Terör devleti, şiddeti (yani askeriyle, polisiyle, silahlarıyla, diplomatlarıyla, bilim insanları ile teknisyenleri ile bütün devlet aygıtını) meşru ve hukuki olmayan amaçlar için başka ulusları (veya kendi ülkesindeki halkın bir bölümünü) korkutmak amacıyla kullanır. İsrail, yıllar önce Macaristan’da bir çağrı cihazı fabrikası kurmuş ve bu firmayı Lübnan’a çağrı cihazı ithal etmek isteyenlerle buluşturmuş; yani devletin her bir mensubu bu toplu sivil suikastı hazırlığına ortak olmuş.
Sonra bir düğmeye basmak suretiyle (bu projenin kod adı da “Düğme” imiş!) Lübnan’da iki ayrı saldırıda üç binden fazla insanın eli kolu, ayağı koptu; yüzü parçalandı, gözleri kör oldu. 97 kişi öldü. Ölü sayısı artıyor. Bunların 4’ü çocuk, 8’i sağlık çalışanı. Yani hiçbiri Hizbullah militanı değil.
Şimdi bu konuyu bırakalım ve ulusal güvenlikle ilgili her türlü cihazın yerli ve milli olması konusuna dönelim. Çünkü, kabul edelim ki, “Bir kişinin teröristi bir başkasının özgürlük savaşçısı” sayılır; ama ne var ki, ABD eski başkanı Ronald Reagan’ın dediği gibi “Gerçek özgürlük savaşçılar hiç bir halkı terörize ederek boyun eğdirmeye çalışmaz. İsrail ise Filistin’i Filistinlilerden arındırmak için terörün her türlüsünü kullanır.
Devamı: https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/hakki-ocal/yerli-ve-milli-7194698
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.