Gazâlî’nin sâlik vasfıyla katettiği Şam, Kudüs ve el-Halil menzillerinden sonra eriştiği Mekke ile Medine’nin, “Hakka giden Yolu tutmak” anlamında (Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü) sülûk merkezli karşılıklarına gelince…
Mekke hareminde Arafat’ta vakfe ile Beytullah’ta tavaf (ki, tavaf da bir namazdır), zikir ve dua ile sürekli olarak ilk-e doğru gidip, salt Allah’ın ilminde varoluş anına ulaşarak, Allah’ın karşısında varlık iddiasını terk etmek, kısaca ölmeden önce olmak anlamına gelmektedir.
Haccı ya umreyi takiben -ziyaret ve hürmet arzı için- gidilen Mescid-i Nebevî ise Medine şehrinin kalbidir. Kalbi burada hayat sebebi, hallerin menbaı, diriltici mahiyet, hayata dair iş ve ilgilerin toplandığı merkez… olarak, en geniş karşılığıyla kullanıyor ve onu her salik için Peygamber Efendimizin eskimez, unutulmaz, varlığı ihmal edilemez, naklinden geri kalınamaz hatırasının mekanı olarak biliyoruz.
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/omer-lekesiz/tasavvufi-izler-menziller-ve-yuzler-4677092
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.