• İstanbul 6 °C
  • Ankara 4 °C
  • İzmir 10 °C
  • Konya 4 °C
  • Sakarya 8 °C
  • Şanlıurfa 6 °C
  • Trabzon 13 °C
  • Gaziantep 6 °C
  • Bolu 4 °C
  • Bursa 8 °C

Efendinin Yüzüğü

S. Cenap BAYDAR

J.R.R. Tolkien I. Dünya Savaşının korkunç yıkıcılığını, bizzat içinde yer alarak tecrübe etmiş bir İngiliz entelektüeli. Aynı zamanda şair, romancı ve filolog olan Tolkien, çoğunu ikinci dünya savaşı esnasında yazdığı meşhur romanı Yüzüklerin Efendisi'ni 1954 senesinde yayımladı. Roman, içinde tabiatüstü varlıkların yer aldığı bir tür ortaçağ masalıydı. Çok ama çok beğenildi. Bütün zamanların en çok satan romanlarından birisi oldu. Müziklere, televizyon dizilerine, sinema filmlerine hatta video oyunlarına ilham verdi.

Tolkien'in kurgusunda bir çok yüzük vardı ve yüzükler açıkça “iktidarı” sembolize ediyorlardı. Bu iktidar yüzükleri yeryüzünde yaşayan değişik topluluklara dağıtılmışlardı. Tolkien bu vaziyeti şu şiirle anlatıyordu:

"Üç Yüzük göğün altında yaşayan Elf krallarına,

Yedisi taştan saraylarındaki Cüce hükümdarlara,

Dokuzu ölümlü insanlara, ölecekler ne yazık;

Bir Yüzük gölgeler içindeki Mordor Diyarı'nda,

Kara tahtında oturan Karanlıklar Efendisi'ne.

Hepsine hükmedecek bir yüzük, Hepsini o bulacak,

Hepsini bir araya getirip, karanlıkta birbirine bağlayacak

Gölgeler içindeki Mordor Diyarı'nda."

Tolkien, romanını şiirde anlatılan son yüzüğün etrafında kurgulamıştı.

Tüm yüzükleri yönetecek, yani tüm iktidarları kontrolüne alacak tek bir küresel gücü temsil eden tek yüzüğün.

Putperest-çok tanrılı dinlerin yaşandığı karanlık çağlarda geçen epik fantezi türündeki hikayede, bu yüzüğün aslında İblis gibi resmedilen, Karanlık Tanrı Sauron tarafından yapılmış olduğu yazılıdır. Sıradan altın bir yüzük gibi görünen yüzük ateşe tutulduğunda, üzerinde yukarıdaki şiirin iki mısraı görülür hale gelmektedir: 

Hepsine hükmedecek bir yüzük, Hepsini o bulacak,

Hepsini bir araya getirip, karanlıkta birbirine bağlayacak

Tolkien üç uzun cilt boyunca bu yüzüğü yok etmek üzere yola çıkan bir ekibin hikâyesini anlatır.

Aslında bu hikâye birçok acı tecrübe üzerine kurulan batı medeniyetinin hikâyesidir.

Derebeylerin (küçük yüzük sahiplerinin) idaresinde acı çekerken, kilisenin dehşetli otoritesi ile tanışıp engizisyon mahkemelerinde işkencelere maruz kalan, nihayet ulus devlet diktatörlerinin faşizmine mahkum olan batı halklarının son kabusu, kendilerine yerel iktidarları yeterli görmeyerek cihan hakimiyetine soyunan liderleri olmuştu.

I. Dünya Savaşı'nın ağır kayıplarına rağmen bitmek tükenmek bilmeyen mutlak iktidar hummasının II. Dünya Savaşı'ndaki faturası, çoğu siviller olmak üzere 72 milyon insanın canıyla ödenmişti.

Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir şeydi bu.

Kimi zaman adil kimi zaman zalim ama kontrol edilmesi mümkün mahalli güçleri birleştiren “ulusal” güçler bir tür ejderhaya dönüşmüş, sonra o da yetmemiş tüm dünyayı kontrol altına almak üzere harekete geçmiş ama insanlara ölüm ve zulümden başka bir şey sunamamışlardı.

Yüzüklerin -iktidarların- en tehlikelisi, diğer yüzükleri -iktidarları- kendi altında birleştirecek tek yüzük -cihan hakimiyeti- idealiydi.

Çare o ideali tamamen ortadan kaldırmak, ilelebet yok etmekti.

Tolkien romanında çeşitli ırklardan oluşan bir heyete yahut komisyona yüzüğü yok etme vazifesi verir. Neden tek bir kahraman değil de bir ekip? Çünkü tek yüzük (mutlak iktidar) öylesine cazip, öylesine yoldan çıkarıcıdır ki herkes onu yok etmeye çalışanın da yalnız kalırsa eninde sonunda yoldan çıkacağını bilmektedir.

Yüzüğü yok edileceği menzile kadar taşıma işi bile sıkıntılıdır. O yüzden bu görev herhangi bir iktidar iddiası olabilecek son kişiye, zevkperest, iddiasız, korkak ve ürkek bir “hobbit” olan Frodo Baggins karakterine verilir.

Modern demokrasi de, kuvvetler ayrılığı prensibi de, adaletin üstünlüğü fikri de “yüzüğü” yok etme çabalarının neticesinde ortaya çıkmıştır.

Bazen merak ediyorum, tek yüzüğün ne dehşetli, ne korkunç, ne ölümcül bir ideal olduğunu kavramak için ne kadar acı çekmemiz gerekiyor?

Neden o melun “yüzük” fikrini gömülü olduğu yerden çıkartıp yüzüğü parmağına takacağı anın hasreti ve ateşiyle yanmaya başlayan karizmatik liderler kitlelerin gönlünü bu kadar kolayca çalabiliyor?

Neden iktidarı mümkün olduğunca yaymanın ve çeşitlendirmenin, zorbalaşmanın önüne geçmek üzere tedbirler almanın lüzumunu bir türlü kavrayamıyoruz?

Bu yazı toplam 1229 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim