• İstanbul 27 °C
  • Ankara 24 °C

Ercan Yıldırım: Yılın Birikiminden 100 Yüzyılın Perspektifine

Ercan Yıldırım: Yılın Birikiminden 100 Yüzyılın Perspektifine
Kuruluşunun 45. Yılı dolayısıyla; ülkemizin önemli 45 edebiyatçısı Türkiye Yazarlar Birliği’ne dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Kitap olarak da yayımlanan metinleri sırasıyla yayınlıyoruz.

*********

Türkiye Yazarlar Birliği’nde yönetim kuruluna seçildiğim 2008’den on iki yıl önce daha üniversite öğrencisiyken TYB’ye gitmiş, Mehmet Doğan ile tanışmıştım. İslamcıların, muhafazakarların çevrede tutulduğu 1990’larda dahi TYB “camia”nın kale kuruluşlarından biriydi. Neyin kalesi? Davanın mı? Kurulduğu 1970’lerin son çeyreğinden bu yana Türkiye Yazarlar Birliği, İslami mücadelenin bir yerinde varlığını hep korudu ve bunu gösterdi. Daha Cumhuriyet İslamcılığının kurucu kimlikleri Necip Fazıl yaşarken Nurettin Topçu vefat etse bile tesiri devam ederken, pek çok dergi, grup, ekol faaliyetini sürdürürken kurulan TYB, dünyada ve Türkiye’de neoliberalizmin yükseldiği dönemde açıkçası merkez-çevreye dayalı Kemalist statükoya karşı çevrenin sesi olmayı başardı.

Soğuk Savaş anlayışının siyaset kadar kültürel sahada da bariz etkisini gösterdiği dönemde, sağ-sol çatışmasının gölgesinde laik-dindar karşıtlığının yakın takibinde Birlik, yazarlar için, Müslüman kimlikli kültür anlayışı bakımından bir çatı, sığınak, odak olmayı başardı. Peki bir kültür ocağı, merkezi, Türkiye’nin Kültür Savaşı için tesirli bir membaı, cephesi olmayı istedi ve başardı mı?… sorgulanır. Aslına bakılırsa 1990’lardan 2000’lere geçildikten, Cumhuriyet’in 2. asrına başlandıktan sonra TYB’nin dijital tekno-kültüre de ayak uydurarak bu yeni dönemi, yeni asrı, İslamcılardan milli-yerli unsurlardan oluşan yeni merkezi bir paradigmayla buluşturacak kültür perspektifi ortaya koyması beklenir.

Açıkçası TYB’nin okur-yazar sayısının artışından geniş akademisyen havuzuna, yine nitelikli genç okur ve yazar kitlesine dek potansiyeli hareketlendirecek motivasyona, bilince, iradeye sahip olup olmadığı tartışılır. Bu sadece hep yakınılan imkanlar dairesinden siyasetin ve belediyelerin inisiyatifine teslim olunmasından ibaret bir durum değil… Türkiye’nin en etkili kültür kurumunun, ülkeyi yeni duruma hazırlayacak bir perspektif geliştirme kaygısından çok “etkinlikçi kültür” anlayışından bir milim terakki etmemesiyle ilgili gerçeklikle ilgili…

 

Dijital Tekno-Kültür Çağını Anlamlandırmak

TYB’nin 40. yılı için verilen yemekte söylemiştim, Birliğin başarısı “statükoyu koruması”ndan ileri geliyor. Dejenerasyonun her kurumda had safhaya çıktığı bir süreçte TYB’nin kendi statik ve lineer çizgisini koruması başarıydı. Deforme olmamak, yabancılaşmamak için fazlaca statükocu kalındığında ise bu sefer “arkaikleşme” tehdidiyle karşı karşıya kalırsınız.

TYB’nin tözünü belirleyen Soğuk Savaş kimliği, merkez-çevre modeli ve kültürü etkinlikçilik görme tutumu milenyum için etkisini yitirdi. Siyasal alana bağlı değişimlerle aynı tempoda gitmeyen TYB’nin mesela Ayasofya’nın açılmasıyla yükselen Kültür Savaşı’nda daha çok rol alması, tesirli perspektifler geliştirmesi gerekir. Oysa “şiir şölenleri” gibi kültüre, Kültür Savaşı’na hiçbir faydası, etkisi olmayan faaliyetlerin tekrarlanması TYB’nin yeni dönemdeki gücünü zayıflatacak düzeyde. Soğuk Savaş döneminde, Kemalist merkezin dışladığı ortamda bu “etkinlikler” “varolma” gösterisi ve göstergesi olarak saygı değer bir başarı ihtiva ederken artık yeni merkezi ile belirgin üstünlük içindeki İslamcı-muhafazakar kitle ve Türkiye’ye daha büyük perspektifler, programlar, yol haritalarının hazırlanması gerekir.

Etkinliklere katılımlardan herkes, her kurum rahatsız… Çünkü etkinlik fikrini hala kurumlar 1980-90’lardaki aidiyetler, mekan arayışları beslenme kaynakları gibi görüyorlar. Bilgiye, dünyada olup bitenleri anlamaya, farklı yazarları görüp onlarla münasebet kurmaya, fikirlerini birinci elden dinlemeye aç okur yazarlar için “etkinlikler” bulunmaz bir nimetti.

Bırakın yazarları, ünlü edebiyatçılara, oyunculara, bilgiye, akademik ya da genel geçer kanaatlere erişimin bu derece kolay olduğu bir dönemde Soğuk Savaş etkinlikçiliği ancak panayır anlamından ibaret kalıyor. Dijital tekno-kültür gerçekliği üzerinden 1924 Statükosuyla başlayan Kemalist Kültür Savaşı’nı nihayete erdirip milli ve yerli Kültür Savaşı’nı vermenin imkanlarını, araçlarını, paradigmasını geliştirmede TYB de ön ayak olup sürece katılmalı.

Birikimi Yeni Kültür Politikalarına Yönlendirmek

Kültür Sanat Yıllıkları, TYB ödülleri Türkiye Yazarlar Birliği’nin yeni döneme de intikal eden en kalıcı ürünleri.

TYB ödüllerinin kamuoyunda bilinenin aksine ne derece çetrefilli, tartışmalı, ince elenip sık dokunarak verildiğinin yakın şahidiyim. Ödüller, ona burun kıvıranların bile aldıktan sonra cv’lerine ekledikleri madalya gibi! Bu samimiyetsiz yazar portresinin hilafına TYB ödüllerinin kapsayıcılığını, derinliğini artırarak sürdürmesi elzem. Bazı hususlarda salt milli ve yerli menşeler arama maalesef o sahalarda kaliteyi etkilediğinden meseleyi Türkiye’nin kültürü ve ilmî birikimi görerek kapsamı genişletme yoluna gidilmeli.

Yıllıklarda da benzer aksaklıklar giderilebilir. Özellikle edebiyat sahasında ekiplere havale edilen konularda hazırlayan kişinin kendi çevresi dışındakileri, rakipleri görmeme tutumu TYB’nin kuşatıcılığına büyük darbe vuruyor. TYB’nin yalnız geleceğe kalması değil tesirini artırması, kültür ocağı ve merkezi haline gelmesi için toparlayıcılığın yükselmesi gerekiyor. Kariyerizm, projecilik, basamak gibi bakış açılarını kırmak için etkinlik merkezli işleyişi değiştirmesi TYB’yi ileri taşır. Bu da her iletişim ve ulaşım aracı sayesinde kültür politikası üretmeye yönelmesiyle imkan dahiline girer.

2000’lerden sonra siyasi iktidarın artık iyice yerleşmesi ve yeni merkezi teşekkül ettirmesine karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği gibi kültür politikalarında ve Kültür Savaşı’nda geri kalma aşılamadı. TYB bu aşamada etkinlikler yaparken kültür politikaları geliştirseydi siyasal alanın en güçlü sivil kurumlarından biri haline dönüşebilirdi. Yüksek bütçeli iktidar destekli güya tink-tank’lerin bile perspektiften yoksun çalışmalarında açıkçası TYB için büyük fırsat doğmuştu.

Yazarlar Birliği’nin geniş bir yazar havuzu var. Hem camianın elit, güzide, tanınmış yazarları hem yerelin taşra sıkıntısından mütekemmil lokal meselelerine yönelenlerini harekete geçirme imkanı var. Fakat icrai sahalarda kaliteli, etkili isimlerden ziyade düşük profilli, dar çevrelerin tercih edilmesi bu perspektif ve politika geliştirici yönü olumsuz etkiliyor.

Kültür politikaları üretmenin yanında mezkur mecradaki farklı yönelimleri takip etmek, tartışmaya açmak, internet sitesinde yayımlamak, toplantılar düzenlemek gelecekte yapılması gereken işlerden. Bu bakımdan yayınlar bir tarafa dijital tekno-kültür çağında dijital kaynakların kullanımı profesyonel hale getirilmeli.

Perspektif, kültür politikaları, Kültür Savaşı ürünleri için dijital kanalları ihya ve inşa ile başlanabilir. Burada birbirinin tekrarı ve benzeri kişilerin, gazetelerin köşe yazılarını yayımlama yerine özgün metinler, içerikler üretilmeli, mimariden görsel sanatlara, restorasyonlardan sergilere, eleştirilere, kritiklere, değerlendirme metinlerine yer verilmeli, farklı kesimlerden ve sahalardan entelektüellerle, uzmanlarla mülakatlar yapılmalı, kültür sanat haberleri alıntı yerine kendi öz kaynaklarından faydalanarak, mesela yazar okulundan yetişenler, yazacak yer arayan üyeler, genç akademisyen ve yazarlar “işe koşularak”, sağlam sevk ve idare, nitelikli editörlükle  hayata geçmeli, vasıflı bir dijital merkezli mecra kurulmalı. Tabi buna camianın önde gelen fikir adamlarının, gerekirse İslam alemi ve dünyadaki önemli yazarlarının yazılarının çevirilerinin eklenmesi de gerekir.

Türkiye eksenli uluslararası takip edilebilirliği yüksek bir ilim-sanat-kültür merkezi, birikimi inşa edilmeli. Akademik zihin, mimari, İslam ve Türk alemindeki edebiyat-fikir, görsel sanatlar, müzik, sinema, edebiyat eleştirisi, iletişim araçları, siyaset, düşünce, dijital dünyayı da içeren geniş bir kültür ve sanat tanımı yapılarak, Cumhuriyetin 2. Asrını mayalayacak bir kültür hareketini TYB başlatmalı. Bu yüksek bütçe ve bu yöndeki bahaneleri gerektirmeyecek, Birliğin hali hazır yaptıklarının yönünü değiştirerek sağlayabileceği ölçüde bir yönelim.

Bir dönem bitti… Soğuk Savaş ve Kemalist statükonun merkez-çevre ayrımına dayalı “varolma temrinleri” yerini, inşa-ihyaya bırakıyor. Bu süreçte Türkiye Yazarlar Birliği’nin Türkiye’nin aksaçlı-akil kurumu olarak yönlendirici, belirleyici otorite haline gelmesi için yeni bir paradigma ve kuruluş hikayesini siyasal alana yerleştirmesi hatta dayatması gerekir. Tabi ilk etapta bu şuuru içselleştirmek…

 

Bu haber toplam 222 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim