- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
YENİ TÜRKİYE İÇİN YENİ SİSTEM
Namık AÇIKGÖZ
03 Mayıs 2017 Çarşamba 09:15
2 Mayıs 2017 günü Sayın Cumhurbaşkanımız AK Parti’ye üye olup “Cumhurbaşkanı Hükümeti” sitemine geçmenin ilk adımı atılmış oldu.
21 Mayıs günü gerçekleşecek kongre ile parti genel başkanlığına da gelince, sistem rayına oturmuş olacak. Fakat asıl ray değiştirme 2019 seçimleriyle hayata geçecek.
Şahsen, ilk gençlik yıllarımdan beri “millî devlet güçlü iktidar” zihniyetini benimsemiş biri olarak, ortalığa korku salanların manyetik alanına hiç girmiyorum. (Hatta Sevgili Ramazan’ın ikna gayreti sınırlarını aşan ısrarlarına rağmen, “tek adam”lık endişesinin zerresini bile taşımıyorum.) Türkiye’de rejim değişmiyor… Gene cumhuriyet rejimine devam… Ama bu cumhuriyet, halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanının olduğu ve bu cumhurbaşkanının da yürütmeyi oluşturduğu bir sistem olacak.
Tayyip Bey bu sistemi niye kabul etti ve ettirdi?
Tayyip Bey, Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı olduktan sonra, AK Parti’nin gidişatından hiç de memnun olmadı. Partiyle ilgili olarak Cumhurbaşkanlığında eli kolu bağlı ve hatta ağzı da kapatılmış durumda hissetti kendisini. Çünkü sistem, cumhurbaşkanının günlük gidişata müdahalesini önlüyordu. Günlük gidişat da ancak partiler aracılığıyla yapılabilirdi.
Benzer durumu rahmetli Özal da yaşamıştı!
Cumhurbaşkanı olup ANAP’ı Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz’a bırakınca, durumun pek iç açıcı olmadığını; cumhurbaşkanlığının bir tür inziva olduğunu anlamıştı ve 1993 yazında cumhurbaşkanlığından ayırılıp bir parti kurarak siyasî hayatına devam etmeyi düşünüyordu. Bunun ön çalışmalarını yapmış ve bazı yüksek bürokrasi atamalarını (mesela yeni kurulan 22 üniversiteye atadığı rektörler) kurmak istediği partiye göre atamıştı. Ayrıca Ankara’da bazı aydınlarla oturulup konuşulmuş ve kendisi destekleyecek yayın organı için insanlar bile ayarlanmıştı. (Bu isimleri ben biliyorum ama kendilerinden izin almadığım için burada yazmıyorum.)
Demem o ki, bundan 25 sene önce, Tayyip Beyin şimdi çektiği sıkıntıyı, rahmetli Özal da çekmişti ama o cumhurbaşkanlığından ayrılıp yeni bir parti ile siyasete devam etmek istiyordu; Tayyip Bey, işin tabiatına daha uygun olan yolu seçti: O siyasete uymadı, siyaseti kendine uydurdu.
Tayyip Bey böyle bir yolu niye tercih etti?
Cumhurbaşkanlığı makamına oturduktan sonra, kurucusu ve lideri olduğu Ak Parti’nin, performans kaybına şahit oldu ve bunu uzaktan kontrol etmenin çare olmadığını görünce, zaten aklında olan başkanlık sistemini “cumhurbaşkanı hükumeti” sistemine çevirdi ve partide yanlış giden işlere doğrudan müdahale etme imkânını tekrar elde etti.
Şimdi 21 Mayıs’ı bekleyeceğiz!
21 Mayıs’tan sonra, başta FETÖ’cüler olmak üzere siyasette ve yüksek bürokrasideki olumsuzlukları doğrudan müdahale ile temizlemesi bekleniyor. Ak Parti, son 3 yılda ciddi oranda hantallaşarak dünya siyasetinden kopma noktasına geldi. İç siyasette başarılı ama dünyaya karşı güç kaybetmiş bir siyaset, yeni Türkiye’nin siyaseti olamazdı. Tayyip Bey bu yakın tehlikeyi gördü ve duruma el koydu. İnşallah ülke için hayırlısı olur.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.