Uzun ve derin hendekler kazıldı. İçine odun, çalı çırpı, çıra, yanacak ne varsa atıldı. Büyük bir ateş yığını hazırlandı. Bir tarafta içindeki vahşeti dışarı taşan, insaniyetten çıkmış, hayvanî duyguları kabarmış kâfirler. Diğer tarafta üzgün ama kararlı, vakur, onurlu, imanlı yiğit kadınlar, erkekler.
Allah’ın has kulları. Canlarını Allah’a adayanlar.
Dağ misali yükselen, ejderha misali kükreyen ateş dalgaları, hendek sahiplerini bile ürkütürken, mümin yüreklerde en küçük bir korku yoktu, hepsine meydan okuyorlardı.
Sadece Allah’a inanmanın özgürlüğünü yaşıyorlardı.
Tevhid ehli olmanın onurunu varlıklarıyla haykırıyorlardı.
Hükümdar Zûnüvâs, bir zorba olarak, farklı hiçbir inanç ve kanaate hayat hakkı tanımadığı gibi, inanan insanları da sağ bırakma niyetinde değildi. Tevhitten dönmeleri, haramı helal saymaları için yapılan tehdit ve işkenceler yarar sağlamayınca her zalim gibi “yok etme” acziyetine sarıldı. İmanını ilan eden ne kadar mümin varsa hepsini topladı, zorla getirdi. Yandaşları, alkışçıları zavallılar ve paralı askerleri de birer birer yakalayıp son kez soruyorlardı:
Devamı: https://www.yenisafak.com/hayat/islami-askla-yasayanlar-atesi-cennete-cevirenler-4680776
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.