- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
- İstanbul10°C▼
- Ankara7°C
- İzmir14°C
- Konya8°C
- Sakarya10°C
- Şanlıurfa12°C
- Trabzon10°C
- Gaziantep10°C
KOSOVALI ŞAİR ALTAY SUROY : “MAKEDONYA’DA VE KOSOVA’DA YAYIMLANAN ESERLER TÜRK EDEBİYATININ BİR PARÇASIDIR.”
Röportaj: Mehmet Kurtoğlu
16 Şubat 2023 Perşembe 10:01
-Şiir şölenlerinden sizi tanıyoruz ancak Türk okuyucusu için kendinizi tanıtır mısınız?
-Yaklaşık 80 milyon insanın ölümü ile sonuçlanan 2. Dünya Savaşından dört yıl sonra (24 Eylül 1949) Kosova’nın Prizren kentinde, savaş gazisi Recep ve kadın terzisi Ayşe’den dünyaya geldim. Babaannem Fethiye oğlu Sezai’nin 17 yaşlarında Faşist Almanlar tarafından kent merkezinde darağacına asarak şehit edildiği ve evin tüm eşyalarının ev bahçesinde bu faşistler tarafından yakılması sonucu yaşadıkları ıstırap ve yaşama mücadelesi le ilgili anlatımlarıyla büyüdüm. 1951 yılında Kosova’da Türklere anadilinde okuma hakkının tanınmasıyla okullarda açılan Türkçe sınıflarda sekiz yıllık okulu ve Liseyi doğum kentimde okudum. Priştine Hukuk fakültesinden mezun oldum ve 1969 yılında Priştine’de Türkçe yayınlanmaya başlayan haftalık Tan gazetesinde gazeteci olarak çalışmaya başladım. Prizren’e dönünce 4 yıl hukuk müşavirliği sonra hâkimlik görevini yaptım. 1989 yılında hâkimlikten istifa edip serbest avukat olarak çalıştım. 1999 yılında seçildiğim savcı görevinden istifa edip 2006 yılında Kosova Adalet Bakanı vekili görevine seçildim. Kosova Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi kanununun yürürlüğe girmesiyle 9 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesinin kurucu üyesi olarak 9 yıl görev süresini tamamlayınca emekliğe ayrıldım.
-Şiir dışında edebiyatın başka dallarında da eserleriniz bulunuyor. Edebiyat hayatının içinde olan biri olarak bu sanat dalları içinde kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?
Halk bilimi, tarih, Osmanlı dönemi kültür mirası üzerinde çalışmalar yapıyorum. Bu konular üzerinde bilimsel toplantılarda bildiriler sunuyorum. Hukuk üzerinde, özellikle Adli Bilimlerle ilgili olan çalışmalarımı sürdürüyorum.
-Şiire nasıl başladınız, şiir serüveniniz anlatır mısınız?
Sekiz yıllık ilköğretimde öğrencisi ikin öğretmenin ev ödevi olarak devlet bayramlarına, mevsimlere, doğaya ve öğretmenlere şiir yazma ödevi verilirdi. Öğretmenin beğendiği şiirler öğrenciler karşısında okunurdu. En iyi şiirleri öğretmen Üsküp’te ayda bir yayımlanan Tomurcuk dergisinde yayımlatırdı. Evimize konuk geldiği zaman sahnede gibi şiir okuma görevi verilirdi. Lisede okurken şiire daha fazla önem vermeye başladım. Üsküp’te yayımlanan Tomurcuk, Sevinç Çocuk dergilerinde, Birlik gazetesinde, ‘Sesler’ Aylık Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisinde yayımlanan şiir ve makaleler için telif hakkı olarak posta ile para gönderilirdi. Şiir saatlerinde yeni yazılmış şiirler okunduğu için hep hazırlıklı olmak gerekiyordu. Bütün bunlar yazı hayatına devam etmeye teşvik etmiştir.
-Her şairin kendine has bir sanat has anlayışı vardır. Bu bağlamda şiirinizi ve poetikanızı öğrenebilir miyiz?
Bizim dönemimizde Öz Türkçeye ve Çağdaş edebiyata önem verilirdi. Osmanlıca okuyabilen ve yazabilen kişi nadirdi. Bu dilden çevirmen bile yoktu. Osmanlının 1912 yılında bu topraklardan çekilmesinden sonra tüm örgün eğitim kurumları 1951 yılına kadar kapalıydı. Bu dönemde Türkiye ile ilişkiler de yoktu. Sadece evinde radyosu olan Ankara radyosunun yurttan sesler programını kısa dalga üzerinde dinleyebiliyordu. Türkçe ders kitapları Makedonya Cumhuriyeti başkenti Üsküp’ten temin ediliyordu. Türkçe dersinden çağdaş edebiyata ağırlık verilirdi. Nazım Hikmet, Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarancı gibi şairler etkili oldu. Serbest nazım ağırlık kazandı. 1928 yılında vefat eden şair, âlim ve Melami tekkesi şeyhi Hacı Ömer Lütfi ‘den sonra ölçülü, kafiyeli şiir yazan yoktu.
-Osmanlı döneminde Türkiye’nin Balkanlarda, Balkanların Türk edebiyatında önemli bir yeri
bulunmaktadır. Bugün belki aynı şeyi söyleyemeyiz. Bugüne geldiğimizde, örneğin Kosova’da Türk
edebiyatının bir etkisi var mı? Buradaki soydaşlarımızın Türk edebiyatına ilgisini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
-1912 yılında Osmanlı’nın Balkanlardan çekilmesinden sonra Türk edebi yaratıcılığında duraksama başlamıştır. 1944 yılında Üsküp’te Türkçe Birlik gazetesinin yayımlanmasıyla ve özellikle 1951 yılında Batı Makedonya’da ve Kosova’da Türkçe eğitim görme hakkının tanımasıyla, daha geçlerde Türkçe yayın faaliyetinin başlamasıyla Türkçe edebiyat hareketlenmiştir. Makedonya ve Kosova dışındaki eski Yugoslavya devleti sınırları içindeki diğer bölgelerde Türkçe edebiyat yaratıcılığı tamamen sönmüştür. Makedonya‘da Türkçe çocuk edebiyatı gelişmiş ve etkisi Kosova Türk edebiyatında da görülmektedir. Makedonya’da ve Kosova’da yayımlanan eserler Türk edebiyatının bir parçasıdır. Burada yaratılan edebi eserler okullarda ders kitaplarında yer almaktadır ve okutulmaktadır.
1999 Kosova savaşından sonra devlet destekli Türkçe gazete ve dergilerin kapatılması, değişen hayat şartları, edebi yaratıcılığını etkilemiştir. Buna rağmen az da olsa edebi yaratıcılık devam etmektedir. Yazarlar kendi imkanlarıyla eserlerini kitap olarak yayımlamaktalar
-Şiirinizi herhangi bir anlayışı dâhil ediyor musunuz? Bir şair olarak kendinizi bağlı hissettiğiniz bir şiirekolü var mıdır?
-Düşüncelerimizi, duygularımızı, yaşadıklarımızı ve mesajlarımızı genellikle açık içeriği anlamlı ve herhangi bir kurala ya da kimi kurallara bağlı olmayan serbest nazım üslubuyla yazıyoruz.
-TYB şiire vermiş olduğunuz emeği göz önünde bulundurarak, şiir şölenleri işleyişinden farklı olarak
Bursa’nın dışında Konya’da şahsınıza özel bir ödül takdim etti. Bu ödül hakkında neler söylersiniz?
Ödül emeğin takdiridir. Bunun dışında yaratıcıyı bu alanda teşvik eder ve yaratıcıya daha büyük sorumluluk yükler. Bizlerin Türkiye dışında yaşadığımız ülkede azınlık olarak itibarımızın artmasına katkıdır. Anavatanımız tarafından ödül almak yeni neslin de eser vermesini teşvik etmektedir.
-Yazarlar Birliğinin Konya’da yapmış olduğu ‘Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni’nin ilkine Bursa ve Konya’da katılmışsınız. Aradan otuz yıl geçmiş. Yine bu iki şehrimizdeki şiir şölenlerinde sizi görüyoruz. Otuz yıl önceki Bursa ve Konya ile bugünkü Bursa ve Konya’yı nasıl gördünüz?
Bursa bizim de eski başkentimizdi. Kosova toprakları için şehit düşen 1. Sultan Murat Hüdavendigar’ın şehit düştüğü yerde türbesinin nöbetindeyiz. Bursa’da Çekirge’de 1. Sultan Murat Camiinde namaz kılmak, türbeyi ziyaret etmek bizi ayrıca duygulandırıyor. Bahçeden seyredince Bursa ovasının yok olduğun, gökdelenlerin gölgesine sığınmış durumuna düştüğünü görüyoruz. Zamanın aynı kalmasına rağmen insanların değişmesi, hayat şartları da değiştiriyor.
-Türkiye Yazarlar Birliği’nin iki yılda bir yapmış olduğu ‘Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni’ ne 30 yıl önce yine Bursa’da ve Konya’da katılmış biri olarak neler söylersiniz?
-Uluslararası Şiir Şöleni’nin ayrı yerlerde yapılmasını önemsiyorum. Bu şölen sayesiyle şairler yeni yerleri tanıyor, değişik ortamlarda şiirlerini okuyor. Nüfusu itibariyle daha küçük yerlerde Şölenin düzenlenmesi, ora halk için bayram havasını yaratıyor. Şölenler şairler arasında tanışmalara, ilişkileri kurulmasına vesile oluyor.
-Bildiğim kadarıyla yurt dışından da olsa Türkiye Yazarlar Birliği’nin faaliyetleri içinde bulunmuş
birisiniz. Zaman zaman TYB’nin etkinliklerinde sizi görüyoruz. Bu bağlamda Türkiye Yazarlar Birliğinin kültür hayatımızdaki yeri hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?
Türkiye Yazarlar Birliğinin faaliyetleriyle kültür hayatına sunduğu katkıları yadsınamaz. Faaliyetleri Türkiye sınırları dışına taşmış olması sebebiyle de olsa yayınlarından en azında seçmeler yaparak yabancı dillerde de yayınlamasıyla Türk kültürün tanıtımına ayrı bir katkı sunulmuş olacaktır.
-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
-Türkiye dışında kalmış Türk toplulukların edebi eser verenlerini veya onların kurdukları dernekleri ile bağların sürekli olmasına ihtiyaç vardır.
-Teşekkür ederim
-Bana bu fırsatı verdiğiniz ben teşekkür ederim
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.