Birkaç gündür yapılan uğurlama merasimleriyle, dualarla, hatimlerle, sitayişlerle de bu yolculuk devam ediyor.
Ne güzel bir intibah…
Ne aziz bir yolculuk…
Tabii bu iltifatın ve intibahın tohumlarıdır O’nu Mehmet Ağabey yapan…
Kimseye nasip olmayacak duaların kapılarını açan…
Hepimizi gururlandıran…
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun, dedirten…
En son, en büyük dostu Mehmet Akif Ersoy’un izini sürmek için Türk dünyası seyahatine çıkmıştı. 22 Kasım 2023’te başlayan Özbekistan yolculuğuna bizi de dâhil etti. Ardından Azerbaycan... Akif’i bu kez Bakü’de andık. Ancak Mehmet Ağabey, on günlük uzun seyahatte rahatsızlanınca Bakü’den erken ayrılmak zorunda kaldı.
Yaklaşık bir ay sonra Akif ve İstiklal Marşı’nın izinde Ankara’da buluştuk. Yine Akif’e duyduğu iştiyakla ayaktaydı. Ancak rahatsızlığını bu defa gölgeleyemedi; hastaneye yatırıldı.
Hacettepe Hastanesi’ndeki ziyaretim O’nu en son görüşüm oldu…
Onunla bir daha buluşmak ne büyük bir saadet olurdu!
…
Mehmet Ağabey, Kur’an’dan aldığı ilhamla ve Akif’in eylemsel yönüyle hep cephelerdeydi.
Millî Mücadele’nin tamamlanması ve gerçek anlamına kavuşması için ömrü boyunca mücadele etti.
Akif gibi hep yollardaydı.
Anadolu’yu karış karış gezdiler...
Halkı uyanık tutmak için kâh Nasrullah Camii’nde kâh Balıkesir’de veya Ankara, İnebolu, Çankırı, Konya, Eskişehir, Afyon, Antalya gibi birçok şehirde vaazlar verdiler!
Aynı ideal uğrunda, halkı birlik ve beraberliğe davet ettiler.
Fitne ve fesadı engellemek için Arabistan’a, Almanya’ya gittiler.
Gidemediği, ulaşamadığı yerler yoktu hemen hemen… Ancak Mehmet Ağabey, ulaşamadığı insanlara; Batılılaşma İhaneti’ni; Dil Kültür Yabancılaşma’yı; Kelimelerin Seyir Defteri’ni; Söz Okyanusunda Yolculuk’u; Halka Karşı Demokrasi’yi; Tarih ve Toplum’u; Bir Lügat Bulamadım’ı; Bir Savaş Sonrası İdeolojisi Kemalizm’i; Kültürel Savaş ve Savaş Kültürü’nü; İletişim veya Dehşet Çağı’nı; Kitaplık Kılavuzu’nu; Türk Kimliğinin Coğrafyaları’nı; Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş’i; İslam Şairi İstiklal Şairi Mehmet Akif’i; Camideki Şair: Mehmet Akif’i; Millî Mücadele'nin Zaman Akışı’nı ve daha pek çok dostunu gönderdi.
Büyük Türkçe Sözlük’le başlattığı “dil şuuru” dalgalanmaya devam etti.
Rahatsızlandığı dönemde Musa Kâzım Hocaya sormuştum; “Üstat, neden hiç dinlenmiyor?” diye… Hocamın verdiği cevap aslında Mehmet Ağabey’in iştiyakını ve mücadele azmini özetliyordu:
“Bir ara yine rahatsızdı. Anadolu’nun ücra kasabasından genç bir topluluk konferans için kendisini davet etti. Bu O’nun için yeni bir müjdeydi yeni bir heyecandı. Yüzündeki rahatsızlık perdesi aniden yok oldu. Yedi sekiz saatlik kara yolculuğu sonrası gençlerle bir ara geldi. Döndüğünde daha da yorulmuştu elbette ama yüzünü kaplayan huzur perdesi her şeyi gölgeliyordu.”
Mehmet Ağabey’in hem yarası hem de ilacı ‘aydınlanma’ydı… Onun için bir kişiyi de olsa ‘uyandırmak’ büyük bir saadetti. Akif’le aynı isimde olmak ayrıydı ama Nurettin Topçu’nun yadigârı “D” imgesi de bu portreyi gerçek anlamda zenginleştiriyordu. A. Ali Ural’ın da deyişiyle; Mehmet Ağabey, gerçek 'Dost'tu; 'Dava' adamıydı… Kültür ‘Devrimci’siydi…
'Diriliş'in müdafii; 'Dayanışma'nın muhibbiydi…
Aynı zamanda ‘Dosdoğru’, ‘Dirayetli’ ve ‘Dipdiri’ydi. Belki de hastalığını gölgelemesi de bundandı…
Yıllarca sözü “odun gibi” belledi ve hep hakikatin peşinden koştu.
Muhalefeti yalın ve açıktı. Sözü eğip bükmeden söylerdi. O nedenle onun muhalefetine uğrayanlar, mutlaka bir şok etkisi yaşarlardı. Ancak bu kişinin kimseye boyun eğmediğini ve ‘çeyrek asırdır’ en büyük ikballere sırtını dönmüş bir münevver olduğunu öğrendiklerinde durup düşünürler ve ona saygı duyarlardı.
Akif’in bıraktığı yerden ‘başkent mücadelesi’ni devam ettiren Mehmet Ağabey, şimdi zafere biraz daha kavuşmuş olarak Tacettin Dergâhından ustasını selamlıyor…
O’nun da Akif’in de yolculuğu hep devam edecek…
Hem kendileriyle hem eserleriyle…
Ne aziz bir yolculuk…
Onlarla buluşmak ne büyük bir saadet olurdu…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.