12 Aralık 2024
  • İstanbul10°C
  • Ankara6°C
  • İzmir15°C
  • Konya8°C
  • Sakarya10°C
  • Şanlıurfa13°C
  • Trabzon10°C
  • Gaziantep14°C

EYYÜP AZLAL: TYB ŞEREF BAŞKANI D. MEHMET DOĞAN İLE RÖPORTAJ

-14 Kasım 2018-TYB Şanlıurfa Şubesi tarafından çıkarılan Beşinci Mevsim dergisinde bu röportaj neşredildi

Eyyüp Azlal: TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan ile röportaj

26 Eylül 2024 Perşembe 10:01

1.  Hayatınız boyunca, yazarlık mesleğinin tanınması ve yazarların meslekî bir kuruluş çatısı altında toplanması için birçok faaliyet yürüttünüz. Bu konuda ne ölçüde başarılı olduğunuzu düşünüyorsunuz?

D. M. Doğan-Bu sübjektif bir konu, başarı ölçülebilir değil. Yine de şu söylenebilir: Başarısızlık halinde böyle kuruluş devam edemez, uzun ömürle olamazdı. Netice olarak 40. Yılına ulaşmış bir “kurum” var. Yayınlarıyla, ödülleriyle, faaliyetleriyle boşa geçmemiş 40 yıl. İki bine yakın üye, bazıları bulunduğu şehirlerin en etkili sivil toplum kuruluşu konumunda 15 şube…

Tabii bunu sırf şahsıma mahsus bir başarı olarak okumuyorum. Birçok kişinin ilgisi ve emeği ile ulaşılan bir noktadayız. Bu noktada şunu söylemek hakkımız var: Türkiye’nin kültür ve edebiyat tarihinde Türkiye Yazarlar Birliği bir gerçek.

2. Efendim yılda bir iki kitabınız çıksa da okurlar sizi Büyük Türkçe Sözlük’le özdeşleştiriyor. Siz bu sözlüğü hem yazarak hem de yaşayarak ve yaşatarak da halka Türkçeyi doğru kullanma konusunda yardımcı oluyorsunuz. Sadece halka değil kurumlarımıza da Türkçeyi doğru kullanma konusunda yardımcı oluyorsunuz. Mesela geçtiğimiz yıllarda Kültür Bakanlığı size “Yazın Ödülü” vermişti. Siz Yazın Ödülünü reddediyorum. Edebiyat Ödülünü alıyorum diye bir itirazda bulunmuştunuz. Biraz anlatabilir misiniz bu hatırayı?

D. Mehmet Doğan-Kültür Bakanlığı’nın özel ödülleri var, her yıl veriliyor. Birkaç sene önce edebiyat ödülü bana tevcih edildi. Doğrusu böyle bir mükafat beklemiyordum. Biz ödül vermeye alışkınız, alma alışkanlığımız pek yok. Kitle yayın araçlarınyla yapılan bilgilendirme ile haberdar oldum bu ödülden. Sağdan soldan telefonlar geldi bu arada. Bana “yazın ödülü” verilmişti! Bunun üzerine kısa bir açıklama yayınladım, “Yazın ödülünü reddediyor, edebiyat ödülünü alıyorum” diye. Benim için bu ödülün önemi Türkiye’nin müzmin dil meselesine dikkat çekme fırsatı vermesi. Ertesi gün o zamanki Kültür Bakanı Nabi Avcı aradı, açıklamada bir yanlışlık olduğunu, yönetmelikte “edebiyat ödülü” ibaresinin geçtiğini belirtti. Demek ki yerleşik bürokrasi yöneticileri böyle açık düşürebiliyor.

3. Yazarları bir çatı altında toplamak için bir cemiyet kurdunuz. Birlik 40. Yılını kutlayacak. Neler hissediyorsunuz ilk günden bugüne.

D. Mehmet Doğan-Türkiye’de devlet, parti veya sermaye destekli olmayan bir kuruluşun 40. Yılına ulaşması her halükârda fevkalade bir durum. Bunu bilen bilir. Bu ülkede her yıl binlerce dernek, vakıf vs. kurulur. Bunların bir kısmı kurulduğu anda ölü doğmuştur zaten. Bir kısmı tabelada kalır, bir kısmı da üç beş yıl yaşar. Bu sınırı geçenler, 10-15 yıla ulaşanlar artık sürdürülebilirlik seviyesini tutturmuş demektir ve bunlar parmakla sayılabilecek kadardır. Türkiye Yazarlar Birliği’nin 40. Yılına ulaşması bu bakımdan önemli. Daha önemlisi, sanatçı enaniyetinin ve kaprisinin derecesi hakkında bilgi sahibi olunursa, TYB’nin 40. Yılının herhangi bir kuruluşun 40. Yılı olmadığı anlaşılır.

Benim açımdan 40. Yıla ulaşmak gerçek mânada bir ödül ve iftihar kaynağı. TYB birçok sıkıntılar, zorluklar ve hatta badireler atlattıktan sonra 40. Yaşına ulaştı. 40. Yıl dolayısıyla çok sayıda büyük faaliyet yapılıyor. Hatırda kalan faaliyetlerin önemli bir kısmı kitaplaştırıldı, diğerleri de kitaplaştırılacak. Bunun diğer gönüllü kuruluşlara örnek teşkil etmesini temenni ediyorum.

