Bununla şaşırtıcı ve köklü bir değişimin olacağını söylemek istemiyorum. Ancak eski kalıplarla yeni olgu ve olanakları anlamak zor olacağını söylemek istiyorum. Zira dış politika statik değil, dinamiktir. Geçmişten başlayarak geleceğe doğru sürekli ilerler. Aksi hâlde önce pasifleşir, sonra da tamamen etkisizleşir.
Ocaktan’ın yazısının Ak Parti, Batı ve Dış Politika olmak üzere üç boyuttu bulunmaktadır. Ak Parti eleştirisi ile ilgili yazdıklarına cevap vermek benim işim değildir. Batı ve dış politika boyutu ile ilgili yazdıkları için kısa bir değerlendirme yapmak isterim.
Gördüğüm kadarıyla Türkiye, barış ve adalet temelinde herkesle iyi ilişki geliştirmek istiyor. Batı dışındaki seçeneklerin değerlendirilmesi bu kapsamda olduğunu düşünüyorum. Ancak Sayın Ocaktan, bu girişim için, ‘’ Türkiye’yi otokratlar ligine sokuyor’’ diyerek eleştiriyor. Bu bakış, batının bakışıdır ve Türk Dış Politikasının gerçekleriyle de uyuşmaz. Ayrıca ‘’Şangay çadırına üye olma’’ gibi küçümseyici bir üslubu da okurların takdirine bırakıyorum.
Bu yazıda, Türk Dış Politikasının ‘’gerçeklerini’’ bütün boyutlarıyla ortaya koymak mümkün değildir. Ancak çok özetle şunu söyleyebiliriz: Türkiye, bölgesel çıkarları ağır basan bir ülke olmakla birlikte, son derece stratejik suyollarından biri olan boğazları kontrol etmektedir. Bu nedenle Türkiye, küresel gelişmeleri hem etkileme hem de etkilenme potansiyeline sahiptir.
Bu bağlamda Türkiye, sadece bölgesel bir güç değildir, küresel sistemde büyük bir ağırlığa sahiptir. Bu özelliği sebebiyle de Türkiye’nin sonuçları iyi hesaplanmış doğru stratejik adımlar atması gerekmektedir. Türkiye’nin Rusya, Çin ve diğer ülkelerle geliştirmeye çalıştığı ilişkinin temel nedeni, ‘’bütün yumurtaları tek sepete koymak’’ istememesidir. Bence doğru olan da budur.
Devamı: https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/sayin-ocaktan-bati-cok-mu-demokrat-6354/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.