12 Aralık 2024
  • İstanbul9°C
  • Ankara7°C
  • İzmir15°C
  • Konya9°C
  • Sakarya9°C
  • Şanlıurfa14°C
  • Trabzon11°C
  • Gaziantep14°C

TÜRKÇE ŞÛRASI’NDAN SEÇMELER-1: DOÇ. DR. MUHAMMED ENES KALA: KÜLTÜRÜ BİLGİYLE, BİLGİYİ DİLLE İNŞA ETMEK

Yunus Emre ve Türkçe Yılı münasebetiyle Türkiye Yazarlar Birliği’nin öncülüğünde Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Yunus Emre Ensitiüsü ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nın müştereken düzenlediği Türkçe Şûrası 26-27 Kasım 2021’da yapıldı.

Türkçe Şûrası’ndan seçmeler-1: Doç. Dr. Muhammed Enes Kala: Kültürü Bilgiyle, Bilgiyi Dille İnşa Etmek

19 Eylül 2022 Pazartesi 18:42

İlk defa dilimizin meseleleri çok geniş bir yelpazede ilim, fikir ve edebiyat adamlarımız tarafından dile getirildi ve tartışıldı.

Türkçe Şûrası’nın kitabı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. 556 sayfalık hacimli kitaptan değerli ilim ve fikir adamlarının görüşlerini seçme cümlelerle kamuoyuna sunulmasının faydalı olacağı düşüncesindeyiz.

Doç. Dr. Muhammed Enes Kala: Kültürü Bilgiyle, Bilgiyi Dille İnşa Etmek

Geldiğimiz nokta, güçlü bir kültür/hayat küre inşası için üzerinde durulması gereken dil tasavvurudur. Dil tasavvuruyla zihnin, bu zihinle ise zihniyetin inşa edilebileceğini de ifade edebiliriz. Dilin tefekküre yatkınlığı da burada çok mühimdir. Dilin tefekküre yatkınlığı onun müdahalelere kapalı olması gereken güçlü tarihinde aranabilir. Dilin tefekküre yatkınlığı zaman ve mekan içerisinde anlaşılır. Zamandaki ve tarihteki süreklilik bir dil için çok önemlidir. Dil canlı bir yapıdır, dış müdahalelere bu anlamıyla kapalıdır. Dilin bir ruhu vardır, o ruh tahakküm altına alınmaya, icbar edilmeye karşı dirençlidir çünkü dil tarihte ve tarih birikimiyle var olur. Çağının ve zamanın meselelerine de dil duyarlıdır. Dil, tarihten beslenir, tarihte kökleşir, tarihin ufkunda yetkinleşir. Yetkinliğini ilan ettiği mecra ise aktığı tarihidir.

Weisgerber, “dünyayı dil vasıtasıyla kelimeleştirerek kemikleştirmekten” bahseder. Tarihteki kekleşme ve yetkinleşme süreklilikle mümkün olur. Dilin yetkinliği tarihteki sürekliliğinde arandığı gibi mekândaki yaygınlıkta aranır. Bir dilin halk tarafından kullanılması gibi gelecek nesiller tarafından da belli bir sabite çerçevesinde kullanılıyor olabilme imkânına sahip olması mekândaki yaygınlığına işaret eder. O halde ifade ettiklerimiz şöyle derlenip toparlanabilir; dil tefekküre yatkındır şayet tarihte kökleşmiş, ufukta yetkinleşmişse, zamanda sürekliliğe ve mekânda yaygınlığa sahipse. Bir dil tefekküre yatkındır, cihanşümul bir teklifi ete kemiğe büründürebiliyorsa.

Canlılığımızı sürdürdüğümüz atmosfer verilidir. Onu canlılara yaratıcımız nimet olarak bahşetmiştir. Ancak bizler, insanlığımızı inşa ve idame edebileceğimiz, dünyaya karşı teklifte bulunabileceğimiz bir kültür/hayat küresi/ethosferi inşa etme mesuliyeti altındayızdır. Bu sorumluluğun giriş kapısı ise dildir. Ahmet İnam, konumuzla alakalı güzel bir kelime önerir: “epistemiyatri” yani “bilgi sağlığı”. Bilgi sağlığı kısaca şunları ifade eder: Bilen ekseninde, bilenin zihninin berraklığını, bilenin cehdini ve samimiyetini; bilinen ekseninde, bilinenin berraklığını ve netliğini; nihayetinde bilme ekseninde ise bilişin derinliğini ve varlığa nüfuz gücünü. Demek ki bu üç temel ayakta eğer işler yolunda giderse elde ettiğimiz bilginin sağlıklı olduğuna hükmetmemiz kolaylaşabilir.

Buna yaslanarak şu da ifade edilebilir: Mehmet Doğan, salgın sürecinde çok değerli bir hususa dikkat çekmiştir. Tıp alanında, sağlık alanında nevzuhur, yerleşmemiş, yaygınlığı ve sürekliliği olmayan kelimelerin türetildiğine işaret etmiştir. ‘Epistemiyatri’ kadar, belki de bilgi sağlığını gerçekten mümkün kılacak bir hususu özellikle belirtebiliriz. Epistemiatrinin/bilgi sağlığının imkânı her şeyden önce kelimenin sağlıklı olmasıyla mümkündür. Kelime sağlığını ise söz, ifade, kelime manalarına gelen ‘logos’ ile iyileşmek ve şifa gibi manalara gelen ‘iatriea’ kelimelerini birleştirmek suretiyle ‘logiyatri’ kelimesiyle ifade edebiliriz. Dil sağlığına/logiyatri dikkat etmeyen toplumların zamanda ve mekânda hem süreklilikleri hem de yaygınlıkları söz konusu olamaz.

Bilgi küreyi bilginin tüm uzanım ve tazammunlarıyla beraber yani ilmî bilgi kadar sanat bilgisi, dini bilgi, ahlak bilgisi, hukuk bilgisi, teknik bilgi, siyaset bilgisi vs. ile inşa etmek gerekir. İnşa edilen bilgi küreleriyle ise insan, kültür/hayat küreyi inşa eder. İnsanı tüm varoluşuyla kuşatan kürelerin kökünde ise dil vardır. Dolayısıyla tüm hassasiyeti dil derdiyle demlendirmek insana pek çok şey kazandıracaktır. İnsanın bilgiden usanmadan uslanmasının yolunu açacaktır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.