12 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara3°C
  • İzmir12°C
  • Konya5°C
  • Sakarya9°C
  • Şanlıurfa11°C
  • Trabzon10°C
  • Gaziantep10°C

PROF. DR. İBRAHİM BAZ: MEHMET DOĞAN’I TANIMAK VE ANMAK

Birçok seveni gibi ben de D. Mehmet Doğan’ı ilk olarak “Batılılaşma İhaneti” ile tanımış ve sevmiştim.

Prof. Dr. İbrahim Baz: Mehmet Doğan’ı Tanımak ve Anmak

17 Ağustos 2024 Cumartesi 14:34

İçimizde devinip duran ve bir türlü kelimelere dökemediğimiz düşünce ve duygularımızı ziyadesiyle ve dört başı mamur bir şekilde kaleme almıştı. Eseri okuduktan yıllar sonra öğrencilerime okuturken aynı heyecanla bir kez daha okumuştum. Bu sırada kendisiyle tanışmış, Türkiye Yazarlar Birliği’nde defalarca ziyaret ederek sözünden, sohbetinden ama en çok da hasbi halinden istifade etmiştim. Hani bir söz vardır “bazılarıyla tanışırsınız seversiniz ama tanırsınız üzülürsünüz” diye, bu sözün tam da aksine Mehmet Abi’yle her görüşmede yani derinlikli tanımaların her birinde onu daha fazla sevmiş, daha fazla takdir etmiştim. Her şeyden sözünde ve halinde bir asalet ve fazilet vardı.

Lise yıllarında okuduğumu ve birçok kısmını o dönemde ezberlediğim Safahat’ın sahibi Mehmet Akif Ersoy’a tanıdığım insanlar arasında en çok benzeyen Mehmet Abi’ydi. Dil hakimiyeti, düşünce derinliği, memleket derdi, ümmet kaygısı ama en çok da ciddiyeti ve mahviyeti benziyordu. Mehmet Abi’nin ifadesiyle Mehmet Akif zor zamanda dünyaya gelip memleketi ve ümmeti kurtarmak davası için hayatını ve ailesini feda etmeyip, dilini sadece bu amaca hasretmeseydi, kuşkusuz Fuzulî, Bâkî, Nâbî ve Nedim gibi daha zirvelerde bir şair olabilirdi. Ama Mehmet Akif, içten içe yanan bir yanardağın derinliklerinde kaynayan lavlar gibi hararetli düşünce ve duygularını zor zaman sorumluluğu içinde memleketine ve Müslümanlara hasretmişti. Yani fani övgü ve ferdî unvanlar yerine bâkî olanı tercih etmişti. Onu çok seven, onu tanıtmak ve yaşatmak için olağanüstü gayret eden adaşı Mehmet Doğan Abi de aynen Akif gibi dert ve dava adamıydı. Ona duyduğu sevgi ve saygı nedeniyle olsa gerek, birçok yönden onunla aynileşmişti. Bütün fanilerin fenalığının farkında olarak hiçbir rütbeye, makama, şana ve şöhrete eyvallah etmeden Türk insanının binlerce yıldan buyana kutsalla ve hakikatle kurduğu münasebetin kapısı olan kelimeleri korumak, dili yüceltmek, derdi çoğaltmak için Buhara’dan Bosna’ya kadar yelkenler açmıştı. Durmadan didinmiş ve kurucusu olduğu Türkiye Yazarlar Birliği’ni bir STK olmaktan öteye geçirerek bir edebiyat mahfili haline getirmişti.

Bendeniz görev için Şırnak’a gittikten sonra her Ankara’ya gelişimde kendisini ziyaret giderdim ve bölgeyi nasıl daha güzel hale getirebiliriz diye konuşurduk. Her geldiğimden uğramamı ister, beni konuşturur ve sabırla dinlerdi. Ara sıra “o halde şöyle yapmak” lazım diye ilavelerde bulunurdu. Bir kısım siyasetçiler gibi bir not yaz da gönder demezdi. Hasılı yeri dolmaz ve hakkı ödenmez bir münevverdi Mehmet Abi. Her fani gibi o da dünya sürgününü tamamlayıp göçtü. Sayın cumhurbaşkanın cenaze namazına katılması onun kadrinin ve kıymetinin emek verdiği gençlerin gönüllerinden devletin zirvesine kadar ulaştığını göstermektedir. Ardından yapılan dualar, okunun hatimler ve dökülen gözyaşları ona duyulan sevgi ve vefanın birer ifadesidir. İşte bu sevgi ve vefanın bir örneği de 14 Ağustos Çarşamba günü Hacı Bayram Camii’nde okutulan Mevlid-i Şerif ile gösterildi. Türkiye Yazarlar Birliği’nin organize ettiği program akşam namazı sonrası başladı ve yatsı namazına kadar devam etti. Cami görevlisi ve seven din adamı dostlarının Kur’an-ı Kerim, ilahî ve mevlid-i şerîfle mükellef hale getirdiği manevî ziyafet, dinleyenlerin gönüllerindeki derin duyguların bam teline dokundu. Başta Yazarlar Birliği Başkanı kıymetli dost Prof. Dr. Kazım Arıcan Bey olmak üzere Mehmet Abinin mahdumu, yazarlar, şairler ve onu sessiz sedasız ama samimice sevenlerin katıldığı mütevazi program, kendisi gibi doğal ve içtendi.

Malum olduğu üzere Mehmed Abi, Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif’ini çok severdi.  Bir dil üstadının sevmemesi zaten beklenemezdi. Malum olduğu üzere Mevlid-i Şerif, bir dil ve duygu şaheseri olmanın ötesinde Türk insanının Hz. Peygamber ve Allah sevgisinin en pratik ifadesi ve bağıdır. Bir başka ifade ile fıkıh ilmi için ilmihal kitapları neyse ve niçin kaleme alındıysa, Mevlid-i şerif de Hz. Peygamberi öğretmek ve sevdirmek için aynı fonksiyonu icra eder. Yani Mevlid-i Şerif kutlu sîretinin ilmihalidir. Türk insanı, Hz. Peygamberin hayatını en çok da her kutsî vesile ile dinlediği mevlidi şerif ile tanımış ve sevmiştir.

Bir Ankara sevdalısı olan Mehmed Abi’nin aziz hatırasını yaşatmak için tertip edilen bu mevlid-i şerif programı dileriz ki Ankara’nın kalbi olan Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde geleneksel hale gelir.

Asil duruşlu aziz usta! Mekânın cennet, makamın âli olsun.  

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.