Son yirmi bir yılda TBMM’de yapılan gizli oturumların ağırlıklı olarak Güneydoğu sınırlarımızdaki terörü önlemek ve yurt dışına asker göndermekle ilgili olduğu malumdur.
Son oturum da yine bu maksatla yapılmış olup, İsrail’in saldırıları ve Orta Doğu’daki gelişmeler hakkında TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un, “Milli güvenlik sorunu olarak gördüğümüz İsrail’in bölgedeki yayılmacı politikalarına karşı TBMM olarak birlik beraberlik içinde emin adımlarla ilerlemeliyiz.” vurgulu açış konuşmasını takiben Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler Meclis’i bilgilendirdiler.
PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olan parti ile onun müttefiki olan ana muhalefet partisinin bulunduğu ortamda kim neyi ne kadar konuşabildi bilmiyoruz, 10 yıl boyunca da bilemeyeceğiz.
Bu gizli oturumla ilgili olarak bizim dikkatimizi çeken asıl şey ise ana muhalefet partisi başkanının oturum sonrasında sarfettiği şu sözlerdir:
“Biz kapalı oturumda (…) akşam haber kanallarında dış politika konuşanların, askeri strateji konuşanların verdiği bilgilerden bir fazlası söylenmedi. Türkiye, Erdoğan’ın söylediği sözden endişe etmesin, anlattıklarının altını dolduracak bir şey yok, bilmediğiniz bir şey yok. Bugünden yarına Türkiye’ye saldıracaklarına dair hiçbir şey yok. Erdoğan o sözü Türkiye’nin en çok konuşulan konusu yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı olduğu için, Türkiye bunları konuşmasın diye İsrail Türkiye’ye saldıracak lafını attı.”
Bu sözlerden görülen odur ki, ana muhalefet partisi başkanı PKK’nın uzantısı olan partiyle ittifakını sürdürdüğünden, Güneydoğumuzda teröristlere karşı anbean sürmekte olan mücadele ile ABD-İsraili’nin Sykes-Picot Antlaşması’nı yeniden diriltme çabalarını göremediği için, yanı başımızdaki büyük tehlikeyi salt parti rekabetine indirgemek suretiyle tarihî şuursuzluğun tipik bir örneğini vermiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.