- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul25°C▼
- Ankara25°C
- İzmir28°C
- Konya27°C
- Sakarya30°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon22°C
- Gaziantep26°C
PROF. DR. ALİ OSMAN KURT: NEHİRDEN DENİZE ÖZGÜR FİLİSTİN, ÖZGÜR GAZZE!
TYB Akademi 41, Özgür Filistin sayısı sunuş yazısı. Mayıs 2024

22 Ekim 2024 Salı 13:19
Sevgili Okur,
Bu özel sayımızda, insanlık tarihinin en köklü topraklarından biri olan Filistin’i konu edindik. Filistin, tarih boyunca birçok medeniyetin beşiği olmuş, kültürel ve dini açıdan büyük öneme sahip bir bölgedir. Kadim geçmişiyle bu topraklar, asırlar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, coğrafi konumu itibariyle de tarihin her döneminde stratejik bir öneme sahip olmuştur. Akdeniz’e açılan kapısıyla Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının kesişim noktasındaki Filistin, ticaret yollarının merkezi haline gelmiştir. Bu stratejik konum, imparatorlukların ilgisini çekmiş ve çoğu zaman Filistin’i bir çatışma ve anlaşmazlıklar coğrafyasına çevirmiştir. Nitekim ardı arkası kesilmeyen kuşatmalar, işgaller, kargaşalar, savaşlar ve felaketler nedeniyle bölge, neredeyse bir savaş alanına dönüşmüştür. Özellikle Kudüs bu tür olaylara maruz kalan noktaların başında gelir. Öyle ki tarihinde 50’den fazla kuşatıldığı, 20’den fazla işgal edilip yağmalandığı ve 40’tan fazla el değiştirdiği bilinmektedir.
Tarih boyunca medeniyetlerin kesişim noktası olan Filistin coğrafyasında MÖ. 3000’li yıllardan bu yana bilinen ilk yerleşimcileri Kenanlılar olmak üzere sırasıyla Mısır, Asur, Babil, Pers, Yunan ve Roma imparatorlukları hüküm sürmüştür. İslam fetihleri sonrasında Filistin, İslam dünyasının önemli bir parçası haline gelmiş; Emeviler, Abbasiler, Fatımiler, Selçuklular, Eyyubiler, Memlukler ve nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında, farklı dinden ve milliyetten insanların barış ve huzur içinde bir arada yaşadığı bir mekân olmuştur.
20 yüzyılda ise Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz mandası altına girmiş ve ardından İngiltere’nin öncülüğü ve ABD’nin desteğiyle, Filistin halkının yaşadığı topraklarda “Halkı olmayan bir ülkeyi, ülkesi olmayan bir halka devredin” sloganıyla İsrail Devleti (1948) kurulmuştur. Böylece Filistin topraklarında yeni ve sancılı bir döneme girilmiş, Müslümanlar ile Yahudiler arasında modern çağın en uzun süren çatışması başlamıştır. Hıristiyan Avrupa ise bu sayede hem bünyesindeki Yahudileri Filistin’e sürmenin hem de kendi politik sorunlarını buraya ihraç etmenin kolay yolunu bulmuştur.
Filistin toprakları, sınırları içinde İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudiliğin ilgi odağı olan Kudüs’ü ve bu dinlere ait kutsal mekanları barındırmasıyla ayrı bir önem taşır. “Kudüs’ün üç din için de kutsal olduğu” düşüncesi, son yıllarda medyada daha fazla yer bulan nevzuhur bir durumdur. Tarih boyunca Kudüs’ün, Yahudiler ve Hıristiyanlar için dini ve siyasi önemini yitirdiği dönemler olmuştur. Bu dönemlerde, dini bağlılığı tetikleyen faktörlerin inançtan ziyade siyasi zorunluluklar olduğu görülmüştür. Ancak Kudüs, üç dinin kesişim noktası olmaya devam etmektedir. Kudüs, Yahudilikte Tanrı’nın evi olarak kabul edilen Süleyman Tapınağı’nın (Beth ha-Mikdaş) yer aldığı şehir; Hıristiyanlıkta ise İsa’nın çarmıha gerildiği ve dirildiğine inanılan Kutsal Kabir Kilisesi’nin bulunduğu şehirdir.
Müslümanlar için ise Kudüs, İslam’ın üçüncü kutsal şehri olarak büyük bir manevi öneme sahiptir. Hz. Muhammed’in Mekke’den Mescid-i Aksa’ya yaptığı gece yolculuğu (İsrâ) ve oradan göğe yükselişi (Miraç) hadisesi, Kudüs’ün Müslümanlar için kutsallığını pekiştiren en önemli olaylardan biridir. Ayrıca Mescid-i Aksa, İslam tarihinin en eski ve en kutsal camilerinden biridir. Müslümanlar için bu topraklar, aynı zamanda İslam medeniyetinin izlerini taşıyan tarihi ve kültürel mirasın bir parçasıdır. Bu yüzden Kudüs ve Filistin toprakları, Müslümanlar için hem dinî ibadet hem de tarih bilinci açısından büyük bir değere sahiptir. Mescid-i Aksa’nın, İslam’ın ilk kıblesi olması da Müslümanlar için Kudüs’ün önemini artıran bir diğer faktördür. Müslümanlar, bu sebeple Kudüs ile derin bir manevi bağ kurmuşlardır. Müslümanların benliğinde derin izleri barındıran bu tecrübe, günümüzde bile bu topraklarla yakın bir bağ kurmaya da vesile olmaktadır.
Kudüs’ün taş ve topraktan oluşan katmanları gibi, bu topraklardaki insan toplulukları da zamanla gelişmiştir. Bu itibarla ya birlikte barış içinde yaşayacaklar ya da sürekli savaşacaklardır. Bu bağlamda Osmanlı Devleti dönemi, barışın, adaletin ve farklı kültürel ve dini grupların bir arada yaşama kültürünün benzersiz bir örneğini teşkil eder. Osmanlı egemenliği, yüzyıllardır bu topraklarda yaşamış, farklı kültürel ve dinî grupların bir arada var olmasını sağlamıştır. Filistin’in kültürel mirası, halkın gelenekleri, sanatı, edebiyatı ve mutfağı ile zenginleşmiştir. Bu miras, sadece Filistinliler için değil, tüm insanlık için korunması gereken bir değer mesabesindedir.
Filistin’deki güncel duruma değinecek olursak, 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan ve hâlâ devam eden İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri operasyonları, bölgede uzun süredir devam eden çatışmaları yeniden alevlendirmiştir. Bu tarih, zulmün ve şiddetin, herkesin gözü önünde bir millete, onu yeryüzünden adeta silmek istercesine iradî ve bilinçli bir şekilde yöneltildiği kanlı bir soykırım sürecinin yeni bir zirvesini gözler önüne serdi. İngiliz yönetimiyle başlayan 1948’te yeni bir evreye geçen bu işgal ve soykırım süreci, bugün de Filistin halkının günlük yaşamını derinden etkilemekte ve bölgede kalıcı bir barışın sağlanmasını zorlaştırmaktadır. İsrail’in işgali, yalnızca toprakların fizikî olarak ele geçirilmesi anlamına gelmemekte, aynı zamanda Filistinlilerin yaşam koşullarını, temel hak ve özgürlüklerini ciddi şekilde ihlal etmektedir. İsrail’in Gazze’deki hiçbir kural ve sınır tanımayan sistematik saldırıları, bir halkı yıldırma ve yok etme politikası olarak değerlendirilmektedir. Bu saldırılarda en savunmasız kesimi oluşturan bebekler, çocuklar, yaşlılar ve kadınlar büyük acılar çekmekte ve hayatlarını kaybetmektedirler. Gazze’de yaşanan insanlık dramı, uluslararası toplumun İsrail’in bu soykırımına sessiz kalmasıyla daha da derinleşmektedir. Bu durum bölgede uzun vadede barışa ve istikrara vurulmuş en büyük darbedir.
Gazze’de yaşayan Filistinliler, yıllardır süren abluka ve bombardımanlar altında yaşam mücadelesi vermektedir. İsrail’in askeri operasyonları, Gazze’de büyük yıkıma ve sivil kayıplara yol açmıştır. Birleşmiş Milletler ve diğer insan hakları örgütleri, İsrail’in Gazze’deki uygulamalarını savaş ve insanlık suçu olarak nitelendirmektedir. Gazze’deki hastaneler, okullar ve evler, İsrail'in hava saldırıları sonucu büyük hasar görmüş, birçok insan temel sağlık hizmetlerine ulaşamaz hale gelmiştir. İsrail’in uyguladığı ambargo nedeniyle Gazze’ye insani yardım ve temel ihtiyaç malzemelerinin girişi neredeyse tamamen engellenmiştir. Bu durum, bölgede açlık ve hastalıkların yayılmasına neden olmuş, binlerce masum sivilin yaşamını tehlikeye atmıştır.
İsrail’in Filistinli sivillere yönelik uyguladığı şiddet, uluslararası hukuk kurallarını ihlal etmekte ve insan hakları normlarını çiğnemektedir. İsrail, Gazze’de gerçekleştirdiği saldırılarda, sivil yerleşim alanlarını ve altyapıyı hedef alarak bölgeyi yaşanamaz hale getirmektedir. Gazze’deki çocuklar, eğitim haklarından mahrum kalmakta, sürekli bombardıman ve şiddet altında psikolojik travmalar yaşamaktadır. Bu çocukların geleceği, İsrail’in uyguladığı politikalar nedeniyle karanlık bir tablo çizmektedir.
Filistin sorununun çözümü, sadece bölgesel değil, küresel bir önem taşımaktadır. Uluslararası toplumun, bu krizin çözümüne yönelik barışçıl ve adil bir yaklaşım geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Filistin halkının haklarının tanınması ve korunması, bölgedeki kalıcı barışın sağlanması için temel bir gerekliliktir. Bu bağlamda, Filistin’in tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkmak, sadece akademik bir sorumluluk değil insani de bir görevdir.
Bu özel sayı, Filistin’in tarihi ve kültürel mirası ile bölgedeki siyasi çalkantılara ilişkin derinlemesine bir incelemeyi gaye edinmiştir. Filistin, sadece coğrafi konumu nedeniyle değil, aynı zamanda tarih boyunca yaşadığı dönüşümlerle de önemli bir bölge olmuştur. İşte bu sayımızda, Filistin meselesini ele alan birbirinden değerli on sekiz yerli yazıyı ve üç çeviri makaleyi bir araya getirerek, okur kitlesine geniş bir bakış açısı sunulması hedeflenmektedir. Bu makaleler, tarihi, siyasi, dini, felsefi, sosyolojik ve arkeolojik açılardan sorunu anlamak için önemli katkılar sunmaktadır. Detaylı ve derinlemesine analizler sunan bu yazılar, okurlara Filistin’in karmaşık tarihini ve bugününü daha iyi anlamalarına yardımcı olmaktadır. Amacımız, bu dergi aracılığıyla Filistin'in zengin tarihine ve kültürel mirasına ışık tutmak ve böylece bölgenin geleceği için barış ve adaletin önemini vurgulamaktır.
Türk Dış Politikası’ndaki Filistin meselesi üzerinde duran bir makaleden, tarihsel perspektiften Filistin-İsrail sorununu değerlendiren diğerine kadar, bu sayıda Filistin’in karmaşıklığına ve derinliğine ışık tutan bir dizi çalışma bir araya getirilmiştir. Kudüs’ün statüsü, hukuki çerçevede incelenerek tartışılmış ve farklı bakış açıları sunulmuştur. Dinî açıdan, On İki İmam Şiâsı’nın Kudüs'e bakışı ve İslam siyaset düşüncesinde devletin zorbalığı gibi konular ele alınmıştır. Ayrıca, Yahudi kaynakları bağlamında toprak meselesi ve İsrail’in ulusal kimlik oluşturma çabaları gibi temaları inceleyen çalışmalar da bulunmaktadır.
Emperyalist politikaların Filistin üzerindeki etkisi ve İngiliz politikalarının tarihî boyutları da bu sayıda önemli bir yer tutmaktadır. İsrail’in Gazze’deki şiddet eylemleri ve Amerikan devlet benliğindeki rolü, bölgesel ve uluslararası boyutlarıyla ele alınmaktadır. Kültürel ve toplumsal boyutta, Filistin’deki etnik temizlik ve Kudüs’ün arkeolojisi gibi konulara da derinlemesine bir bakış sunulmaktadır. Son olarak, Filistin meselesinin geçmişten günümüze nasıl devam ettiğine odaklanan çalışmalar, bu sayının önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Filistin’in zengin tarihini ve kültürel mirasını derinlemesine ele alan bu özel sayının, Filistin meselesine ilgi duyan herkes için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı olacağını umuyoruz.
Nehirden Denize Özgür Filistin, Özgür Gazze!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.