D. Mehmet Doğan Hoca, canlı, diri, uyanık ve insana ümit aşılayan bir münevverdi. Gerçek bir düşünce insanıydı. Çünkü şöyle bir zamanda düşüncelerini korkmadan dile getiren cesur insanlar ancak düşünce insanıdır.
Bu yüzdendir ki onu CNNTÜRK, A HABER, HABERTÜK, NTV gibi ana akım medyada haklı olarak pek göremezdiniz.
Göremezdiniz çünkü ülkenin gerçek sorunlarını kendine dert edinen kaliteli insanları toplum önüne pek çıkarmazlar.
Rahmetli, resmi ideolojinin ucuz, çakma tarihçilerini bilgisiyle yerin dibine sokuyordu. Çünkü bilgi gerçek güçtür, hele bir de bunu korkmadan dile getirebiliyorsanız…
2018 yılında sevgili dostum Memiş Okuyucu, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ve Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen önemli bir sempozyuma davet etmişti.
"Türk Düşüncesinde Yerlilik ve Millilik" konulu sempozyumda konuşma yapan D. Mehmet Doğan ağabeyle işte orada karşılaştım.
O konuştukça, dedim ki, “Ülkede hala böyle insanlar varsa ümit vardır.“ Türk dilini yabancı istilasından kurtarmak ve dili, doğru ve esaslı bir şekilde kullanmayı kendine vazife edinmişti.
Ona göre, harf inkılabıyla birlikte yabancı kelimelerin dilimizi istila etmesi yerliliğin önünde ciddi bir engeldi. Haliyle uydurma kelimelerle yerli bir edebiyat da yapılamadı. Hala yapılamıyor. Düşünün TDK'da 2010 yılına kadar "yerlilik" adlı bir kavram yoktu.
“Kırk küsur yıldır “medeniyet dili” kösü çalıyoruz, sabah akşam “medeniyet tasavvuru” edebiyatı yapanları uyandıramadık. Medeniyet dille olur, daha kestirmesi: Medeniyet dilsiz olmaz! Bu kıytırık uydurmacılıkla hiç olmaz! “ diyordu.
Bu meseleyi kendine dert edindi. Hemen herkesin resmi ideoloji kapsamına alındığı ve bunu mesele etmediği bir dönemde D. Mehmet Doğan neden bu meseleyi kendine dert edindi
Bundan bir çıkarı olduğu için mi?
Elbette hayır, çünkü o özgün, özgür, buraya ait gerçek bir fikir adamıydı.
Hep ifade ettiği gibi, Anadolu, boğazı yabancı lokmasına, sırtı Amerikan basmasına, gönlü frenk yosmasına, beyni yabancı kusmasına alışmış komprador bürokrasiye teslim edilmişti.
Bu tek taraflı ten yönlü batıcı anlayış, aklın, bilimin ve rasyonalizmin putlaştırılmasıyla ortaçağ karanlığını aratmayacak bir totalitarizmin de tohumlarını attı.
Bu durum ise insanımızın zihnini köreltti, muhakeme kabiliyetini dumura uğrattı ve onları resmi ideolojinin itaatkâr, uysal birer ferdi haline getirdi.
Bu yüzdendir ki bu coğrafyada yerli bir düşüncenin inşası için taklitten uzak, orijinal yerli fikir üretme müesseselerinin yeniden hayat bulması gerekiyordu.
Ülkemizi ve insanlarımızı, kendi tarih ve medeniyetinin kaynaklarından beslenerek; önce kendini, sonra da dünyayı tanımak suretiyle değer, kavram ve bilgi üretecek bir misyonun adamları haline getirmek gerekiyordu.
Bu ülkede bir münevver bunu kendine vazife edinmeyecekse onun ilminin ve emeğinin ne önemi vardır?
Rahmetli D. Mehmet Doğan tam da onu yaptı. Hem de hayatını buna adadı. Bir düşünce insanının kendi tarihinden, kültüründen, medeniyetinden beslenmesi gerektiğine inanıyordu.
Bu denli yozlaşmanın yaşandığı, zihnin bulanıklaştığı, seviyenin düştüğü, dilin yabancılaştığı, tarihi ve kültürel değerlerin mevzubahis edilmediği, herkesin kendi kârına gittiği bir zamanda bize hakikati cesurca anlatacak derecede kıymetli kaç münevver insan kaldı?
O yüzden D. Mehmet Doğan Hocayı çok arayacağız. Allah rahmet eylesin.
https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/d-mehmet-dogan-gercek-bir-munevverdi-8749/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.