**********
D. Mehmet Doğan’a rahmet dileyerek
Orhan Pamuk, Yeni Hayat romanına “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” diye başlar. Orhan Pamuk; roman kişisi, anlatıcı ve yazar olarak kendisinin bu konuda yalnız olmadığını göstermek için deliller de getirir. Kendisi gibi kitap okuyarak hayatı değişenler sadedinde Felsefenin Temel İlkeleri ( Georges Politzer) kitabını okuduktan sonra Marksist olan ve düşüncesi için banka soygununa karışan ve ömrünün geri kalanını hapishanede geçiren genci örnek verir.
Bir de İslâm ve Yeni Ahlâk ile Batılılaşma İhaneti kitaplarından birini okuyup bir gecede meyhaneden camiye geçip buz gibi soğuk halıların üzerinde gül suyu kokuları içinde elli yıl sonra gelecek ölümü bekleyenlerden söz eder. Böylece 80 öncesi ideolojik yönelimlerin alt yapısı hakkında açıklamalar getirdiğini düşünür Orhan Pamuk. Bir kitabı okumaktır bütün mesele. Bu kurmacalar üzerinde biraz duracağız. Hayret vericidir ki Sabahattin Ali de böyle bir kitapla Marksist olmuş biridir. 1928’de Almanya’ya burslu öğrenci olarak gönderilen Sabahattin Ali, ülkeden ayrılmadan önce Türkçü/ Turancı, Atsız’a yakın biridir. Yolda, trende Upton Sinclair’e ait (Oil) Petrol adlı bir roman okur. Romanı okuduktan sonra “Bu romanda anlatılanların onda biri bile doğru ise namuslu olan her insanın sosyalist olması gerekir” diyerek Marksist olur. Bu kitaptan sonra Lenin’in Kapitalizmin Son Aşaması Emperyalizm kitabını okur. Sabahattin Ali artık komünisttir.
Böyle daha somut bir örnek varken Orhan Pamuk; Sabahattin Ali’yi değil, kurmaca kişileri örnekler. Marksist olmak için Felsefenin Temel İlkeleri kitabı yeterli mi, bilmiyorum. Moda, yönelim bu şekilde ise, İsmet Özel’in deyimiyle “hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa”, Marksist olmak için okumaya gerek yoktur aslında. Alev Alatlı’nın deyimiyle “Türkiye’de Kapital’i okumuş kişi bir elin parmakları kadardır.” Onlar da ya anlamamış ya yanlış anlamıştır. Geriye Sabahattin Ali’de olduğu gibi edebi eserler kalıyor. Hilmi Yavuz böyledir. Der ki “Ben ve benim nesil Gorki’nin Ana’sını, Dostoyevski romanlarını okuyarak sosyalist, komünist olduk.”
Orhan Pamuk’un romanında zikrettiği İslâm ve Yeni Ahlâk diye bir kitap yok. En azından internet taramasında çıkmıyor. Ancak İslâm başlıklı kitaplar var. Okuyup kütüphaneme koyduğum Said Havva ve Sezai Karakoç’un İslâm adlı kitaplarını zikredebilirim. Orhan Pamuk, Yeni Hayat romanını yazarken bu kitapların içeriğinden ne kadar haberdar olduğunu bilmediğimiz için bir yorum yapamıyoruz. Sabahtan Ali, Hilmi Yavuz örneğinde olduğu gibi kişinin hayata bakışını değiştirecek kitapların düşünce, felsefi kitaplar değil; daha çok edebi eserler olmalı diye düşünüyorum. Nitekim “hidayet romanları” diye bir kategori var. Basında ve çevremizde Şule Yüksel Şenler (Hidayet, Huzur Sokağı), Hekimoğlu İsmail, Raif Cilasun, Fahrettin Can, Ahmet Günbay Yıldız gibi isimlerin romanlarını okuyarak tövbe eden (hidayete eren) kişilerin olduğunu biliyoruz. Ancak D. Mehmet Doğan’ın Batılılaşma İhaneti kitabını okuduktan sonra hidayete eren, “kendini soğuk halıların üzerinde gül suyu kokuları içinde ömür tüketen, ölümünü bekleyen kişi” duymadım, görmedim.
Peki, Orhan Pamuk bu kitabı romanında niye zikretti dersiniz? (Kütüphanemdeki baskısına baktım. 1979, Birlik Yayınları baskılı olanı alıp okumuşum. 83 yılında Erzurum’da fakültede öğrenci iken almışım. Kitapçıların raflarına sıkışmış olmalı. Yoksa o yıllarda yeni baskısı da yapılmış.)
Orhan Pamuk’un sorusuna cevap vermek için Batılılaşma İhaneti’nin “İçindekiler”i bilmek lazım: Mustafa Reşid Paşadan Günümüze, Batılılaşmada İngiliz Tesir ve Bağlılığının Temelleri, Osmanlı Devleti’nin İktisadi Yıkılışının Ana Vesikası, 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Antlaşması, İkinci Mahmud, Abdülmecid, Reşid Paşa ve Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti’nin İslâmî Vasfının Darbelenmesi, Islahat Fermanı, İhanetin Osmanlı Paşaları, Âli Paşa, Midhat Paşa, Temeldeki Yabancılaşma ve Cumhuriyet, “Yaşasın Cumhuriyet”, Şiirlerin Cumhuriyeti, Din ve Vicdan Hürriyet(sizliği), Millî Tarih, Aydın Yabancılaşması, Millî Musiki, Harf Devrimi, Devrim Yabancılaşması, Dil Meselesi, “Türkçülük: Milliyetçilik? Batıcılık, 1923-1931: Türkçülüğün Hâkim ve Tek İdeoloji Dönemi, İkinci Dönem: 1931-1944, Üçüncü Dönem 1944 Sonrası, Panislâmizm-Pantürkizm, Panavrupaizm.
Bu muhtevaya baktığımızda el-hak insanın hayata bakış açısı değişebilir, hatta değişmelidir diyebiliriz. Hemen belirtelim ki D. Mehmet Doğan’dan önce bu konularda yazılmış kitaplar veya kitap bölümleri var. Onları da okumuş biri olarak söylüyorum. Evet, temelde Necip Fazıl’ın, Kadir Mısıroğlu ve Sadık Albayrak’ın kitaplarında benzer konular işlenmiştir. Necip Fazıl düşünce ve tarihi konularda da gayet duygusaldır, Kadir Mısıroğlu meseleyi magazinleştirir. Hakeza bu magazin dili, Necip Fazıl’da da vardır. Fakat hiçbiri İstiklâl Marşı’nda olduğu gibi bu süreci “ihanet” olarak nitelemez. Batılılaşma dönemini özel olarak, Tek Adam döneminde yapılanları ihanet olarak tanımladığı için cesur ve son çıkışı yapmıştır D. Mehmet Doğan. Çünkü yeni dönem Tek Adam ve İkinci Adam dönemi Türk tarihine, Türk diline, Türk musikisine, Türk yazısına, Türk’ün inancı İslâm’a ve Türk milletine ihanetin adıdır. Bu büyük ihanetlerini gizlemek için Vahdeddin başta olmak üzere İstiklâl Mahkemeleriyle yeni hainler icat edip mahkûm ettiler. Bunu da Batılılaşmak adına yaptılar. D. Mehmet Doğan işte asıl ihanetin onların yaptıkları olduğunu gerçek hainlerin kendileri olduğunu gösterdi bu kitapla. Adını da çekinmeden koydu.
Batılılaşma İhaneti, Padişah İkinci Mahmut ve Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’yla başlar. Onların da akıl hocaları İngilizlerdir; Ali Paşa, Midhat Paşa gibi zevattır. D Mehmet Doğan bu ihanet zincirini Bülent Ecevit’e kadar getirir. Önemli bir soru: Batılılaşma, Padişah İkinci Mahmut ve onun Sadrazamı Mustafa Reşid Paşa’yla başladığına göre yirmi üçten sonra kendilerini bu zincire ekleyenler bu “öncü ecdatlarını” hep öne çıkarmalı, minnet ve şükranla adına büyük anma toplantıları yapmaları gerekmez mi? Yapmazlar çünkü onlar kargadan başka kuş tanımaz. Bütün iyilikleri ve güzellikleri kendilerine bağlamak ister.
Milletin İkinci Mahmud’a taktığı “Gâvur Padişah” lakabının takipçisi olarak görülmekten mi korktular acaba? Enteresandır, her iki ihanet de sarık yerine serpuş, şapka getirmek şeklinde başladı. Özel isimlere girmiyorum. Gâvura gâvur demek suç sayıldı. Fakat o gâvur döndü, kendisine gâvur diyemeyene mürteci dedi. Mehmet Doğan bu süreci anlatırken ne dediğinden emin, sakin bir hüviyetle çıkar okuyucunun huzuruna. Delilleri, örnek okuma metinleri çıkar. Bu da önceki metinlerden diğer bir farktır. Doğan’ın bu kendinden emin hâli, spekülasyona izin vermeyen, şahsiyet yapmayan, duygusala pirim vermeyen üslubu; kitaba olan teveccühü arttırmıştır. Eğer bir kişi Batılılaşma İhaneti’ni okuduktan sonra “Yeni bir hayat buldum, yeni hayat yolculuğuna çıktım” diyorsa bundandır. Bu noktada Orhan Pamuk’a haklı diyebiliriz. Çünkü Batılılaşma İhaneti’ni okuduktan sonra gençler için hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Resmî tarih o günden beri kan kaybediyor. Eğer bunun adı “hidayete ermek” ise evet Kemalist tarih, dil ve kültür anlayışını terk edip millî tarih, millî musiki, Safahat Türkçesiyle gençlik hidayete erdi. Bu erişte Mehmet Doğan ve Batılılaşma İhaneti’nin büyük payı var. Bir yazar ilk eserinde neyin peşinde ise son eserinde aynı izi sürer. Gerçekten D. Mehmet Doğan için de bu böyle oldu. Onun bütün eserleri Batılılaşma İhaneti’nin tefsiri, genişletilmesi, daha çok belge ve güncel misallerle zenginleştirilmiş hâlidir.
Kitapların özeti olmaz. Özellikle düşünce eserleri özetlenemez. Ancak ana hatlarıyla söylenebilir. D. Mehmet Doğan’ın eserlerinin somut karşılığı (hayata geçirilmiş hâli) Mehmed Âkif ve İstiklâl Marşı’dır. Nurettin Topçu da Necip Fazıl da Âkif’ten yansımalardır ve nasibi derecesinde yeniden söyleyiştir. D. Mehmet Doğan bir yerden bakınca Türkçü, milliyetçi görünür. Esasen bu görünüş, Hareket dergisi çevresinde bulunan birçok şahsiyette vardır. Başka bir zaviyeden de İslâmcı görünür. Bu da geçerlidir Hareket dergisi çevresi için. Bunun sebebi Mehmed Âkif, Safahat ve İstiklâl Marşı’dır. Çünkü Mehmed Âkif tam böyle bir şahsiyettir. Türk-Müslüman veya Müslüman-Türk.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.