26-27 Kasım 2021 günleri yapılan Şûra'ya, dilciler, edebiyatçılar, ilim ve fikir adamları ile hukuk, tıp, eğitim, spor gibi alanlardan konuyla ilgili çalışmaları olanlar katıldı. Şûra'da müzakere edilen başlıklarla ilgili kapsamlı bir rapor hazırlanarak kamuoyuna açıklandı. Bu raporu bölüm bölüm sunuyoruz.
Bu raporda Türkçe Şûrası’nda ele alınan ve müzakere edilen konularla ilgili olarak 11 başlık altında bilgi verilmekte, dilimizle ilgili meseleler ortaya konulduktan sonra çözüm yolları ve yapılabilecekler üzerinde durulmaktadır.
5.Eğitim-Öğretim Dili
Eğitim ve öğretim dili, dilimizdeki olumlu veya olumsuz gelişmelerin temelinde yer almaktadır. Ders kitaplarının 1940’lardan beri mahdut bir dil anlayışı çerçevesinde tanzim edilmesi, yaşayan dil yerine sun’i bir dilin benimsetilmesinin esas alınması olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Çocuklarımız öğretim sistemi içinde âdeta evde öğrendikleri dilden farklı bir dil öğrenmektedir. Bu konudaki ideolojik tutum terk edilerek çocuklarımıza zengin bir dille konuşma ve yazma zemini oluşturulmalıdır. Kelimelerden etnik menşe sormak yerine cümle içindeki mânası esas alınmalıdır. Dilde tasfiyeciliğin Millî Eğitim eliyle yürütülmesinin büyümekte olan zararlarının giderilmesi için zecri tedbirlere ihtiyaç vardır.
Öğrencilerin Türkçenin zengin muhtevası ile erken dönemlerde tanışabilmesi için ders kitapları ve yardımcı malzemenin dilinde düzenlemeler yapılmalıdır. Yunus Emre, Fuzulî, Nesimi, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Ali Şir Nevai, Yusuf Has Hacip, Ahmed Yesevi, Dede Korkut’tan Mehmed Âkif’e, Yahya Kemal’e Ahmet Hamdi Tanpınar’a uzanan edebiyat geleneğimizin zengin temel eserlerinin dili esas alınmalıdır. Bu yazarların eserleri çocukların öğretim seviyelerine göre düzenlenmiş hâlde özgün dilleriyle birlikte hazırlanmalıdır.
Okul çağı çocuğunun evinde eğitim hayatı boyunca zengin bir dil ve kültür kütüphanesi oluşmalı/oluşturulmalıdır. Dil gelişimi içini mutlaka güzel türkçe örneği şiirler öğretilmeli/ezberletilmelidir. Dersler bu kitaplar üzerinden işlenmelidir. Metinlerin özgün diliyle bugünkü Türkçenin karşılaştırmalı okunması, öğrencilerin kelime dağarcığını olabildiğince geliştirecektir. Bu tarz bir öğretim ile Türkçenin derinliği, genişliği ve ağırlığı ile öğretilmesiyle nesillerimize sağlam bir Türkçe tedrisatı yapılmış olacaktır. Bunların yanında asırların birikimi olan gönül dilimizin de kullanılmasıyla milletimiz arasında birlik ve beraberlik duygusu, millî kimlik inşası hususunda cemiyette sağlam bir zemin hazırlanmasına katkı sağlanmış olacaktır.
6. Din Dili-İlahiyat Dili
Din, felsefe, ilim, fikir ve bunlarla ilgili pek çok alanda bir dil karmaşası içinde bulunduğumuz gerçeği, bu tür mevzular üzerine eğilmemiz ve din dili üzerine ciddi araştırmalar ve çalışmalar yapmamız zaruretini ortaya çıkarmıştır. Bu zaruret, sekülerleşmenin, küreselleşmenin, pozitivizmin, modernizmin, dahası postmodernizmin gündeme getirdiği problemlerle önem ve âciliyetini daha da artırmıştır.
Din dili üzerinde sadece mantıkî açıdan durmanın asla yeterli olmayacağı, konunun dil bilim, tarih, antropoloji, psikoloji, sosyoloji, hukuk, sanat ve diğer birçok alan açısından da işlenecek ve bu alanlarla da bağlantısı kurulacak zengin bir alan olduğu açıktır. Din dilini kullananların dil ve mantık inceliklerine dikkat etmeleri sorunlu ve zorunludur. Zira bu alan söyleyenle sınırlı olmayıp, dinleyen, inanan ve uygulayanı hem amelî hem de manevî ve uhrevî olarak ilgilendiren ve etkileyen bir alandır.
Din dili, kişinin düşünce-duygu ve fiillerini anlamlandırma yanında, ferdî-sosyal, dünyevî-uhrevî boyutunu da kavrayıp kapsadığı için dinde mantıklı yani akıllı ve tutarlı düşünmenin, konuşmanın ve davranmanın önemi üzerinde, ilgili çevrelerde, ısrarla durulmalıdır. Dinin temel kavramlarını tanıma, tanımlama, taksim ve tasnif ederek doğru kullanmada, bu kavramların kullanılış şekillerine dikkat etmede, onlardaki anlam aşınmaları, anlam kaymaları, kavram kargaşası ve dil yozlaşmasına karşı şuûr uyandırmada din bilimcilerin yanı sıra diğer sosyal bilimcilere, yetkili organlara ve medyaya büyük mesuliyet düşmektedir.
Din dilinin kullanılması dil ve anlatım açısından özenli, veciz ve beliğ olmalıdır. Bunu temin için Türkiye’de bu dili ağırlıkla kullanan ilahiyat, imam hatip, diyanet mensuplarının ve sosyal medya ve televizyonlarda dinî yayın yapanların dil, belagat, hitabet ve iletişim incelikleri konularında mücehhez olmaları elzemdir. Yine din dilini ağırlıkla kullananların mantık yanlışlarına karşı ikazı ve bilgilendirilmeleri gereklidir.
Mevcut dinî dil, genel bir dil değil; kelam, felsefe, tasavvuf, fıkıh, hadis, tefsir gibi ilmî disiplinlerin müşterek dilinden oluşan hususi bir dildir. Bu dil, alanın kendine has terminolojisini, terimlerin soy kütüğünü, kültürel arka planını bilmeyi gerektirdiğinden bir uzmanlık işidir. Bundan dolayı bu alanın herkesin destursuz gireceği bir alan olmadığı bilinmelidir. Yine bu alanda dinimizin kendi terimleri yerine Batı dillerinden alınma terimlerin kullanılması ciddi anlam kırılmalarına yol açmaktadır.
Yeni bir dinî dilinin kurgulanması için toplumdaki din anlayışları, sekülerleşme, dinî sapma ve yabancılaşmanın sebepleri, din düşmanlığı gibi meselelerin tespiti ve tahlili yapılmalıdır. Dinî dil, daha manevî ve ruhanî olmalı; akıl ile birlikte hisse, kalbe ve gönle hitap etmelidir.
7. Edebiyat Dili
İnsan yaradılışı icabı daima güzel olana ilgi duyar. Gücü nispetinde sevinçten acıya duygularını ve düşüncelerini güzel ve tesirli bir şekilde ifâde etmek ister. Bu açıdan bakıldığında Namık Kemal’in etimoloji ve anlam bakımından bugün de geçerli olan tanımı ile edebiyat: “...hakikat-i hâlde lâfzen edebiyatın me’haz-ı iştikakı edeb ise mânen edebin masdar-ı intişârı edebiyattır.” Edebiyatın malzemesi dildir ve onunla inşa edilir. Dil ve medeniyet arasında sıkı bağ vardır, bu sebeple medeniyetin sınırlarını tayinde ölçütlerden biri de dildir. Türk milletinin kadim geçmişi olduğu gibi köklü bir dili vardır. Geçmişten bugüne Türk devletlerinin siyasî sınırları Türkçenin etkileşimine ve gelişimine süreklilik katmıştır. Bu sebeple bazı dönemlerde Türkçenin başka dillerle karşılıklı tesiri ziyadeleşmiştir. Buna karşı eserleriyle gerekli tepkiyi gösteren şair ve yazarlarımız çıkmıştır. Nitekim Kaşgarlı Mahmut, Âşık Paşa, Edirneli Nazmi ve daha nice aydınların esere dönüşen endişeleri daima Türk dilinin bekâsı adına olmuştur.
UNESCO tarafından 2021, Yunus Emre ve Türkçe Yılı olarak kabul edilmiştir. Türkçenin gönül ve edebiyat diline dönüşmesinde büyük Yunus’un yeri inkârı mümkün olmayan bir hakikattir. O şahsiyetini, yüreğini ve hepsinden mühimi kudret pınarından damıttıklarını irfan kazanında pişirmiş, dilin kepçesiyle kabını uzatana sunmuştur. Bir fani olmasına karşılık şiirleriyle hasenatını işleten Yunus Emre’nin kıyamete kadar amel defteri kapanmasa bile nasipleneni gittikçe azalmaktadır. Zira yedi yüzyıldır bu irfan abidesinin şiirleriyle beslenen ve gönül dünyasını bezeyen nesillerin yerini, ne yazık ki bugün ecdat dilini anlamayan nesiller almaktadır. Hâl böyle olunca Yunus Emre ve Türkçe Yılı’nda bu Hak âşığının, şiirleriyle ortaya koyduğu Türkçeye yabancılaşmayı konuşmak gerekliydi! İşte bu gereksinmeden öte, elzem mevzuya, 26-27 Kasım 2021’de yapılan Türkçe Şûrası’nda dikkat çekildi. Sevgi emek ve gayret ister! Yunus Emre ve Türkçe Yılı’nda Türk dilini konuşmadan, bugün geldiği hâli dillendirmeden, medeniyet dilimizin yok olma tehlikesine dikkat çekmeden 2021 yılının Yunus Emre ve Türkçe Yılı ilan edilme maksadına hizmet eksik kalacaktı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.