12 Aralık 2024
  • İstanbul10°C
  • Ankara6°C
  • İzmir15°C
  • Konya8°C
  • Sakarya10°C
  • Şanlıurfa13°C
  • Trabzon10°C
  • Gaziantep14°C

MURAT EROL: D. MEHMET DOĞAN’IN ARDINDAN

Muhit Dergi Eylül 2024 sayısında, İsmail Heniyye ve D. Mehmet Doğan dosyalarıyla çıktı. Doğan dosyasına katkıda bulunan yazarların metinlerini sırasıyla yayınlıyoruz.

Murat Erol: D. Mehmet Doğan’ın ardından

16 Eylül 2024 Pazartesi 11:58

**********

Bir yanlış anlamalar, anlatmalar ve anlaşmalar ülkesi Türkiye. Her birimiz bir başkasına, bir başkası başka birilerine bir şeyleri anlatma çabasına girişir ve karşımıza kocaman bir yanlış anlama ve anlaşmalar dağı çıkar. Kişisel maceramızda da böyledir, toplum olarak yaşadıklarımızda da durumun bu olduğu ortaya çıkmaktadır. En genelde ise devlet üzerinden hareket ederek ele aldığımız çoğu meselenin bir icat edilmiş anlamlar, kerhen ikrar edilmiş anlaşmalar, mimarisi iyi işlenmiş anlatmalar ve anlatılardan oluştuğunu görürüz. Hakikatin sözde savunusu ve çağrısı, başkalarının hakikatine saldırı niteliğine dönüşür çoğu kez. Bu saldırıların bir boyutu, kendi inandığımız hakikatin farklı yönlerine de saldırıları içerir; bunu da fark etmeden geçer gideriz. Sözde hakikat mücadelesi, yok etme temelli bir mücadeleye dönüşür. Kendisi dışında kimseye kulak vermeyenler ve kendi inanç, fikir veya ideolojilerinin sarsılmaz hakikat olması ön kabulünü taşıyanlar toptan ret ve toptan görmezden gelmeyle mukabelede bulunurlar muhataplarına.

Fikir ile vicdan, hakikat ile samimiyet arasında doğrudan bağ vardır. Amaçlarının gerçeği arama olduğunu ifade eden çoğu insan, çoğu kez esasında basmakalıp düşüncelerinin güçlenmesi için çabaya girişir. Kendi inançları uğruna hakikate dokunmaktan, onu yerinden etme ihtimalinden imtina etmezler. Kendi inançlarını, ideolojilerini veya siyasetlerini hakikatin üstüne yerleştirenler, hakikate yöneleceğimiz bir menzil ve varlığımızın özüne doğru bir yolculuk olarak bakmazlar.

Hakikat veya hafifletişmiş lafziyle gerçek, bugün nasıl bir görev ifa edecektir! Hakikate yolculuk kendi ben’ini geri çekmek, gayeyi öne almaktır. Kendi ben’i üzerinden hakikatler üretmek, kendi şahsi tecrübelerini umuma teşmil etmek usul açısından hatalar içerir. O nedenle her kişisel tecrübe ve onunla elde edilen sonuç, başkaları için geçerlilik taşımayabilir.

Umumun, yani çoğunluğun sorun saydığı konular üzerinde düşünmek, bu konular üzerinden mücadele etmek de bir usul olarak kendini gösterir. Çoğunluk açısından sorun olan meseleler ilgili siyaset dışında kalabalıklara hitap edecek hangi yol, hangi saha vardır? Çoğu geride kalmıştır, bu kadar ses duyurma çabasının içinde, sesler duyulmazdır. Geçmiş zaman anlatılarımız, geçmiş zamanın önemli isimlerinin mücadeleleri belki de zaman içinde zaman, mekân içinde mekân vardı da bereket ihtiva ediyordu. Anlam içinde anlamı da ekleyebiliriz. Samimiyeti ve vicdanı düşüncesinin temeline yerleştiren insanların anlama çabası ve anlatma teşebbüsleri bir karşılık bulmuştur, diyebiliriz.

Rahmetli D. Mehmet Doğan, vicdan ile samimiyeti düşüncesinin ve çalışmalarının temeline koyan neslin devamcısıydı; o yüzden çabası bereketlendi, anlatma çabası aynı vicdan ve samimiyet dairesine yaklaşanlarda karşılık buldu. O nedenle hem yazdıkları hem de içinde bulunduğu çaba ve faaliyetler bereketlendi. Hiyerarşik bir düzlem içermeyen münasebetlerinin, fikir paylaşımlarının ve çabalarının bir diğer önemli özelliği, insana temas ve insanı muhatap almasıydı. Kendi ben’ini entelektüel bir ikona dönüştürmeden inancı, düşünceyi, davayı ve diğer mücadele ettiği konulardaki eleştiri ve önerilerini öne aldı. Adını fikrinin ve mücadelesinin önüne koymadı, gerisine çekmek büyük nefis terbiyesi gerektirirdi, bunu başardı.

D. Mehmet Doğan’ın fikir ve çalışmalarını birkaç ana başlık çerçevesinde ele almak mümkün. Burada bunlara kısaca değinmekle yetineceğiz:

Kamu(sal) faaliyetleri

Türkiye’nin dört bir yanında teşkilatlanmış olan ve yarım yüzyıla yaklaşan tarihiyle Türkiye Yazarlar Birliği, Doğan’ın stratejik aklının, devamlılık iradesinin, inancındaki kararlılığın yansımasıdır. TYB âdeta devletin yerine geçerek topyekûn bir kültür, sanat, edebiyat ve dil faaliyeti yapma çabasına girişmiştir. Yarım yüzyılda ortaya konular birikim, kesintisiz, devamlı, belli alanlarda yoğunlaşmış olarak milletin istifadesine sunulmuştur. Bunda, yakinen de müşahede ettiğimiz, Doğan’ın stratejik aklının büyük etkisi bulunuyor. Karşımıza devletten beklediğimiz/bekleyedurduğumuz geçmiş-şimdi-gelecek düzlemine göre ayaklarını şimdiye basan bir akıl çıkıyor. Bu akıl yaşadığı zamanla olduğu kadar yaşadığı coğrafyayla bağını kesmemiş, belli -haksız ve yersiz- eleştirilere rağmen istikametini sabit kılmıştır.

Dil çalışmaları

1980’lerin başında başlayan lügat çalışması, kırk küsur yılda Doğan Büyük Türkçe Sözlük olarak son şeklini almış, bu çaba birçok kitap ve yazıyla müstakil mücadele sahasının en önemli başlıklarından birisi olmuştur. Doğan, Türkiye’de olduğu gibi, dille bu kadar oynanmasını, bunun da devlet eliyle yapılmasını eleştirmiştir. Dil üzerinden toplumsal hafıza, kültür gibi konuların bağları çerçevesinde, esasında millet olma vasfımıza dikkati çekmiştir.

Yakın tarih sorgulamaları

Esasında girişte ifade etmeye çalıştığımız hususlar diğer ayrımlar için de geçerli, ancak en çok da bu ayrım için anlam ifade ediyor. Doğan’ın yakın tarih çalışmalarının yoğunluğuna bakıldığında hiçbir zaman şahsileştirilmiş veya hakarete varmış bir düşünce görülmez. Onun derdi ve çabası, hakikatin ortaya çıkması, bu hakikat üzerinden tarihin belli kısımlarının tashih edilmesidir. Diğer yandan ise elbette bu tashihçi yaklaşım, devlete sinen belli anlayış ile düşüncelerin de tashihini yedeğine taşımaktaydı. Dolayısıyla yakın tarih okuma ve sorgulamaları Doğan’ın tarihçi sıfatıyla yazdığı veya öne sürdüğü düşünceler değildir. Bu düşünceler, günümüz düşünce adamının, mütefekkirinin tarihten talebidir. Zira bu talep, hakikat adına ve hakikatle, günümüzdeki belli anlayışların yenilenmesini ve düzenlenmesini içerirken bir ülkenin kaderiyle doğrudan bağlıdır.

Mehmed Âkif Ersoy ve İstiklâl Marşı merkezli faaliyet ile çabalar

Yine devletin, Millî Marşımız ve şairimiz için yapması gerekenleri Doğan’ın öncülüğünde TYB, uzun yıllar sürdürmüştür, sürdürmektedir. Bugün Âkif ve İstiklâl Marşı resmî kurum ve yapıların dışına taşmış, toplumun tamamına yakını tarafından önemsenmiş, benimsenmiş ise bunda TYB ve D. Mehmet Doğan’ın katkısı büyük bir oran tutmaktadır.

Bu minvalde D. Mehmet Doğan’ın mücadelesinin anlatma ve anlaşma çerçevesinde şekillendiği, orada konumlandığı ifade edilebilir. Mücadelesini en genel manada kamu faaliyetleri, yakın tarih, dil, Mehmed Âkif ve İstiklâl Marşı olarak dört ana çerçevede ele almak istediğim bu mücadele, gerçek bir hakikat mücadelesiydi. Yanlış anlama, anlatma ve anlaşmalar konusunda yüksek bir irtifaya sahip ülkemizde net, yalın, anlaşılır, salt hakikati hedefleyen D. Mehmet Doğan’ın sesi ve düşünceleri yankılanmaya devam edecektir.

Doğan, elbette farklı konularda yazmış ve düşünce beyan etmiştir. Bu yönüne de dikkati çekmek gerekiyor; Doğan kumaşı itibarıyla eski dönemlerde sık rastlanan, günümüzde azalan pür bir düşünce adamıydı. Edebiyat, dil, sanat, müzik, tarih gibi daha birçok konuda derinlemesine bilgi sahibi idi. Tüm bunlar çerçevesinde şunu ifade edebiliriz: Hakikat mücadelesi, büyük bir cemiyet adamından -kendisinin kesin şerh koyacağı bir ifadeyle söylemek gerekirse- kamusal şahsiyetten yoksun kaldı. Elbette o stratejik akıl, yarım yüzyıllık bir teşkilata, bunca esere derinlemesine yaklaşılacağını, bunların devam edeceğini, devam ettirileceğini hesap etmiş ve görmüştür inancındayım. D. Mehmet Doğan’a Allah’tan rahmet diliyorum.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.