- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
D. MEHMET DOĞAN: DİLDE KİRLENMENİN SORUMLUSU KİM?
27 Kasım 2017 Pazartesi 09:38
Kelimelere menşe, köken soranlardan değilim. Dilimize mal olmuş kelime artık bizim kelimemizdir. Fakat olur olmaz kelime girişi, sokaklarda, çarşı pazarda gerekli gereksiz yabancı kelimeler kullanılarak oluşturulmuş tabelalar, günlük dilde yerleşik güzel kelimelerimiz varken özenti kabilinden lansman gibi, moderatör gibi, performans gibi kullanılan yabancı kelimeler...
Bir dil hassasiyetimiz olması gerektiğini söyleyip, yazıp duruyoruz. Bu sene “Türk Dili Yılı” ilan edildi ya, şehir içi ulaştırma araçlarında Türk Dil Kurumu’nun afişleri ile karşılaşıyoruz. Demek ki bir hassasiyet var ve bu da resmiyete de yansımış.
Öyleyse ne olmalı?
Devlet kurumları Türk Dili Yılı ilân etmiş. Cumhurbaşkanımız açılışını yapmış. Yılın sonuna doğru yaklaşıyoruz, peki bu işten ne hâsıl oldu?
“Hiç” diyemeyiz belki, çünkü bazı toplantılar filan yapıldı, afişler dağıtıldı. Tamam da sonuçta ne oldu?
Bir örnek üzerinden konuşalım.
İhtiyaç hissedilmiş olmalı ki, helâl gıda ile ilgili bir kuruma vücut verilmesi kararlaştırılmış. Bir kanun teklifi hazırlanmış. Meclis’in ilgili komisyonlarından geçmiş, genel kurula gelmiş ve kabul edilmiş... “Helâl Akreditasyon Kurumu Kanunu” böylece Meclis’ten çıkmış...
Devlet kanunla bir yabancı kelimeyi cebren dilimize sokuyor: Areditasyon. Sadece bu kelime mi? Türevleri de. Kanunda geçen ibarelere bakalım: Akredite etmek, akredite kuruluşlar, helâl akreditasyon uzmanı, helal akreditasyon kurumu genel sekreteri...
Bu kelimenin dilimize girişi önlenebilir miydi?
Neden önlenemesin?
Devlet dil hassasiyeti ile bir yıllık faaliyet yapılması için Türk Dili Yılı ilan ediyor. Böyle bir zamanda en önde görünmesi gereken kurum Türk Dil Kurumu olmalı değil mi?
Türkçe hassasiyetini her kesimde ve seviyede göstermesi gereken resmî bir kurum var ortada. Fakat bu Kurum, Devlet’in dilimize gerekli gereksiz ve ekseriya gereksiz yabancı kelime ithaline karşı hiçbir tepki göstermiyor.
Tabiî burada kanunun çıkışından sonra tepki gösterilmesi anlaşılmamalı. Bu ve benzeri kanun tekliflerinin, tasarılarının hazırlanması sürecine katılmak için bu Kurum’un yöneticileri bugüne kadar ne yaptılar?
Diyelim ki resmi katılım mevzuat düzenlemesi gerektirir. Kanunun hazırlık aşamalarında ilgililerle, komisyon üyeleriyle, başkanlarla görüşmek, hassasiyetlerini iletmek ve teklifleri varsa bunu ortaya koymak gerekmez miydi?
Bu yapıldı da, sonuç yine böyle tecelli etti ise, diyeceğimiz bir şey yok.
Ya yapılmadıysa?
O zaman dilde kirlenmenin sorumlusunu aramaya gerek yok!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.