• İstanbul 21 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 25 °C
  • Konya 20 °C
  • Sakarya 21 °C
  • Şanlıurfa 23 °C
  • Trabzon 24 °C
  • Gaziantep 21 °C
  • Bolu 16 °C
  • Bursa 21 °C

Prof. Dr. Namık Açıkgöz : Münferit Hareketten Teşkilatlı Güç Birliğine “Türkiye Yazarlar Birliği”

Prof. Dr. Namık Açıkgöz : Münferit Hareketten Teşkilatlı Güç Birliğine “Türkiye Yazarlar Birliği”
Kuruluşunun 45. Yılı dolayısıyla; ülkemizin önemli 45 edebiyatçısı Türkiye Yazarlar Birliği’ne dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Kitap olarak da yayımlanan metinleri sırasıyla yayınlıyoruz.

*******

Türkiye Yazarlar Birliği’nin tarihi ile şahsî tarihim birbirine biraz örtüşüyor.

1976 Ekim ayında üniversite tahsili için Ankara’ya gittim ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde edebiyat tahsil etmeye başladım. Bir yandan da “imalat hatası olan bizler” için faydalı olacak sistem dışı kültürel mahfiller aramaya başladık. İlk mahfil İzmir Caddesinde faaliyet gösteren Yurdocağı Derneği idi. Orada her Cumartesi öğleden sonra rahmetli Eşref Yeşilyurt ağabeyin rehberliğiyle kültürel ve tasavvufî sohbetler dinledik. O günlerde Üniversiteliler Kültür Derneği ve Türk kadınları Kültür Derneği’nde de seminerlere katılmaya başladık. Bir yanda da dergiciliğe soyunup önce Ankara Yükseköğretmen Okulu dergisi olan Ülkü Pınarı’nı çıkarmaya başladık. Bir darbe ile dergi kapanınca 1978 baharında Divan dergisi için toplanmaya başladık. Divan dergisinin ilk sayısı veya prova sayısını Temmuz 1978’de çıkarırken aynı günlerde “Yazarlar Birliği” (1985’te Bakanlar Kurulu kararıyla “Türkiye Yazarlar Birliği” adını alacaktır.) de kurulmuştu. Birliğin kuruluş haberini Ali Akbaş ve Beşir Ayvazoğlu’ndan öğreniyorduk. Öyle ya… Her ne kadar dergi çıkarmaya soyunsak da birer üniversite öğrencisi idik ve oluşumlardan sadece haberimiz oluyor, seviniyorduk. “Batılılaşma İhaneti” adlı kitaptan adını duyduğumuz ve bazı TRT programlarından da haberdar olduğumuz Mehmet Doğan, milliyetçi, muhafazakâr ve mütedeyyin yazar-çizerleri bir araya getiriyordu. O yıllara kadar münferiden hareket eden bu gruplara mensup yazarlar ve şairler, kültür, sanat ve edebiyatta yeni ve yerli bir meşruiyet alanı oluşturmak için kolları sıvamışlardı. Erken cumhuriyet  döneminden itibaren ve özellikle millî şef döneminde başta Osmanlı dönemi kültür, sanat ve edebiyatına karşı geliştirilen ve kendileri gibi düşünmeyenlere sımsıkı kapalı tutulan bir “meşruiyet alanı” oluşturulmuş ve bütün değerler gibi edebiyat ve sanat değerlerimiz de yok sayılıyordu. Müslüman ve Türk’e dair ne varsa, aşağılanıyor, hor görülüyor ve alay ediliyordu. Devletin imkanlarını kullanarak güçlenen ve Kemalizm üzerinden kendisini meşrulaştıran bu gruplar, kendilerinden başka kimseye hayat hakkı tanımıyorlardı. Bunun 1970’lerin ikinci yarısında sokaklara yansıması terör şeklinde oluyor ve “kurtarılmış mahalleler”de,  kendileri gibi düşünmeyen insanlar öldürülerek yok ediliyordu. Edebiyat ve sanat alanlarında fiilî bir öldürme yoktu ama, kendilerince meşruiyet alanı oluşturanlardan beslenen bir terör dalgası ülkeyi sarıyordu.

Yazarlar Birliği işte tam da böyle bir ortamda kuruldu.