4. TYB’yi kurarken kimlerle yolculuk yaptınız, ilk kurucularınız kimlerdi? Vefat edenler var mı?

D. M. Doğan-14 Kurucumuz var. Bunlardan sadece biri vefat etti: Erdem Bayazıt. Allah rahmet etsin, çok değerli bir ağabeyimizdi. Kuruluş şartlarında hevesli bazıları beklentilerine uygun gelişme olmayınca kenara çekildi, bazıları artık yazarlık alanında değil. Kurucuların rolünü bir süre sonra yönetim kurulu üyeleri üstlendi ve bugüne kadar böylece gelindi. Kurucularımızla irtibatlarımız devam ediyor. Zaman zaman bir araya geliniyor.

5. Sizden önce ve sizin yazı hayatına çıktığınız zamanlar, kültür ve edebiyat belli çevrelerin tekelinde ve tabir caizse baskısı altında idi. Dindar ve muhafazakâr kesim çok zor şartlarda varlık mücadelesi veriyordu. Aradan geçen şu kadar yıl sonra durumu nasıl görüyorsunuz? Dindar ve muhafazakâr kesimin edebiyatımızdaki yerini değerlendirir misiniz?

D. M. Doğan-Türkiye’de yazar, sanatçı, aydın olmak sanki bir görüşe mensup olmak gibi anlaşılıyordu. Temel ayırım dindarlık üzerindendi. Yazar dindar olmaz, hatta din düşmanı olurdu. Ahlaki kayıtlardan azade olmaları esastı. Milletin değerleri ile çatışılması şarttı. Pozitivizm, materyalizm yazarlıkla beraber anılırdı. Biz kuruluş safhasında bütün bunları reddederek işe koyulduk. Milletimizin değerler dünyası ile ve bizzat milletle barışık yazarların bir araya geldiği bir kuruluşa vücud veriyorduk. Görmezden gelme yaklaşımı ondan sonra da sürdürüldü. Fakat Türkiye Yazarlar Birliği Türkiye’de yazarlığın tanımını değiştiren bir seyir takip etti. Bugün yazar kavramını 40 yıl önceki muhtevaya bağlamak mümkün değil.

6.O zamanlar var olan kutuplaşma ve birbirini yok sayma, bugün için ne durumda? Gerçekte nasıl olması gerekir?

D. M. Doğan-Türkiye’de bu zihniyet tamamen ortadan kalkmış değil. Fakat eskisi kadar güçlü bir topluluk oluşturmuyorlar. Türkiye Yazarlar Birliği ise mümkün olduğu kadar ayırım yapmadan bütün edebiyatçılara ulaşmayı esas alıyor. Bu ödüllerimizde, yıllıklarımızda ve faaliyetlerimizde görülebiliyor. Dilimize, edebiyatımıza, kültürümüze hizmet eden herkesi bir sayıyoruz.

7.Uzun yıllar arkadaşlık yaptığınız ve davanızın kültür ve edebiyat dünyasındaki mücadelesini beraber verdiğiniz hemşerimiz Mehmet Akif İnan hakkında kısa bir değerlendirme yapabilir misiniz?

D. M. Doğan-Rahmetli Mehmet Âkif İnan önce edebiyatçı idi. Şiir, deneme ve eleştiri yazıları yazardı fakat geçimini öğretmenlikten sağlardı. Edebiyat öğretmeni olduğu için edebiyatla iştigali tabii idi. Türkiye Yazarlar Birliği’nin ilk üyelerindendi Âkif Bey. Faaliyetlerimize katılır, kuruluşumuzun varlığını önemserdi. Birkaç genel kurulda divan başkanlığı yapmıştı. O yazarlarımızın ağabeyi idi. Sendikacılık onu edebiyat alanından biraz uzaklaştırdıysa da bu niteliklerini hiçbir zaman kaybetmedi. Onun Urfalılıktan gelen şehirli özellikleri herkesin şahsına saygı duymasına yol açıyordu.

8. TYB Şanlıurfa Şubesi malumunuz TYB’nin doğudaki son kalesi. Bu vesileyle Urfa Şubesinin merkez ve diğer şubelerle iletişimini nasıl buluyorsunuz. Urfa’da merkez edebiyata katkıda bulunan yazarlarımızdan kimler dikkatinizi çekiyor?

D. M. Doğan-Erzurum ve Trabzon daha doğuda. Fakat güney doğu için söylediğiniz doğru. Urfa’yı önemsiyoruz. Geçmişte gerçek bir kültür merkezi Urfa. Nabi’nin şehri demek yeter. Elbette birçok şair, edip yetişmiş bu bereketli topraklarda. Kendine mahsus musıkisi olan, havası olan bir şehirden söz ediyoruz. Burada tek tek isim saymak doğru olmaz. Halen Ankara’da yaşayan TYB Şanlıurfa Şubesi’nin eski başkanı Mehmet Kurtoğlu’nu zikredebiliriz.

9. Urfa ve 5. Mevsim dergimiz için neler söyleyeceksiniz?

D. M. Doğan-Urfa için çok şey söylenebilir, söylenmelidir de. Bir başlangıç için bile bu söyleşiden daha geniş bir yer ayırmak lâzım.

Yeni yayınlanacak 5. Mevsim dergisinin şehrine lâyık bir edebiyat dergisi olmasını, dilimize edebiyatımıza ve kültürümüze büyük hizmetlerinin dokunmasını temenni ediyorum. Allah utandırmasın, Rabbim uzun ömürlü, müessir bir dergi çıkarmayı nasib etsin.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.