23 Nisan 2025
  • İstanbul13°C
  • Ankara17°C
  • İzmir22°C
  • Konya22°C
  • Sakarya14°C
  • Şanlıurfa27°C
  • Trabzon11°C
  • Gaziantep24°C

ERZURUM NOTLARI

Mahmut BIYIKLI

16 Nisan 2025 Çarşamba 11:45

Türkiye Yazarlar Birliği ödül töreni vesilesiyle tarih ve kültür şehri Erzurum’daydık. TYB yarım asra yakındır istikrarlı bir şekilde yazar ve sanatçıları ödüllendiriyor. Merhum Mehmet Doğan’ın hayattayken çok önemsediği ödül töreni ilk defa onsuz gerçekleşti. Ülkemizin dört bir yanından gelen kültür insanları Palandöken’de buluştu.

Ödül alanlar doğal olarak heyecanlıydı. Bazıları yanında çocuklarını getirmiş, bazıları da anne babalarıyla gelmişti. Mutluluklarını sevdikleriyle doyasıya paylaştılar. TYB ödüllerinin maddi bir karşılığı yok ama manevi değeri yüksek. O sebeple yıllardır yazarlar ve sanatçılar, biyografilerine bu ödülleri gururla ekletiyor.

 Bu sene ödüller verilirken Filistin üzerine eser veren isimler özellikle tarandı. Gelecek yıllarda bu alanda daha çok çalışma yapılmasının teşviki amacıyla birçok dalda ödül verildi.

Ödül alan arkadaşlarımız kısa konuşmalar yaparak duygu ve düşüncelerini paylaştı. Özellikle çocuklarımızın severek izlediği  Rafadan Tayfa’nın yapımcısı İsmail Fidan’ın ve Anadolu İnsanı belgeselinin yapımcısı Emrah Kekili’nin konuşmaları dikkat çekiciydi. İşini aşkla yapan insanlar var olsun.

TAŞRA MI MERKEZ Mİ?

Konuşmacılardan birisi “taşra” kelimesini kullanınca, Erzurumlu bir hocamız itiraz etti. 80 yıllık bir üniversitesi olan bir şehir taşra olmaz, diyerek karşı çıktı. Merkez neresidir, taşra neresidir meselesi eski bir tartışma. Benim bu konudaki görüşüm: Kültüre merkezlik yapan ya da kültürün merkezi olan her yer merkezdir. Kültürden kopan şehirler de coğrafi olarak merkezde görünse bile taşradır. Atatürk Üniversitesi’nden çok meşhur hocalar gelmiş geçmiş. Yeniler yerlerini doldurdu mu bilmiyorum. Zaten tek başına bir üniversite, o şehri merkez yapmaya yetmez.

HABER7’YE ÖDÜL

D. Mehmet Doğan Ağabey hayattayken Haber7’yi yakından takip eder, köşe yazarlarının kültürel yazılarını TYB sitesinde yayınlatırdı. Bu seneki ödül değerlendirmelerinde Ferman Karaçam, kültür ve medeniyet eksenli yazıları sebebiyle basın dalında ödüle layık görüldü. “Seni de vururlar ey acı” gibi muazzam şiirler yazan Karaçam’ın ödülleri fazlasıyla hak ettiğini düşünenlerdenim. Allah ömrünü bereketlendirsin. Nice şiirler, nice yazılar kaleme alsın da biz de zevkle okuyalım inşallah.

Ferman Abi törene gelemediği için ödülünü Palandöken eski belediye başkanı, yakın arkadaşı Orhan Bulutlar aldı.

Ben de Dursun Gürlek’in ödülünü, hocanın isteği üzere emaneten aldım. Ödül alan bazı arkadaşlarımızın, kendilerine kısaca duygu ve düşüncelerini paylaşmak üzere uzatılan mikrofonu kaptıktan sonra konferans vermeye kalkmaları sebebiyle tören saatlerce sürebiliyor. Ben de bu hususa dikkat çekmek için, “Dursun Gürlek Hoca olsaydı, ödülü aldıktan sonra şu beyti okur, hemen kürsüden inerdi,” dedim:

“Ne senden rükû, ne benden kıyâm

Selâmün aleyküm, aleyküm selâm”

ERZURUM TÜRKÜLERİ

Program sonrasında Erzurum Türküleri dinledik. İnsanımız acısını, sevincini, hasretini hep türkülerle yansıtmış. Bütün yörelerimizin türküleri hislidir, içlidir ama “Huma Yükseklerden Seslenir” coğrafyamızın en dokunaklı, en derinlikli türküsüdür. Birçok sanatçı söylüyor ama Mükerrem Kemertaş’tan dinlemeyen, hiç dinlememiş demektir. Yine bu şehre gelip de sözleri irfan öncülerimizden Alvarlı Efe Hazretleri’ne ait olan:

“Erzurum, mülkü kilîd-i İslâm’ın” türküsünü dinlememek olmazdı. Bir şehrin ruhunu ve tarihî misyonunu ciltlerce kitapla anlatmak yerine, bir şiire sığdırılmış.

