****************
Mehmet Doğan masada oturmuş, kollarını masaya dayamış, başı ve gövdesi öne doğru eğik, pencere galiba sağ tarafıma düşüyordu, yönümü, konumumu tam kestiremiyorum, yanımda bir kişi daha var, birlikteyiz, dairenin kapısından girdikten sonra doğrudan bir salona mı giriş yapılıyordu da akabinde sol taraftaki odaya geçiliyordu, yoksa başka bir hendesî düzen mi vardı, tam hatırlamıyorum, (bu bulanıklığı seviyorum galiba, hatıralarda zamanın silgisi ve duyguların ihanetiyle oluşmuş bir kusur kıskacı, bir geçicilik vahşiliği bulunur, bu da bazen sevimlidir.)
Üniversite kaçıncı sınıftayım, yoksa daha ileriki bir zaman mıydı, gidelim dedik, tanışalım, çevremize, tanıdıklarımız arasına Mehmet Doğan’ı da katalım dedik, demişizdir, o yaşlar öyle çünkü, herkesle tanışmak ister genç adamlar, çepeçevre muhkem kılmak isterler kişiliklerine giden yolu, öyle bir günde, galiba Feramuz’du yanımdaki, gittik tanıştık (mı?).
Yazarlar Birliği, zihnimizde bir parıltı oluşturmuş, kendine doğru çekiyor bizi ve birçok genç adamı, Mehmet Doğan bir sembol, yoksa Yazarlar Birliği mi bir sembol,
Mehmet Doğan kim? Daha tam bir tanım oluşmamış hafsalamda ama keskin bir tını var onun bulunduğu taraftan gelen, tanıdık, sıcak ve saygın, onunla tanışmanın bir yekindirici, yükseltici etkisi olacağına dair derinlerde bir duygu taşıyorum, önemlilik haneme bir çizgi daha atacağımdan şüphem yok,
Bir hayal çizgisi üzerinden giderek tanışma anlarının fotoğrafını çekmek kolay değil ama denemeye değer, dedim ya bulanık hatta karanlık hatta birçok cepheden devasa boşlukların saldırısına uğramaya müsait bir koridor…
Birliğin ilk mekânında oldu bunlar.
Tanıştık.
Hayır, tanışamadık. Ben onu tanıdım da ona beni tanımasını, unutmamasını sağlayacak bir tutamak bırakamadım, konuşmayan dil ve mahcup eda çoğu zaman tanışamama çaresizliğiyle baş başa bırakır sahibini, beni de seni de onu da, hep herkesi… öyle oldu.
Sonra bir gün Cumhurbaşkanı Özal’ın iftar yemeğinde karşılaştık, (iftar mıydı?), ben, yanına kadar gelmiş değer verdiği, önemli gördüğü her kişiyle iletişim güçlüğü çeken ben, -o yaşlarda-, elbette birkaç kekeleme dışında bir şey konuşamadım, arzu etmeme rağmen, o da bu çaresizliğimi giderecek bir hamlede bulunmadı, yine yanımda Feramuz, bu defa kesin o, konuşmalarımız içinde en hatırladığım- Cumhurbaşkanı solana girdiğinde ayağa kalmak mecburi mi değil mi, idi, ayağa kalktık, kalkılması gerekirmiş,
Birliği kaim kılmak için yazar yazarlar;
Yazarların bir araya gelmekliği amaçlaştı mı git gide gevşekliğe evirebilir durumu - eğer çok tekin olunmazsa- ve yorar, yazarlar bir arada olmamalı bana kalırsa, mümkün olduğunca, yazmak yekpare zihin gerektirir -her birlik ve bir araya geliş yekpareliğe ziyandır- çünkü “ben” “biz”den büyüktür, sanatın ve düşüncenin aydınlık çelişkisidir bu,
Mehmet Doğan kaç yaşında?
Ben kaç yaşındayım?
Türkiye Yazarlar Birliği kaç yaşında?
Üstelik daha doğmamış bir sürü çocuk var ve geliyorlar peşimizden, onların da kaç yaşında olduğunu sormamızda sakınca yok,
Ankara’ya çok emek verdik.
Ayrı yerlerden ve mekânlardan ve zamanlardan ve hayallerden.
Birlikte.
Birliği yazarlar…eninde sonunda.
Bu daha ne ki!
9.3.2023
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.