dünyasını dikkate alan uygulamalar, sağlıklı kültürel dönüşüm ve şehir kimliğinin sürekliliğini sağlama yönünde faaliyetler için de daha fazla düşünmenin ve harekete geçmenin zamanıdır.”
Ali Ural, Mehmet Doğan Ağabey için “Yarım asırda kültür ordusu kurdu” dedi. Gerçekten de bir insanın ömrünü Cenab-ı Allah bereketlendirdiğinde, nasıl faydalı çalışmalara önderlik edebileceğinin en güzel örneğini Mehmet Ağabey verdi.
Değerlerine ve bu topraklara yürekten bağlı kültür ordumuzun kumandanı oldu. İnşallah bu ordu Türkiye Yüzyılı’nda asıl vazifesini icra edecek, mübarek vatanımıza yeni kültürel fetihler sunacaktır.
Akademik kimliği, kültürel birikimi ve insan ilişkilerindeki nahifliğiyle TYB’ye değer katan kıymetli Genel Başkanımız Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan da konuşmasında önemli konuların altını çizdi.
Ödül töreni kültür şöleni havasında geçti. Şerif Aydemir İsmail Özen Ali Işık başta olmak üzere ödül alan bütün yazarlarımız heyecanlıydı.
Marifetin iltifata tâbi olduğu hepimizin malumu. Bu sebeple Türkiye’nin en köklü ve saygınlığı yüksek ödüllerinden birini alıyor olmanın mutluluğu sanatçıların yüzlerinden okunuyordu.
Deneme ödülünü alan sevgili dostum Ahmet Edip Başaran yaptığı teşekkür konuşmasında, “Yazmanın bizatihi kendisi ödüldür.” dedi. Ben bu cümleyi törenin özeti olarak kaydettim.
Yaradılış gayesinin farkında olan Müslüman yazar için yazmanın anlamını bu cümle çok güzel anlatıyor.
Bize yazdıranın, bize ilham verenin, bizi yazmaya memur edenin kim olduğunun farkına varmazsak yaptıklarımız boş bir emekten öteye gitmez. Hakikat aradan çıkar, nefis devreye girer.
Böyle yazılan eserlerin de ne okuyucuya ne de yazana faydası oldur. Yazmayı kulluk vazifesi olarak görenlerin, nefsi aradan çıkaranların yazdıkları kıymetlenir, kıyamete kadar kalır. İşte Edip’in dediği gibi gerçek ödül budur. Bu pencereden baktığımızda adı sonsuza kadar baki kalacak ödüllü ne çok yazarımız olduğunu hemen görebiliriz. Rahmet olsun cümlesine.
Yaşasın Türk Edebiyatı!
Son zamanlarda sinsi bir şekilde “Türk Edebiyatı” üzerinde kirli oyunlar oynanıyor. Bu konuda son derece duyarlı olan Karabatak Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Şair Ali Ural, ödül töreninde tarihi bir eyleme imza attı. Bu konuya, önemine binaen gelecek yazımızda değineceğim inşallah.
Bu vesileyle ödüle layık görülen yazarlarımızı bir kez daha gönülden tebrik ediyorum. Kalemleri keskin olsun İnşallah.
HABER7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.