Kim olduğunu sorduğumda Meriç Ökten Hanımefendi olduğunu söyledi. “Kendisini yeni tanıdım ama çok sevdim. Durumunun ağır olmasına rağmen nezaketinden, zarafetinden taviz vermemesi beni etkiledi. O haldeyken bile bize bir şeyler öğretme, anlatma gayretinde.” dedi. Marmara Üniversitesi’nden talebesi olduğumu, mümkünse ziyaret etmek istediğimi söyledim. Hastalığı sebebiyle ziyaretin mümkün olmadığını, durumunun kritik olduğu söylenince içim cız etti.
Kısa bir süre sonra da vefat haberi geldi.
Gazeteler acı haberi Saadetin Ökten Hocanın eşi vefat etti diye duyurdu. Bazı haber siteleri de Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Celile Ökten’in annesi hayatını kaybetti diye başlık attı. Sosyal medyada çoğu kişi de bu sıfatlarla taziyede bulundu. İsmini yanlış yazan, habere başka birinin resmini koyan sayfalar bile vardı.
Burada haberci arkadaşlarımızın dikkatsizliği kadar Meriç Ökten Hocanın irfan ehline has görünmemek hususundaki hassasiyeti de dikkatimi çekti. Bilgi okyanusu olan internette neredeyse ismi hiç geçmiyor fotoğrafı da hiç görünmüyordu. İstese çok sayıda mecrada görünür duygu düşüncelerini paylaşabilirdi. Buna rağmen kendisini setretmesi ancak hal ehli insanlara mahsus bir durum olsa gerek.
Hocanın vefatıyla aziz İstanbul az sayıdaki İstanbullulardan birini daha kaybetmiş oldu. Şehir kültürünü yaşayan ve yaşatan güzel insanlar göçünce sadece evlatları değil şehir de öksüz kalıyor.
Yazının devamı için:https://www.haber7.com/yazarlar/mahmut-biyikli/3495954-meric-hocaya-veda
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.