Erzurum kilidi Mülk-i İslâm’ın

Mevlâ’ya emanet olsun Erzurum

Erzurum derbendi ehl-i imânın

Mevlâ’ya emanet olsun Erzurum

Misafirlere türkü ziyafeti sunan isim Mehmet Çaluşurdu’du. Uzaktan baktığınızda bile bir sanat insanı olduğunu hissettiren bu güzel insan, bizi ayrı bir âleme taşıdı. Son olarak da kendi eserini seslendirdi. Güftesi de bestesi de çok hoşuma gitti:

Yaz gelsin yâr, yaz gelsin

Yâre mektup, yaz gelsin

Çık salın bir dolan yâr

Erzurum’a yaz gelsin

ERZURUM’UN VEFASI

Güzel insanların memleketi olan Erzurum’da, vatana millete kendisini adayan herkese karşı bir sevgi, saygı ve vefa var. Kültür ve medeniyetimize bir ömrünü vakfeden merhum D. Mehmet Doğan da Erzurum’da çok seviliyor. Şehrin önemli kütüphanelerinden birisine adı verilmiş. Hayattayken bu şehre defalarca gelen ve her seferinde sevgisini, muhabbetini yazıya döken merhumun adı ebediyen burada yaşayacak. Bu vefaya öncülük eden değerli Belediye Başkanı Mehmet Sekmen teşekkürü fazlasıyla hak ediyor.

ÂŞIKLAR KAHVESİ

Âşıklık geleneği Türk kültüründe önemli bir yere sahip. Sazın ve sözün ustaları, öz kültürümüzün yaşatılmasında ve yarınlara aktarılmasında köprü vazifesi görmüşler. Erzurum, bu kültürü diri tutan illerimizin başında geliyor. Son yüzyılın en büyük ozanlarından birisi olan Reyhanî’yi içinden çıkaran Erzurum’da saza ve söze kıymet veriliyor. Âşıklar Kahvesi’ne gittiğimizde bunu daha yakından görmüş olduk. Keşke kahvedeki programlar sosyal medya aracılığıyla canlı yayınlasa ve diğer şehirlerdeki insanlar da bu güzellikten istifade etse.

“KALE ÇEVRESİ KÜLTÜR YOLU PROJESİ”

Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, İstanbul tecrübesini ve birikimini Erzurum’a yansıtmış. Kültür Yolu Projesiyle şehrin merkezini adeta açık hava müzesine çevirmiş. Kalenin etrafındaki çarpık yapılar temizlenince muhteşem bir görüntü ortaya çıkmış. Bütün Türkiye’de belediyeler, tarihi eserlerin çevresinin temizlenmesi konusunda Erzurum’u örnek almalı. Sekmen Başkan bu projeyi bütün yerel yöneticilere anlatmalı.

ERZURUMLULAR ERZURUM’A SAHİP ÇIKMALI

Kadim şehre hizmet eden Hocaların Hocası Orhan Okay, şehirdeki değişimleri anlattığı yazısında en ağırına giden şeyin Erzurumluların Erzurum’u terk etmesi olduğunu söylüyor. Şehir, şehirlilerin kendisini bırakmasıyla yetimliği artıyor. Erzurum’un göç sorununu çözmek için ne gerekiyorsa yapılmalı.Biz Erzurum’da Otuz Üç Kişiydik

Devletimiz bu konuda büyük yatırımlar ve atılımlar yaparak tersine göçü teşvik etmeli. Stratejik bir öneme sahip olan Erzurum’u bu köklü sorundan kurtarmak, millî bir görev sayılmalı. Bu husus, seçilmiş belediye başkanını da atanmış valiyi de aşan bir durum. Devletlilerimizin Erzurum’a ayrı bir hassasiyet göstermesi gerekiyor. Osmanlı Erzurum’un stratejik konumuna uygun bir politika yürütmüş. Sultan Abdulhamit boşuna Erzurum düşerse payitaht düşer dememiştir.

BİZ ERZURUM’DA OTUZ ÜÇ KİŞİYDİK

Erzurum tarih boyunca millî ve manevi değerlerine sahip çıkan bir şehir. Şapka İnkılabı ilan edildiğinde halk tepkisini göstermekten çekinmez. Erzurumlular meydanlara çıkarak, kepenk kapatarak bu yanlış uygulamaya karşı çıkarlar. Şapka Kanuna isyan etmenin bedelini çok ağır öderler.. Biri kadın olmak üzere otuz üç korkusuz Erzurumlu şehit edilir. Bu acı hadise, usta şair Arif Ay tarafından edebiyata, dolayısıyla ebediyete taşınır. Palandöken’e çıkınca televizyoncu yazar İsmail Halis bu şiiri okudu. Bir yandan bedenimiz buz gibi havada donarken, bir yandan hadisenin acısıyla içimiz yanarak dinledik şiiri. Daha önce okuma fırsatı bulamayanlar için şiirin bir kıtasını paylaşayım da ne demek istediğim anlaşılsın:

‘Kar Palandöken’in börkü

Bundan gayrısını giymedik

Giymeyeceğiz dedik

Ve bu söz üzre başımızı göğe, sakalımızı yere

Boynumuzu ipe verdik

Biz Erzurum’da otuz üç kişiydik’


TEMELLİ KIRAATHANESİ

Gittiğim şehirlerde mutlaka uğradığım yerlerden birisi çay ocakları ve kıraathanelerdir. Özellikle tarihî geçmişi olan mekânlara gitmekten büyük keyif alıyorum. Sıcak çayla birlikte samimi muhabbetin yapıldığı bu yerler, birlik ve beraberliğimizin de teminatı aynı zamanda.

Dijital kalabalıklar arasında yalnızlık çekenlerin çoğaldığı günümüzde, bu muhabbet ocaklarının yaşaması ve yaşatılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Temelli Kıraathanesi şehrin sembollerinden biri olmuş. Babalarının geleneğini devam ettiren Temelli kardeşler, mekânın ruhunu koruyor. Soğuk suyla demledikleri çayları masalara servis ederken sevgilerini de eklemekten geri kalmıyorlar. Besmeleyle başlanan, duayla demlenen çayların içenlere şifa olması temenni ediliyor. Yener Temelli kendince şöyle bir çay duası geliştirmiş:

“Resûlullah Efendimizin hatrına, kahvecilerin pîri Şirâzî Hazretleri hatrına, Seyyid Hacı Ahmet Baba, Seyyid Hacı Mevlüt Baba Hazretleri hatrına çaylarımızın renkleri, tatları cennet ırmaklarından eyle, içenlerin lezzet bulup tekrar içmesini, hastaların bu çaydan şifa bulmasını nasip eyle.”

Duvarlarında şair Nurullah Genç’in fotoğraflarının olduğu, doyumsuz sohbetlere ev sahipliği yapan kıraathaneden çok sayıda yazarın, şairin, ozanın, akademisyenin yolu geçmiş. Oyun oynanmasına ve sigara içilmesine müsaade edilmeyen kıraathanede muhabbete sınır yok. Erzurum’a yolunuz düştüğünde mutlaka bu mekâna uğrayıp tarihi ve kültürü soluklarken sıcak çayınızı keyifle yudumlayın.

ERZURUM’UN DERGİLERİ

Doğunun kültür merkezi olarak kabul edilen ilim, irfan şehri Erzurum’da geçmişte çok sayıda dergi çıktığını biliyoruz. Bazıları, şehrin sınırlarını aşarak ulusal bir ilgiye mazhar olmuştur. Bunlardan birisi “Anadolu Fikir Derneği Erzurum Şubesi”nin çıkardığı Adımlar isimli dergidir.

Bu dergide usta hikâyecimiz Mustafa, çizimleriyle yer almıştır. Bir şehirde edebiyat ve kültür dergileri çıkıyorsa orada heyecan ve umut var demektir. İster amatör olsun isterse profesyonel imkânlarla yayınlansın, dergiler şehirlere ruh katar, mana kazandırır. Muhtevası sağlam olan dergiler, taşrada çıksalar da mutlaka merkezdeki entelektüellerin, sanatçıların dikkatini çeker.

Erzurum’da yayınlanıp diğer şehirlerde de ilgiyle takip edilen Beyazşehir Palandöken isimli nitelikli bir dergi vardı. Şehir kültürüne muazzam katkılar sunan bir dergiydi. İstanbul’dan yeni sayılarına ulaşmak için çaba gösterirdim. Uzun zamandır çıkmıyor. Erzurum Büyükşehir Belediyesi yeniden okuyucuya sunsa çok güzel olur.

Şimdilerde Erzurum, yeni çıkan başka bir derginin heyecanını yaşıyor. TYB Erzurum Şube Başkanı kıymetli kardeşim Mehmet Gözütok’un öncülüğünde Kehribar dergisi okuyucuyla buluştu. İlk sayısı Mehmet Doğan’a adanan dergide usta yazarlara da genç kalemlere de yer verilmiş. Erzurum’un kültür tarihine adını altın harflerle yazdıracağına inandığım derginin editörlüğünü Abdulnasır Kımışoğlu üstlenmiş. Nice sayılara İnşallah.

ERZURUM VE NECİP FAZIL

Edebiyatımızda da edebiyatçılarımızın dünyasında da Erzurum’un ayrı bir yeri var. Erzurumlu olmamasına rağmen kadim şehri mükemmel şekilde anlatan edebiyatçıların başında Ahmet Hamdi Tanpınar geliyor. Beş Şehir’deki Erzurum bahsi muhteşemdir. Erzurum’da görev yapan öğretmen arkadaşlarımız Beş Şehir’i okutmadan öğrencilerini mezun etmemeli.

Erzurum’u hakkıyla anlatan diğer edebiyatçımız da Necip Fazıl Kısakürek’tir. Üstat, İstanbul’dan sonra en uzun süre Erzurum’da yaşamış. Memleketi Kahramanmaraş’tan bile daha çok bulunmuş Erzurum’da. İlk olarak Emniyet müdürü olan dayısının yanına annesiyle birlikte gelmiş. Sonrasında askerlik başta olmak üzere çeşitli vesilelerle Erzurum’da bulunmuş. Yirmi yaşındayken Palandöken Dağları isimli bir şiir kaleme alan Kısakürek Erzurumlular hakkındaki düşüncesini şöyle ifade etmiş:

“Erzurumlu, Şarkî Anadolu Türkünün hâlis örneği halinde mert, samimî, açık, dürüst ve içlidir.”

Burada yine Erzurumlu akademisyen ve yazarlara sitemimizi getirelim. Necip Fazıl’ın Erzurum’u isimli bir kitap çalışmasını kültür hayatımıza henüz kazandırmamış olmalarını büyük eksiklik olarak görüyorum. Batıyı örnek vermekten nefret ederim ama maalesef vermek zorundayım. Batıda olsa böyle büyük bir yazarın uzun vaktini geçirdiği şehirle ve şairle ilgili çok sayıda kitap çıkardı. Erzurumlu araştırmacı ve yazarlar bu boşluğu gün geçmeden doldurmalıdır.

“Erzurum Erzurum, senin için birkaç satır değil, kamuslar yazsak azdır.” diyen kudretli şair bu vefayı fazlasıyla hak ediyor.

EVLİYALAR ŞEHRİ

Erzurum, maneviyat önderlerinin mayaladığı bir şehir. Her dönemde içinden erenler çıkmış, halka rehberlik etmiş. Binbir hatim geleneğini başlatan Pir Ali Baba’dan, katliam yapan Ermeni katillerine karşı mücadele etmeleri için halkı yüreklendiren gönüller sultanı Alvarlı Efendi’ye kadar nice mübarek zat şehre güzellik katmış. Dadaşlar diyarı evliyalarıyla da meşhur. Merhum Sıtkı Aras’ın Erzurum’un Manevi Mimarları kitabında hepsi de mükemmel bir Türkçe ile anlatılmış.

Her şehrin bir manevi sahibi olduğu söylenir. Şehre hâkim bir tepeden Erzurum’a muhafızlık yapan Abdurrahman Gazi Hazretlerinin tasarrufu devam ediyor. Ziyaretçisi hiç eksik olmayan türbeye edeple girenler, lütufla dönüyor. 

Alvarlı Efe Hazretleri Erzurum’un “ulema, fuzala, kübera şehri” olduğunu meşhur şiirinde şöyle anlatıyor:

 

Müşkil halleyleyen ulemâsı var

Sefa bahşeyleyen fuzalâsı var

Şöhret-i şiar yine küberâsı var

Mevlâ’ya emanet olsun Erzurum

Kaynak: https://www.haber7.com/yazarlar/mahmut-biyikli/3522527-erzurum-notlari

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.