Ayrıca dergide Türkiye ve dünya gündemini analiz eden yorumlar ve kültür sanat metinleri de yer alıyor.
Türkiye ve Dünya Gündemi
Derginin gündem sayfaları Burhanettin Can’ın Şer İttifakı’nın Üçüncü Dünya Savaşı için iki ana eksen oluşturmaya çalışmasını çeşitli açılardan ele alan yorumuyla başlıyor. Can, “Türkiye’de Şer İttifakı’nın ihanet stratejisine karşı daha üst bir strateji ortaya koymak, Şer İttifakı’na karşı şuurlu geniş bir cephe kurmak öncelik olmalıdır. Bunun için öncelikle ülke içinde, sonra da bölgede birlik ve beraberliği sağlayacak politikalar üretip uygulamaya sokulmalıdır.” ifadelerini kullanıyor.
Metin Alpaslan “İç Barışa Karşı Kirli E(me)ller” yazısında Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını, bölgesel kaos stratejisini ve TUSAŞ saldırısını analiz ediyor. Ömer Behram Özdemir “İsrail-İran-Körfez Hattındaki Son Gelişmeler ve Gebe Olduğu Sonuçlar” yazısında Aksa Tufanı sonrasındaki gelişmelerin bölgeye ve dünyaya etkilerini yorumluyor. Keith Johnson Türkiye’nin ortak kabul edildiği BRICS Zirvesi’ni çok kutuplu dünya tartışmaları açısından ele alıyor. Murat Hacıfettahoğlu eski düzenin tasfiye edildiği, ancak yeni düzenin tesis edilemediği geçiş dönemi Türkiye’sinin karşı karşıya kaldığı problemleri masaya yatırıyor.
Reşid Rıza 1933 yılında Menar saylarında Filistin’de Yahudilere toprak satmanın ve böyle işlere aracılık etmenin haram olduğunu belirten bir fetva yayımlamış. Dergi Filistin tartışmaları açısından önem taşıyan bu metni kısa bir notla sayfalarına taşıyor. Ömer Kantarcı ise merhum Recai Kutan’ın hayatını ve siyasi mücadelesini pek hatırlanmayan metinlerini de işin içine katarak anlatıyor.
Fehmi Hüveydi Aksa Tufanı sonrasında insanların ya direnişçi ya da Siyonist olduklarını hatırlatıyor. Abdullah Hedarî “Gazze’den Sonra Dünyanın Ahlaki Erozyonu” başlıklı yazısında Hintli eleştirmen Pankaj Mishra’nın yazısıyla birkaç metin üzerinden Filistin’de yaşananların 1945 sonrası dünya düzeninin öne çıkardığı tüm değerlerin yerle bir olduğunu bir kere daha hatırlattığını belirtiyor. Münir Şefik soykırımla mücadelenin nasıl olması gerektiğini değerlendiriyor. Vail Kandil “Kassam ile Guevara Arasında Sinvar” yazısında Yahya Sinvar’ın mücadelesinin Batı kültür endüstrisinin ablukasındaki bir sembol isim üzerinden değerlendirilmesinde ortaya çıkan problemlere dikkat çekerek mücadelenin başka bir boyutunu gündeme taşıyor. Mustafa El-Faki ise bölgesel savaşların dünyanın intiharın eşiğine gelişi üzerinden yorumluyor.
Fikriyat, İlahiyat ve İhtilaf Ahlakı
Din dilimiz, fikriyatımız ve ilahiyat üzerine konuşmak sadece akademik bir mesele değil, bugünkü ve gelecekteki hayatımız için kritik bir konu, hatta bir ölüm kalım meselesidir. Merhum Mehmet Âkif Âl-i İmrân Suresi 110’uncu ayetinin bir kısmının meâlini şöyle vermiş: “Siz iyiliği emreyler, kötülükten nehyeder, Allah'a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için meydana çıkarılmış en hayırlı bir milletsiniz...” Bu sebeple, üzerimizde büyük bir sorumluluk olduğunu fark etmemiz gerekiyor. Bu sorumluluk sadece dürüst olmak, ailemize ve etrafımıza iyi davranmakla sınırlı değildir; elbette bu da çok önemlidir. Ancak bunun ötesinde sorumluluklarımızın bulunduğunun farkına varmak zorundayız.
Müslümanların çağımızdaki dağınıklıklarının giderilmesi için, İslâm milleti, İslâm ülkesi ve İslâm medeniyeti kavramlarının en geniş, en kapsamlı anlamlarıyla işler hâle getirilerek, İslâm Birliği’nin kurulması ideali ruhlarda diriltilmeli ve bu idealin gerçekleştirilmesi için de ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bunun için Mehmet Âkif’in yüzyıl önce yazdığı kitabında idealleştirdiği çerçevede Asım’ın nesline ihtiyaç var. Çünkü kendini, ikbalini, maddiyatı düşünmekten çok milleti, idealleri, beslendiği kaynakları, davayı önemsedikleri için her şeyin en doğrusunu, idealini, ilkelisini, güzelini gerçekleştirmeye çalışır bu nesil. Merhametli, kuşatıcı, birikimli, hassas, geleceği şekillendirmeye yatkın, entelektüel nitelikleri yüksek, mensubiyet bağları güçlü, hakkaniyetli yeni Asım’lar inşallah Türkiye ve İslâm âlemini yeniden ayağa kaldıracak bir nizamın temellerini atacaktır.
Derginin bu çerçevede hazırlanan dosyasına Mustafa Aydın “İslâm Bağlamında Din Dili Sorunumuz”, Ercan Yıldırım “Asım ve Haluk'un Günümüzdeki Görünümleri”, Ahmet Ayhan Koyuncu “İslâm Birliği Nasıl Mümkündür? Dil ve Üslup Bağlamında Bir Deneme”, Kamil Ergenç “Vaaz Dilinden Fikir Diline İltica Etmenin Zaruretine Dair...”, Mehmet Furkan Ören, “Müphem Bir Din Dili Olarak İlahiyat”, Muhammet Ateş “Merhamet: Din Dilinin Normatif Grameri” başlıklı metinleriyle katkı sunuyor.
Düşünce Dünyamız Üzerine Birkaç Hatırlatma
Mustafa Akman derginin kritik bölümünde Bekir Topaloğlu’nun kelam çalışmalarını ele alıyor. “Yaşayan İslâm” bölümü Mustafa Kara’nın “Mikail Bayram ile Malayaca Bir Tefsirin Peşine Düşmek” başlıklı hatıra yazısıyla başlıyor. Aytaç Ören’in “Cuma Kayıtları” ise “Bir Yazı Değil Anlam” ile devam ediyor. Kültür sanat sayfası ise Mehmet Karakaş’ın “Ölümünün 100. Yılında Ziya Gökalp ve Sosyoloji Sempozyumu” değerlendirmesiyle başlıyor. Alaaddin Yurderi’nin Sezai Karakoç’un eserlerindeki savaş izleğini merkeze alan incelemesiyle sona eriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.