Henüz daha 10. ve 11. asırlarda dünya medeniyet merkezi olan Türkistan'da bulunan Türkler ise dünya tarihine daha fazla damga vurmaya hazırlanıyordu...
Roma'ya meydan okuyup yenen dahası da bin yıldır Roma'nın merkezi olan "Anatolia" topraklarını çok kısa sürede Türkleştirip İslamlaştırma süreci sadece askerî güce değil, böyle bir kültür ve medeniyet gücüne dayanıyordu.
İşte o büyük hikâye bundan tam 953 sene önce Ahlat'ta başlamıştı. Anadolu'ya giriş kapımız, ilk payitahtımız, bu topraklardaki Ergenekon'umuz olan Ahlat'a Sultan Alparslan (cennet mekân) otağını kurmuş ve Malazgirt Ovası'nda Roma'yı dize getirmişti.
O günden beri bu topraklardan bizi kimse atamadı. Defalarca uğraşmalarına rağmen başaramadılar...
Merhum Erol Güngör Hoca Türk tarihinin o büyük lideri için şöyle söylüyor:
"Eğer Türk ve İslam tarihinin son dokuz yüz yıllık kaderini çizen tek bir insan göstermek mümkün olsaydı, bu, hiç şüphesiz Alparslan olurdu. Alparslan'dan sonra İslam tarihi "Türk tarihi" hâlinde devam etmiş yahut Türk tarihi İslam'ın tarihi olmuştur..."
O büyük hikâyemizin başladığı yer olan Ahlat'ın ve gün olan 26 Ağustos 1071'in son yıllarda böylesine hatırlanıp kutlanmasının ve hatta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin yapılarak Bakanlar Kurulu'na ev sahibi olmasının tarihsel ve sembolik önemi burada yatıyor.
Devamı: https://www.aksam.com.tr/yazarlar/oguzhan-bilgin/o-buyuk-hikaye-nasil-basladi/haber-1500171
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.