O dönemlerde, insanlarla ilgili temel kimlik kriteri “Bizden mi?” sorusunda mündemiçti ve sol fraksiyonlar olduğu gibi sağ fraksiyonlar da vardı. Millî görüş, yeniden millî mücadele ve ülkücü gelenekte faaliyet gösteren ama birbiriyle kaynaşmamış okur-yazarlar, ilk defa Yazarlar Birliği çatısı altında birleşti. İlk toplantılara katılanlar, ilk yönetim kurulu ve üyelere bakıldığında farklı fraksiyonlardan gelen okur-yazarların nasıl birlikte hareket ettikleri anlaşılır. Bir araya gelen 3 farklı gruptan okur-yazarlar, mensup oldukları siyasî yapılanmalardan da bağımsız olarak bir araya geliyorlardı. Yoksa siyasî partilere kalsa bu insanlar asla bir araya gelemezdi. Yani Yazarlar Birliği asla siyasî vesayet altına girmemiştir. Zaman zaman fikir ve iş birliği yaptığı siyasiler ve iktidarlar olmuştur ama hiçbir devirde siyasetçilerin kontrol edip emir verdiği bir sosyal teşekkül olmamıştır.

Ara not: Yazarlar Birliği’nin gazetelerde çıkan kuruluş haberlerini hatırlıyorum. Hisar’da da çıkmıştır muhtemelen. Birliğin kuruluş bilgisinin ilk çıktığı dergilerden biri Divan dergisidir. İlk sayısı Kasım 1978’de çıkan Divan’da Ahmet Nezihi Turan, Birlik Başkanı Mehmet Doğan ile bir mülakat yapmış; kurucu genel başkan olarak Mehmet Doğan Birlik’in kuruluş amaçlarını ve fikrî zeminini bu röportajda izah etmiştir. Sonra derginin 3. Sayısı olan Ocak 1979 sayısında, Yazarlar Birliği mensuplarının Tacettin Dergahı’nda Mehmet Akif Ersoy’u andıkları ve dergahın metruk halinin yürekleri yaraladığı haberi yayınlanmıştır.

Devam edelim…

Türkiye Yazarlar Birliği, ilk günden itibaren edebiyat merkezli bir faaliyet alanı belirlemiş ve ilk toplantılarını roman ve şiir üzerine yapmıştır. Ben Birlik’in Hatay Sokağı 6/16 numaralı binadaki salonunda gerçekleştirilen faaliyetlerine katıldım daha çok. Katıldığım toplantılardan biri Beşir Ayvazoğlu’nun Aşk Estetiği adlı kitabı mıydı bilmiyorum.

Yazarlar Birliği 1981 yılından itibaren çok güzel bir işe daha imza attı: “Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları”nı seçmek. Demek ki 42 yıldır bu geleneği devam ettiren azim ve kurumsal yapıyla karşı karşıyayız.

Sonra Yazarlar Birliği Kültür ve Sanat Yıllıkları gelir… Sanırım 1984’te başlamıştı yıllıklar. Bir yılın kültür, sanat ve edebiyat muhasebesi gibi idi bu yıllıklar. Artık Elazığ’da Fırat Üniversitesi’nde görev yapıyordum ve bu yıllıklarla merkeze bağlanıyordum. Önceki yılın bütün kültür, sanat ve edebiyat birikiminin topluca ve tabiri caizse “hap gibi” verildiği bilgileri kim istemez?

Yanlış hatırlamıyorsam Birlik, 1990’larda Bülten yayınlamaya başladı. Bültende üyeler hakkında kısa bilgiler veriliyor ve merkezde hangi faaliyetlerin gerçekleştirildiği yazılıyordu. Daha sonra buna İstanbul şubesinin faaliyetleri de eklendi. Bülten’in postadan çıkmasını heyecanla beklerdim Elazığ ve Muğla’da.

Birlik yayınladığı kitaplar ve antolojilerle beraber 2000’lerde akademik bir dergi de çıkarmaya başlamıştır. Şimdilik bu dergi nitelikli yazılarıyla yerli indekslere girmektedir.

Bazılarına katılarak, bazılarını da uzaktan takip ederek şahit olduğum pek çok toplantı ve yayınla 20. yüzyılın son çeyreği ve 21. yüzyılın ilk çeyreğine entelektüel bir damga vuran Türkiye Yazarlar Birliği, şimdi Anadolu’nun dört bir tarafına yayılmış şube ve temsilcilikleriyle, Türk aydınının namusunu kurtarmaya devam ediyor.

Bir meslek kuruluşu olduğu kadar, entelektüel bir hareketin merkez üssü olması hasebiyle Türkiye Yazarlar Birliği, münferiden veya dar ideolojik gruplarla hareket eden aydınları, teşkilatlı bir güç haline getirerek Türk irfanının önemli menbalarından biri olmuştur.

Son not: Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluşu ve faaliyetlerinin güncel kısa özeti, Bizim Külliye dergisinin 97 sayısında (Eylül, Ekim, Kasım) Mehmet Doğan ve Maksut Yiğitbaş’ın yazılarında dile getirilmiştir.

Bu haber toplam 310 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim