• İstanbul 27 °C
  • Ankara 24 °C

Maksut Yiğitbaş: Edebiyat ve Kültür Mahfil/leri Olarak TYB

Maksut Yiğitbaş:  Edebiyat ve Kültür Mahfil/leri Olarak TYB
Kuruluşunun 45. Yılı dolayısıyla; ülkemizin önemli 45 edebiyatçısı Türkiye Yazarlar Birliği’ne dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Kitap olarak da yayımlanan metinleri sırasıyla yayınlıyoruz.

************

Genel olarak mahfil kelimesi; konuşmak, görüşmek fikir alışverişinde bulunmak, paylaşmak için bir araya gelinen yer, heyet veya meclisler için kullanılır. Okullar, eski deyişle mektepler ya da medreseler örgün eğitim kurumları, genellikle resmi olarak kamuya hizmet edegelmişlerdir. Bu müesseselerin dışında ise kültür, dinî, edebî ve siyasî mahfiller ise örgün olmamakla birlikte çok yaygın etkiye sahip olmuş, kişilerin yanı sıra memleketin irfanına, edebiyatına, kültür hayatına ve siyasetine yön vermiştir; bu etki bugün de devam etmektedir. Her türden mahfil, gayr-ı resmi bir mekteptir; kabiliyetlerin ortaya çıkması ve nakd’den türeyen gerçek tenkidin yapıldığı ve böylece kendiliğinden gelişmenin yaşatıldığı hususi mekânlardır. Mahfillerin hayat bulmadığı veya sürdürülmediği toplumlarda kültürün güdükleşmesi, cemiyetin bayağılaşması kaçınılmazdır. Bu bağlamda mahfiller eğitir, keşfeder, yol gösterir ve zevk oluşturur. Anadolu’nun büyük şehirlerinde kısmen edebiyat, daha ziyade tasavvufi sohbetlerin yapıldığı mahfiller ya da muhitler varlıklarını bugün de devam ettirirler. Ancak İstanbul bu açıdan daha şanslı ve zengindir, geçmişten beri zengin ve mümbit bir merkez olmayı bugün de sürdürmektedir. Haluk İpekten’in “Divan Edebiyatında Edebî Muhitler” adlı eseri ile Turgay Anar’ın “Mekândan Taşan Edebiyat” adlı çalışması İstanbul’daki edebî muhit ve mahfilleri detaylı olarak ele almaktadırlar.

Mahfilin resmi olmayan eğitim ocağı olduğu belki de kimi zaman varlığını devletin imkanları ile sürdüren öğrenim kurumlarının önüne geçmesinin en güzel örneklerinden biri İstanbul, Beyazıt’ta bulunan Küllük Kahvesi’dir. 1950’li yılların ortalarına değin tarihî İstanbul Üniversitesi (Darülfünun) karşısında yer alan bu mekân, birçokları gibi Tarık Buğra’nın sanatçı ve entelektüel kimliğinin inşasında çok önemli yere sahiptir. Yahya Kemal, Asaf Halet Çelebi, Hilmi Ziya Ülken, Fuat Köprülü, Ahmet Hamdi Tanpınar, İbnülemin Mahmut Kemal, Sait Faik ve daha niceleri bu kahvenin müdavimleridir. Küllük zaman zaman Akademi veya Muallimler Bahçesi olarak da adlandırılır, bir ara adını taşıyan edebiyat dergisi bile çıkarılır. Küllük Dergisinin kalemleri çoğunlukla kahvenin şair ve entelektüel çevresinden olur. Akşehir’den İstanbul’a tıp öğrenimi için gelen Tarık Buğra tahsilini tamamlayamaz.  Hukuk ve Edebiyat fakültelerini dener, onları da yarıda bırakır, sonunda Küllük’te demlediği sanatçı kimliği ile buradan mezun olur ve adını edebiyatımıza yazdırır. Bu ve benzeri mahfillerin Türk edebiyatına ve kültürüne daha nice değerleri kazandırdığı ayrıca araştırılmalıdır.

Edebiyata, kültüre ve sanata kayıtlı olanların ilgilerine bağlı olarak bir araya geldikleri mahfiller özellikle Cumhuriyetle birlikte lokal ve oda, bugün içinse daha çok dernek adıyla faaliyetlerini sürdürürler. İlgi alanının daha çok tabelasına yansıtıldığı bu oluşumlar genellikle belirli alanlara münhasırdırlar. Buna karşın 1978 kurulan Türkiye Yazarlar Birliği 45 yıldır aralıksız faaliyetlerini sürdürerek Türkiye sathında, şube ve temsilcilikleri ile edebi ve kültürel mahfil ağı kurmaya çalışır. Bu mahfiller silsilesi gelişmesini halen sürdürmektedir. TYB’nin devamlılığı ve asli işlevi: ülke nabzını tutma, eğitme, sanata ve edebiyata yeni kabiliyetler kazandırma, yol gösterme, millî ve manevî bilincin zevke dönüşmesine katkı sağlamaktır. Unutulmamalıdır ki zevk seviyesine çıkarılamamış ya da dönüştürülememiş hiçbir değer medeniyete mal edilemez. Nitekim Türk musikisi, mimarisi ve Divan edebiyatı zevke dönüştükten sonra klasik sıfatına sahip olurlar. Türkiye Yazarlar Birliği’nin sıklıkla açtığı Yazar Okulu, yıllardır sürdürdüğü Mesnevi ve Safahat Okumaları; 1980’den bugüne Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları’nı seçmesi, yeni yeteneklerin keşfi ve tanıtması; Kültür ve Sanat Yıllıkları ile ülkemizin, kültür ve edebiyat dünyamızın nabzını tutması; her seneye özgü anma, bilgi şöleni ve benzeri programlar ile yerel ve merkezi yönetimlere ilham vermesi… Bu düzlemde daha nice çalışmaları yürütmesi milletimiz ve medeniyetimiz adına önemli ve kalıcı kazanımlardır. Bu kıymetli faaliyetlerde imzası olanlar kendi birikim ve donanımlarıyla değerler dünyamıza zenginlik katarlar. Samimi ve gönüllükle yürütülen bu emekler, toplumdaki bilincin zevke dönüşmesinde önemli rol oynarlar. Tanpınar medeniyet değişimi ile zevkin oluşumunu ilişkili ve önemli bulur; “Bizim gibi bir vakitler kendi çerçevesi içinde mütekâmil bir medeniyete, muayyen asalet kazanmış bir zevke ve bu zevkin tam bir kemâle erişmiş eserlerine malik olan, yani kendi mazisinde olgun bir sanat ve edebiyat an’anasine malik olan milletlerin derhal yeni bir edebiyat yapmaları ne dereceye kadar mümkün olabilirdi? Hakikatte bir edebiyat ve sanat ancak kendi an’anesi içinde yenileşebilir.”[1] Türkiye Yazarlar Birliği’nin hemen her şube ve temsilciliği birer mahfil, muhit olarak kültürel ananelerimizi zevke dönüştürme, medeniyetimize mal etme sorumluluğu içinde geleceği inşa etmenin peşindedirler. Bu yönüyle öneminin idraki edilmesi ve medeniyetimize katkısının daimi olmasını dileriz.

 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, Dergâh Yayınları, İstanbul- 1977, s. 87.

Bu haber toplam 190 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim