• İstanbul 18 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 20 °C
  • Konya 14 °C
  • Sakarya 20 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 23 °C
  • Gaziantep 14 °C
  • Bolu 16 °C
  • Bursa 20 °C

Kafdağı’nın Ardındaki Ülkemiz: Gagauz Yeri

Fahri TUNA

Abi sana Seyyah yazar diyebilir miyiz?                                                                           

Bu sorunun cevabı, galiba evet.

Söyleşi: Şair Kadir Korkut

Mizacındaki seyyahlık belirtilerini ilk ne zaman, kaç yaşındayken fark ettin?                              

 İlkokulda atlaslarımız vardı bizim. Sene 1967-68. Televizyon hak getire. Atlasların arka kısmında çok güzel fotoğraflar olurdu, ülkeleri tanıtan. Mesela Hamburg Limanının fotoğrafını bugün gibi hatırlarım. Okçular köyü, Kaynarca ve Adapazarı dışında hiçbir yer görmeyen bir çocuk olarak ben, o fotoğraflara bakar bakar, hayaller kurardım. Seyyahlık tutkusu o zaman çöreklendi yüreğime zannediyorum.

63 yaşındasın. Ömründe kaç ülke, kaç şehir gezdin?                                                         

Yirmi üç ülke, 129 şehir. Sadece Balkanlar’a 61 kere çıkmışım.

Diğer yandan şehirleri yazıyorsun da? Şehir ve Kültür dergisinde bugüne kadar kaç şehir portresi yazdın?                                                                                                         

 1 Kasım 2022 tarihi itibarıyla Şehir ve Kültür dergisinin 100. Sayısı yayımlandı. ‘Güzel İnsanları Kadar Vardır, Şehirler’ başlıklı ve temalı bir yazım yayımlandı bu sayıda benim de. Mehmet Kamil Berse’nin başkanlığında dokuz senedir çıkan Şehir ve Kültür, alanında örnek de bir dergi. Ben de 7. Sayıdan bu yana yazıyorum. Şaka maka 93 şehir yazmışım. Ekim sayısında Van’ı yazmıştım. Aralıkta da Elazığ’ı yazacağım inşallah.  

Kitaplaştı da bazı şehir yazıların değil mi abi?                                                                                    

 Evet, Hayy Kitap, 2019 Temmuzunda içinden kırk şehri seçerek ‘Osmanlı Medeniyetinin İzinde 40 Şehir Portresi’ adıyla kitaplaştırdı. Şubatta ikinci baskısını da yaptı. Ama 2020 Martında büyük Salgın patladı. Kısmet diyelim.

Bugüne kadar gezdiğin 23 ülkeden birisi de Gagauz Yeri. Bir cümleyle senin  için ne ifade ediyor?                                                                                                                                                                        

  Kaf Dağı’nın ardındaki Türk yurdu. Tam da bu. Bir masal ülkesi. Ama ben gittim gördüm, gerçekmiş. Masal değil yani. Ama masal gibi…

Gagauz Yerine kaç kere, hangi vesilelerle gittin?                                                                               

 Beşi Edirne Valisi Hasan Duruer’in 22 ay süreyle Balkan Özel Danışmanı olduğum 2012-14 arası, biri de 2016’da; altı kere girmişim. İlk beşi kültürel ilişkiler, Balkan Türk Şairleri Gagauz Yeri buluşması vesaire. Sonuncusu ise 2016’da Gagauz Yeri Belgeselini çekmek için. İyi ki de gitmişim. Zira kurucu Cumhurbaşkanı Stefan Topal ağabeyimiz, o çekimden iki sene sonra vefat etti. İyi ki kayda almışım.

Bize biraz Gagauz yeri hakkında bilgi verir misiniz?                                                                           

Moldava’nın kuzey kesiminde üç vilayetli bir Türk bölgesi. Onlar vilayete dolay, şehre de kasaba diyorlar. Değerli yazar yerine de paalı literatör diyorlar. 165 bin Türk yaşıyor Komrat, Çadır ve Volkaneş adlı üç kasabada. 40 bir kadar da yurt dışında Gagauz varmış. Toplam Gagauz nüfusu, 200 bin kadar. Bizim Bilecik, Bolu gibi bir yer, toplamı. 27 köyden meydana geliyor. (Bizim Sakarya Manavları gibi onlar da köye, kü diyorlar.) Her bir köy en az beş bin nüfuslu. Belediyelik. Belediye başkanına da Küübaşı diyorlar. Özerk bölge. Moldova pasaportları da var ama, içeride bağımsızlar. Cumhurbaşkanlarını kendileri seçiyorlar. İçişleri bakanları var ama dışişleri bakanları yok. Güzel bir Türk topluluğu. 105 kişilik Moldova Parlamentosuna 5 Gagauz milletvekili gönderiyorlar.

