• İstanbul 10 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 8 °C
  • Sakarya 10 °C
  • Şanlıurfa 13 °C
  • Trabzon 10 °C
  • Gaziantep 13 °C
  • Bolu 3 °C
  • Bursa 10 °C

Mustafa Özcan: Hatıralar ışığında D. Mehmet Doğan!

Mustafa Özcan: Hatıralar ışığında D. Mehmet Doğan!
Vefatına kadar birkaç aydan beri sıhhatini geriden de olsa takip ediyorduk. Hafıza gidip gelmeleri yaşıyor ve bazen gaybubet hali arız oluyordu. En son bir ameliyat geçirmiş ve ardından da pek toparlanamamıştı.

 Mehmet Doğan ismini gıyabında duymuş sonra tanışıklığımız vicahiye dönmüştü. Bizim camianın nitelikli ve kimlikli yazarlarındandı. Kurduğu Yazarlar Birliğini kurumsal hale getirmiştir. Ankara’da Rüzgarlı Sokak’ta birlikte çalıştık. Sonra Akit gazetesi ve  kısa ömürlü Vahdet Gazetesinde birlikte olduk.  Hatta gazeteyi ve çıkaranlarını tanımadığım için Mehmet Doğan Beye telefon açtım ve yazmaya davet ettiklerini bildirdim ve kanaatini almak istedim. ‘Azizim ben yazacağım’ dedi. Bu sözleriyle doğrudan olmasa bile dolaylı olarak beni de teşvik etmiş oldu.  Önce iyi başlayan gazete sonra fikir ayrılıklarına sahne oldu. Sonunda da kısa bir zaman diliminde kapandı.  Bizi davet eden arkadaşlar gazeteye bizden önce veda ettiler. Bir yönüyle o dönem içinde bulunduğum şartlar beni orada yazmaya mecbur etmişti. Bu durumlarla ilgili olarak ‘afallahu amma selef’ denilir. İyi yazarların bir mevkute veya gazetede buluşması o gazeteyi iyi kılmıyor.  Kıvam için başka şartlar da gerekiyor.  Onlar eksikti.  Gazetenin dümeninde olanlar pek yeterli değillerdi yazarların albenisiyle gemiyi yüzdürmeyi düşünüyorlardı. Yazarlar ise gazetenin güvertesinde kavgaya tutuşmuşlardı.  

Kaderimiz bu şekilde zaman zaman kesişti.   Ankara’daki Rüzgarlı Sokakta kimi zaman Ömer Lütfi Mete ve Mehmet Doğun gibi yazarlar aralarında derin sohbete dalarlardı. Ben de Rüzgarlı Sokak dahil Ankara’yı ve bilhassa Ulus’u çok sevdim. O günleri hep ararım.  Etlik ile Ulus arasında sabah-akşam dolmuşlarla gidip geliyordum.  

 Zaman zaman seyahatlerde de birlikte olduk. Sanırım en güzel gezilerden birisi Çanakkale gezisiydi.  2015 yılında Yazarlar Birliği ile birlikte Çanakkale’ye gitmiştik. Benim bu ilk ve son Çanakkale gezim oldu.  Bir arada göremediğimiz birçok tanıdığı o vesile ile bir arada yakaladık ve gördük.  Otobüsle gidip gelişimiz sırasında kültürel ziyafetler oldu. Elbette ilmi ve edebi konuşmalardan söz ediyoruz. Kafilemizde Mısır’dan ve Arap ülkelerinden de misafirler ve davetliler bulunuyordu.  Gidişte ve gelişte çok tevafuklar yaşadık.  Bunlardan ikisini anlatmadan geçemeyeceğim.  İstanbul’a dönüşte herkese sırasıyla konuşma fırsatı veriyorlardı. Beni de ortaya davet ettiler. Filistin’den ve Kudüs’ten bahsettim.  Bu arada yazılarımda sıklıkla başvuruda ve vurguda bulunduğum Macid Arsan Geylani’nin bir eserinden bahsettim. Geylani, Geylani ailesinden gelen birisi ve pek de kıymeti bilinmeyenler arasındadır. Denildiği gibi bu kitabı muhallet eserler arasında yer almıştır.  Yöntem olarak asrımıza da ışık tutmaktadır.

 İbni Teymiye maddi işgallerin arkasında manevi buhranların ve hastalıkların yattığına inanır ve anlatır. Mesela Şam bölgesine Moğolların akın ve saldırısını İttihadiye olarak adını verdiği ezoterik/batini hastalıklara bağlar. Ezoterizm bir nevi avatarizme yani beşeri ilahlaştırmaya götüren yollar arasındadır.   İmam Rabbani İbni Arabi’nin vahdet-i vucut teorini eleştirir. İbni Teymiye de onunla aynı noktada buluşur. Aynı anlamdaki hululiye ya da ittihadiye akımlarını incelemeye tabi tutar ve manevi hastalıkların başında sayar.

Dalgalı, çekişmeli ortamlar izmihlale yol açarken Macid Arsan Geylani’nin ifade ettiği gibi safa hali, asude iklim ve dingin ortamlar Müslümanları zafere hazırlar. Bu iç bütünlükle, manevi bütünlükle alakalıdır ya da insanın veya toplumun kendisiyle barışık halini anlatır.  Macid Arsan Geylani’nin bu zaferi hazırlayıcı kuşağı ve ortamı anlattığı Hakeza Zehare Cilu Salahaddin Hakeza Adeti’l Kuds/Salahaddin Nesli Böyle Zuhur Etti/Kudüs Böyle Geri alında  kitabı haklı bir şöhret kazanmıştır. Dönüşte yazarı Macid Arsan Geylani’den bahsettikten yarım saat sonra bir Mısırlı katılımcı, üzücü bir haberi paylaştı. Meğerse bizim konuşma yaptığımız anlarda veya saatlerde o da dünyaya veda etmiş.  Bu hüzünlü ama güzel bir tevafuk oldu.  Çanakkale’den gelirken otobüsle gemiden indiğimiz sırada da arkadaşlar Pakistanlı dostumuz  Muhammed Han Kayani’nin ölümünü haber verdiler.  Ona da üzüldük. Birlikte uzun yıllar aynı sutünları paylaşmıştık. Pazarlıksız birisiydi. Selman Farisi gibi İslam’ı ararken yolu Türkiye’ye düşmüştü. Son durağı da burası olmuştur.  

Mehmet Doğan Bey temel konulara odaklı idi. Batılılaşmayı Tanzimat ve Cumhuriyet devrimlerini ve devirlerini irdelemeyi ve analiz etmeyi esas almıştı. Yine Türkçe konusuna çok duyarlı idi. Türkçe Sözlüğü bunun bir ifadesi ve nişanesidir. Ruhu şad olsun…

Mustafa Özcan

Bu haber toplam 193 defa okunmuştur
Etiketler:
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim