Kendimizi bildik bileli radyolardan duyup, gazetelerden okuyoruz: Filistin…Filistin…Filistin!
Osmanlı Devletinin batılı emperyalistler tarafından yıkılmasından sonra koskoca bir coğrafya kayıp gitmiş elimizden. İşte bu kayıp giden daha doğrusu bizden koparılan topraklardan biri de Filistin. Öbür Arap ülkeleri şu veya bu kadar işgalde kalmış ama sonunda kurtulmuş. Fakat Filistin, Yahudi için boğazlanmış, canhıraş feryatlarına bakılmaksızın Filistinli aziz vatanından koparılıp atılmış.
Bugün Filistin’in çocukları çadırlarda kamplarda bir tas çorbaya hasret varolma kavgası veriyor. Bu yavrular, daha oyunları tanımadan, çocukluğa doymadan İsrail kurşunları ile küçücük ağzının kenarına ince kan sızıntısı, dudaklarında kavruk bir acı tebessüm ile mezarsız ölüyorlar.
Yahudiler, derdi annem küçüklüğümde, Müslüman çocukları iğneli beşiklere koyup sallayarak beşiğin altındaki kaba toplanan kanı içiyorlar..Bu, çocuk muhayyilemde müthiş patlamalar yapardı. Bilmiyorum ümmi olan annem bunu nereden öğrenmişti. Efsane miydi, hakikat mı? Meçhul…Anlatılan bir söylenti de olsa içinde hakikat vardır.
İşte kurulduğundan beri devamlı toprak işgal ederek genişleyen, bir kaç yıl evvel müminlerin ilk kıblesi ve Peygamberimizin miraca çıkarken konaklarından olan mübarek Kudüs-ü şerif’i, şimdi de Lübnan’ın bir kısmını alan İsrailin, yaptığı zulümlerin annemin anlattığından farkı nedir?
Filistinlinin bahtsızlığını görün ki vatandaşlarını kurtarmaktan başka gayesi olmaması gereken Filistinli gerillâların bir kısmı beynelmilel komünizme alet olmaktan başka bir işe yaramıyor. Bir Afganistan mücahidlerine bakınız bir de bu gerillâlara…Birincileri islâmiyete sımsıkı sarıldıkları için muzaffer, öbürleri komünizme yapıştıkları için oradan oraya sürülen muhacir.
Devamı: https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/rahim-er/filistin-646371
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.