Onlar hakkında Hristiyan Türkleridir diye duymuştuk. Gerçekten öyle mi? Konuşurken neler hissediyorsun onlarla?                                                                                                                        

  Evet. Doğru. Hemen hepsi Ortodoks Hristiyan. İsimleri Mihael, Fedor, Sergey, İvan, Maria, Elena, Ekaterina. Dini isimler çoğu. Bizdeki Ahmet, Mehmet, Ömer, Osman, Ali, Ayşe, Fatma gibi yaygın isimler. Önceleri tuhaf bir duygu sinmişti üstüme. Bizim şuuraltımıza göre Türk eşittir Müslümandır ya. Zamanla alıştım. Ama - diyeyim size - bir Türk, Hristiyan da olsa önce Türk’müş. Stefan Topal Agama ‘Nasılsın?’ diye soruyorum, ‘Allah’a şükür’ diyor. Bu arada Gagauzların isimleri Hristiyanca, ama soyadları bizim gibidir: Topal, Kendigelen, Bozacı, Şıracı, Değirmenci, Karaçoban, Filoğlu, Büyük, vesaire.  

Gagauzların Hristiyanlığa bakışları ve yaşayışları nasıl?                                                                  

 Zayıf. Tomay Belediye Başkanı (Küübaşı) Fedor Topçu dostuna soruyorum, cevap veriyor, ‘Ortalama ayda bir kiliseye giderim. Genellikle her Gagauz da böyledir.’ Anladığımız, güçlü bir Hristiyanlık inancı da yaygın değil Gagauz Yeri’nde. (Bizde durum farklı mı? Beş vakit namaz kılan bizler de camiye, Cumadan Cumaya gitmiyor muyuz.)

Siz ülkemizdeki sayılı portre yazarlarımızdan birisiniz. Size Gagauz Yeri'nden portreler sormak istiyorum. İlk aklınıza gelen kimdir?                                                                                                       

 Tartışmasız ilk aklıma gelen, Gagauz Yeri kurucu cumhurbaşkanı Stefan Topal agam.                         

Stefan Topal beyi bize anlatır mısınız?                                                                                   

Orta boylu (benim kadar 1.70-1.75). Sarışın, beyaz tenli, temiz yüzlü, sakin, güvenilir ve toparlayıcı bir kişiydi Stefan Aga. 2011-2015 arası bağımsız Gagauz Yeri devletimizin de ilk cumhurbaşkanı. Onunla çekim yaptığımdan iki sene sonra da 2018’de vefat etti. Topracığı bol olsun. Güzel kalpli bir büyüğümüzdü. Süleyman Demirel’i çok sever, her gördüğünde ‘sağ mı, selam söyleyin’ derdi.

İlk meclis başkanı Mihail Kendigelen'i sorsam?                                                                   

 Orta boylu, uzunca dikdörtgen kırmızı yüzlü, neşeli, şakacı, iyi bir insandır Mihail Aga. Sağ ayağı doğuştan felçli olduğundan fiilen topal da biri. Ona kulak verelim: ‘1991 yılında devlet kurma çalışmalarını başlattık. Küülerde mitingler yapıyeriz. İşte Stefan Topal, ben; altı yedi kişi konuşeeriz. Bin kadar kişi dinleer bizi. Ben kürsüde konuşurken, iki yaşlı kocakarı konuşeerlermiş, Stefan Topal işitmiş: ‘Abe Mare, bunların ankisi Topal, ankisi Kendigelen?’ Biz işitmişler ama yüzümüzden tanımeerler. Diğer kocakarı cevap vereer: ‘Te te, dill topal, o Topal. Te topal, o diil topal, o Kendigelen.’   

Gagauz şair ve yazarlardan kimlerle arkadaşsınız abi? Beş isim soracağım sana:

Todur Zanet? Gagauz Milli Marşının yazarı. Gazeteci. Başkent Kişinev’de oturur.

Güllü Karanfil? Edebiyat doktoru, şair.  Çalışkan, üretken bir şair kardeşimdir. 

Alla Büük? Genç Gagauz şairi. Gazeteci. Bizim evin kızı gibidir. Çok severim kardeşimi.

Vasi Filoğlu? Gagauz şiirinin eski ve güçlü temsilcisi. Sevdiğim insanlardandır.

Aleksandra Tulba? Filolog. Halk bilimi araştırmacısı. Türkiye’de turizmci. Benim Gagauz  Belgeseli çekimim sırasında asistanımdı. İyi Fenerbahçeli ve iyi Akpartilidir. 

Gaguz şair Alla Büük ile ilginç anılarınız var diye duyduk?                                                             

 Doğru. 2013 yazında Edirne’de düzenlediğimiz Akademi - Rumeli’de on beş kadar Gaguaz genç edebiyatçılarından birisi olarak katılmıştı. Birkaç gün sonra da hastalandı. Ben de ‘Alla Büük, Allah  büyüktür, korkma. Şimdi seni bir doktora gönderiyorum. İlaçlarını içtin mi düzeleceksin inşallah’ demiştim ona. İlaçların da etkisiyle birkaç günde düzelmişti. Hoş bir hatıra olarak kaldı bu anı. Sonrasında da çok anımız var. Evimize de geldi. Evlerine de gittim. Gaguaz Yeri’nin bana göre en iyi şairi ve yazarıdır. Son gidişimde bir şiir etkinliği için Tataristan’daydı. Yoktu, kocası Andrey’e ısrarla tembih etmiş, ‘Fahri Agamı evimize götür, doyur’ diye. O da ısrar etti, evine götürdü. Sağ olsun lapa gibi bir çorba, bir de et haşlamış. Yemem mümkün değil. Ama Andrey o kadar samimi, içten, tüm yoksulluklarına rağmen o kadar cömertti ki, o yemek bana hayatımın en güzel ve leziz yemeği gibi geldi. Samimiyet işte böyle güzelleştiriyor her şeyi. Kızı Liza ve oğlu Demir’i de severim.   

Tomay belediye başkanı Fedor Topçu desem size?                                                                           

 Kardeşim benim. Çok severim. Benden tam tamına otuz gün küçük. Fedor Amca ile Maria Ananın 11 erkek çocuğunun 6’cısı. Uçak mühendisi. 1991 Devriminden önce başkent Kişinev’de Uçak Fabrikasında Genel Müdür Yardımcısıyken devrimle fabrikalar kapanınca işsiz kalıp baba memleketi Tomay Küü’ne dönmüş. Orta boylu, sakin, kontrollü, vefalı, akıllı, misafirperver, temiz yüzlü bir kardeşimdir. Üç dönemdir, 6.306 nüfuslu Tomay Küü, Köybaşıdır. Yani belediye başkanı. Beni de Tomaylı sayıyor, ‘Sen de 6307. Hemşerimizisin bizim’ diyor. Çok vefalıdır. Son gidişimde ısrarla evine yemeğe götürdü. Eşi Svetlana (Sevgi) hanım yer sofrası düzenlemiş. Şarap da çıkardılar. Ben içmeyince Fedor sordu: ‘Haram diye mi içmeersin?’, ‘Evet’, ‘Ama bu haram değil, evde kendimiz yaptık!’ Gülüşmeler. Bir de ömrümce hiç alkol içmeyişime karı-koca ne çok şaşırmışlar, ‘Sen uz adamsın’ demişlerdi.  

Gagauz Yeri’nde hiç vali belediye başkanı tanıdığınız oldu mu? Biraz anlatır mısınız?                                                      

 Oldu tabii ki. Gagauz milletvekili Oleg ile vali Sergey’i anlatayım size.  Oleg Gorizan’ı bana zamanın (2013) Edirne Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Komando Recep Agam (Kozan) tanıştırmıştı. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun da yakın dostu olan Recep Aga, Gagauz Yeri’nin bağımsızlığında çok büyük katkısı olmuş yiğit bir adamdır. Bu Oleg’i yirmi yaşında yakalamış, Edirne’de büyütmüş, Ankara’ya götürmüş, geliştirmiş. Tanıştığımızda 105 milletvekili olan Moldova Parlamentosunda Komünist Partisi Gagauz Yeri Milletvekiliydi Oleg. Ortadan uzunca boylu, etli yüzlü, şakacı, sempatik bir delikanlı. Bana ‘ben Ülkücü komünistim. Milliyetçi komünistim. Alpsalan Türkeş’i çok severim. İdolümdür. Ama bir yandan da komünistim’ deyişini, hep birlikte kahkaha atışımızı hâlâ unutamam.Çadır Valisi Sergey Bozacı da dostumdur. Bir gün konuşuyoruz. ‘Fahri Aga, kırık dört yaşındayım. Kırk dört senedir bu yoksullukla biz Gagauzlar nasıl açlıktan ölmüyoruz, çözemedim’ demişti. Ben de ‘Allah rezzaktır Sergey. Her canlıyı doyuruyor, merak etme kardeşim. Yeter ki yöneticiler ve muhterisler haksızlık etmesin, hak yemesinler’ diye cevaplamıştım. 

Gagauzların Neşet Ertaş'ı denilen, Dimitri Karaçoban’ı sorsam sana?                                                                     

Dimitri Karaçoban, bir nevi bizim Neşet Ertaş’ımız, evet. Tam benzeri değil ama. Şair, hikâyeci, araştırmacı. Bence gerçek Gagauz halk kahramanı. Kaybolmaya yüz tutmuş Gagauz türkülerini, manilerini, masallarını, giysilerini, yemeklerini, eşyalarını, alet edevatını toplamış, derlemiş biri. Gagauz Yeri kültürünü hem kitaplaştırmış hem müzeleştirmiş. İddiaya göre; Komünistler, Gagauz milliyetçisi Dimitri beyi, esrarengiz bir tren kazasıyla 1986’da ortadan kaldırmışlar. Naaşını da mezarlığın ta dışına, uzak bir yere defnetmişler. ‘Hangi zulüm büyükçe daha kahramanlaştırmıyor ki mazlumu’; böylece daha da efsaneleştirmişler onu. Şimdi mezarı bir nevi anıt. Doğup büyüdüğü Beşalma köyünde, adına bir müze var. Müzenin müdürü de kızı Lütmila. Bütün eşya ve aletler, bizim Anadolu ile aynı: Tekne, öreke, düzen, mekik, kücü… Aynı babaannelerimizin kullandığı ve isimlendirdiği eşyalar.   

Nasıl bir Türkçeleri var? Anadolu Türkçesine benziyor   mu?                                                           

 Çok şaşırtıcı biçimde Anadolu ile aynı Türkçeyi kullanıyorlar Gagauzlar. Az önce de söyledim. Şair akademisyen Güllü Karanfil bir gün bana ‘siz ömre hayat dersiniz, biz evin sofasına hayat deriz’ deyince ‘hayır, benim annem de evin sofa kısmına hayat der, bizde de aynı’ cevabını vermiştim. Tomay Küübaşı Fedor Topçu, bir çöplüğü park yapmış. Bir de fıskiye yapmış. ‘Bu ne Fedor?’ dedim, ‘bu su sıpıdacak’ dedi. Sıpıtmak… Şahane. Bildiğimiz ama unuttuğumuz fiillerden. Su Arıtma Tesisine ‘Su Paklama Tesisi’ diyorlar. Öylesine temiz ve sahih bir Türkçe konuşuyor Gagauzlar. Ama son yıllarda kültür emperyalizminden, dillerinin, Rusçanın ve İngilizcenin istilasına uğradığından yakınıyorlar. Bizim Türkçemizde durum farklı mı sanki. Reklamlarımız bile ‘Ben ok’eyim’ diyor. Bir de Gagauzlar, 70 yıllık Komünist faşist yönetiminin etkisiyle parayı hiç tanımamışlar. Bu da bin bir kötülüğün ve yoksulluğun yanında onlarda iyi bir şey bırakmış: Bozulmamışlık. Tertemiz, saf, üç asır öncesinde kalmış gibiler. Çok iyi kalpliler. Ama şimdi Kapitalizm girmiş, hızla yayılıyor. İşleri daha zor artık. Selâm olsun Gagauz Yeri’ne. Selâm olsun oradaki paalı dostlarıma.

2-(9).jpeg3-(7).jpeg

Bu yazı toplam 615 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim