Bu “dijital cam” harika bir icat. Hele ki on yıllardır bitmeyen salgın hastalıklardan sonra temel bir ihtiyaç haline geldi. Artık boğaz eşliğinde yemek için trafikte yol tepmiyoruz veya evde tek bir dış görüntüyle karşılaşmıyoruz. Her an istediğin manzara ve görüntü.. Ütopik görüntülerden, gerçek manzaralara; animasyondan, canlı kameraya, tarihi kentlerden, şimdiki hayata; her anı gerçek ses ve efektleriyle yaşayabilmek çok güzel. Maç mı izlemek istiyorsun, ister locadan ister holiganlarla birlikte kale arkasından atmosferi hissederek seyret. Hemen sonrasında göl manzaralı dağa karşı doğa esintisiyle çayını iç. Sabah seni sanki kamp çadırındaymışçasına istediğin saatte orman içinde kuş sesleri uyandırsın. Norveç fiyortlarını tekneden seyret. Keçilerin fink attığı Machu Picchu tapınaklarını canlı görmek için Peru’ya gitmene gerek yok.
Geçenlerde moralim bozuktu. Hoş, uzun süredir yalnız olduğumdan kaynaklı bir melankoli durumum da vardı. Çıktım Prag’ın sonbaharını tepeden gören bir yüksekliğe. Sarı ve kahverengi tonlarıyla süslenmiş ağaçlar, hüzünlü öten kuşlar, barok yapılar ve Vltava nehri.. Teknede turistler keyif yaparken, Karluv Köprüsü’nden kırmızılı kadının geçişi beni daha da duygulandırdı. Arada bulutlardan sıyrılan akşamüstü güneşi nargilemin dumanına da ayrı bir hava kattı doğrusu.
Hüzünlerimi de sevinçlerimi de derinden yaşayabiliyorum. Ama gittikçe daha da yalnızlaşıyorum sanki. Gerçi istediğin her şeye her an sahip olabildikten sonra yalnızlık sözlükte kalan bir sözcükten ibaret artık. Hatıra mı lazım, çocukluğumdaki yaşadıklarımın her anı tüm gerçekliğiyle, ses ve dokusuyla elimin altında. Eğlence mi lazım, dünya evimde. Arkadaşlarla sohbet mi lazım istediğim kişiyle her konuda hologram sohbet imkânım var. Üstelik kimsenin o anda müsait olmasına gerek yok, izin verdikten sonra dünkü hali de bana yeterli sosyalleşmek için. Geçen canım sıkılmışken çıkardım ünlü komedyen Can Yılmaz’ı karşıma, bana özel bir show yaptı sağ olsun, tabi o anki haliyle değil.
Bu dijital camdan babaanneme de yaptırdım; her gün Kâbe’ye karşı dua ediyor. Kimse olmadığından ekranı da değiştiremiyor, garibim saygısından odada rahatça oturamıyor. Arada bir gidiyorum yanına, açıyoruz hatıralarımızı, izliyoruz onunla akşama kadar. Ailecek yaptığımız piknikleri açtırıyor hep. En sevdiği torunu benmişim sanırım, çaktırmadan veriyormuş köfteleri bana. Top amcamın yüzüne çarpınca bizi kovaladığı sahneyi defalarca izleyip güldük. Eskiden insanlar biraz daha iç içeymiş sanki, artık anılarda kaldı yakınlıklar.
Olsun… istediğine istediğin zaman sahip olabilmenin güzel olduğunu söylemiş miydim.!?
Nuh Coşkun Yağmur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.