Gündüz kuşak programlarından şerbetli bir toplum olarak Narin'in başına gelmiş olabilecekler hakkında fikir yürütmeye başladık. Yayın yasağı çare olmadı; bilakis yasak medyanın iştahı kabarttıkça kabarttı. Hele de Narin'in cansız bedeni bulunduktan sonra ekranlar iyice zıvanadan çıktı. Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin operasyon alanlarıyla ilgili analiz yapan yorumcular gibi, ellerinde sopalar önlerinde Narin'in cansız bedeninin atıldığı dere yatağının görüntüleri dedektif gazeteciler türedi. Cesedin dere yatağında saklanması cinayetin çok profesyonel şekilde işlendiğini gösteriyormuş, suyla temas ettiği için köpekler koku alamamış, Narin bu yüzden uzun süre bulunamamış. Cesedin suda uzun süre kalması otopsiyi zorlaştırıyormuş, ölüm şeklinin tespit edilmemesi için Narin dereye atılmış... gibi bir taraftan adeta bir ölüm pornografisi sergilendi, bir taraftan da "insan nasıl öldürülür, ceset nasıl yok edilir, sağlıklı otopsi nasıl engellenir gibi kritik tüyolar vererek potansiyel katiller için oldukça bilgilendirici bir yayıncılık yapıldı.
Şu son bir haftada gerçekten ekranlara bakamaz hale geldik. Narin'e mi yanalım yoksa Narin'in ölümünden nemalanan medya düzenine mi?
Narin'le ilgili haberlerdeki bu aşırı özensizlik ve reyting hevesinin dizginlenememesinde cinayetin soruşturulması sürecinde ailenin de şüpheli konumda bulunması etkili oldu. Narin adeta sahipsiz bir çocuk olarak 20 gün boyunca her akşam evlerimize misafir oldu. Üzüldük, merak ettik, adeta arkası yarın gibi Narin haberlerini bekledik.
Annesi, babası, bacısı var mı, bu haberleri izleyip kahrolan okul arkadaşları var mı diye düşünmedik. Adeta tüm köy el birliği ederek Narin'i öldürmüşçesine abandık olayın üzerine.
Devamı: https://www.star.com.tr/yazar/artik-narinler-dogmayacak-yazi-1892586/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.