Bazı eserler ve şahsiyetler zaman ihtiyarladıkça gençleşirler, Akif’de öyle bir şahsiyettir zannımca. O, bazen kürsüde bir hatip, bazen köy köy milli mücadele ruhunu anlatan bir dâhi; Batıda bir bürokrat, Ortadoğu’da ders veren bir mütefekkirdir. Mehmed Akif’i hangi vasıflarla anlatabileceğimizi düşündüğümüzde, onun şu dizeleri aklımıza gelir: Ağlarım, ağlatamam / Hissederim söyleyemem / Dili yok kalbimin / Ondan ne kadar bîzârım. Dilinin kalbine tercüman olamadığı bir şair, hangi vasıflarla anlatılır bilemeyiz lakin Akif için “mütevazı ve samimi bir insandı” demek belki onu vasıflandırmak için ilk adım. Mütevazı yaşadı, mütevazı davrandı, mütevazı bir şekilde bu hayattan elini eteğini çekti. Bakınız bu duyguları şiire nasıl yansımıştır: Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince / Günler şu heyûlayı da er geç silecektir / Rahmetle anılmak… ebediyet budur amma / Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir.
Edebî eserlerde bir tipler vardır bir de karakterler vardır. Akif, kahraman bir karakterdir… Barışın kahramanı, uyanışın kahramanı, milli mücadelenin kahramanı; Akif, Milletinin kahramanıdır. Kahraman deyince aklıma batılı mütefekkir Karl Leyl’in bir sözü gelir. O der ki “Milletler kahramanları ile yaşarlar. Kahramanlar mensup oldukları milletlere şekil ve ruh verirler.” Öyleyse millet olarak bu kahramanları çok iyi tanımak ve tanıtmak mecburiyetindeyiz. Biz tanıtmazsak emin olabiliriz ki başkaları unutturmaya çalışacaktır.
Devamı: https://milatgazetesi.com/yazarlar/mehmed-akif-ersoy-149-yasinda-995/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.