Kastamonu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. S. Tunay Kamer Dijital kıyametin potansiyel etkileri, modern toplumların ne kadar teknolojiye bağımlı olduğunu ve bu bağımlılığın ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Bundan dolayı devletler, şirketler ve bireyler, dijital güvenliklerini artırmak ve bu tür kıyamet senaryolarına ve kriz sonrası yapılması gerekenlere hazırlıklı olmalıdır, diye konuştu
Kastamonu Üniversitesi Öğretim Üyesi Dijital Kültür ve Toplum Araştırmaları Uzmanı Prof. Dr. S. Tunay Kamer ile dijital kıyameti olası sonuçlarını, bu konudaki komplo teorilerini ve yazılan senaryoları konuştuk.
RÖPORTAJ: FATMA GÜLŞEN KOÇAK
Dijtial dünya insanlığı nereye götürüyor?
Dünya öngörülemez bir değişimden geçiyor. Birçok teknolojik gelişme hızla hayatımıza giriyor, dahası sanki uzun zamandır hayatımızın bir parçasıymış gibi. Günümüz dünyası sıklıkla dijital bir dünya olarak anılsa da henüz tam anlamıyla dijital bir dönüşüm gerçekleşmiş değil. Dünya, ancak filmlerde görebildiğimiz akıllara durgunluk veren teknolojik gelişmelerin birçoğunu görebileceğimiz, bizzat içinde bir hayat yaşayacağımız dijital bir evrene dönüşmeye hazırlanıyor. Bugün hayal bile edemediğimiz, bazen bizi korkutan, bazen de heyecanlandıran birçok gelişme, nasıl olduğunu anlamlandıramadığımız bir hızla hayatımıza dâhil oluyor. Ekran başında geçirilen sürenin arttığı, orta yaş ve orta yaş üstünün, gündemi akıllı teknolojik cihazlardan takip edip sosyal medyada paylaşımlar yaptığı, büyükanne ve büyükbabalarımızın torunlarıyla görüntülü sohbet ettiği bu dönüşüm aslında işin sadece görünen ve şaşırtıcı bir kısmı. Bu değişim ve dönüşümün bizi nasıl bir sona hazırladığı sorusu ise hep aklımızın bir köşesinde. Bu komplo teorisi beraberinde dijital kıyamet korkusunu da getiriyor.
KÜRESEL KAOSA YOL AÇABİLİR!
Dijital kıyamet kavramıyla anlatılmak istenen tam olarak nedir?
“Dijital kıyamet”, büyük ölçekli ve yıkıcı siber saldırılar sonucunda dünya genelindeki dijital altyapıların, iletişim ağlarının, finansal sistemlerin ve diğer kritik sistemlerin çökmesi anlamına geliyor. Böyle bir olay küresel ölçekte ekonomik, sosyal ve siyasi kaosa yol açabilir.
Dijital kıyametin potansiyel etkileri, modern toplumların ne kadar teknolojiye bağımlı olduğunu ve bu bağımlılığın ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi bize bu olayla. Bundan dolayı devletler, şirketler ve bireyler, dijital güvenliklerini artırmak ve bu tür kıyamet senaryolarına ve kriz sonrası yapılması gerekenlere hazırlıklı olmalıdır.
TEHDİTLERE HAZIRLIKLI OLMALI!
Bu yaşanılanlar gelecekte dijital kıyametin daha ağırının olabileceğinin işareti sayılabilir mi?
Kesinlikle sayılabilir. Bir yazılım güncellemesi bile bankacılık ve ulaşım sistemlerinin hizmetlerini durdurabiliyorsa, daha ciddi bir şey olursa dünya çökecektir. Dijital kıyametin en şiddetli senaryosu, enerji ve su gibi kritik altyapıların, finans sistemlerinin, internet ve telekomünikasyon gibi iletişim ağlarının, sağlık ve ulaşım gibi diğer önemli dijital sistemlerin dünya çapında koordineli ve büyük ölçekli siber saldırılarla eş zamanlı olarak çökmesi olabilir. Böyle bir senaryo küresel ölçekte ekonomik, sosyal ve siyasi kargaşaya yol açabilir. Bunların uzun vadeli etkileri de olacaktır. Altyapıların yeniden inşası ve sistemlerin tamir edilmesi çok büyük maliyetlere neden olabilir. Hasarın giderilmesi ve sistemlerin yeniden inşası yıllar alabilir, bu da uzun vadeli ekonomik ve sosyal etkilere neden olabilir. Böyle bir senaryo, devletlerin, şirketlerin ve bireylerin siber güvenlik önlemlerini artırmaları ve bu tür tehditlere karşı hazırlıklı olmaları gerektiği anlamına gelmektedir.
DİJİTAL KIYAMET 3. DÜNYA SAVAŞININ BİR PARÇASI OLABİLİR
Dijital kıyamet, 3. Dünya savaşının bir parçası olarak sayılabilir mi?
Dijital kıyamet, 3. Dünya Savaşı'nın bir parçası ya da başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Tedarik zincirlerine yönelik saldırılar, gıda ve su gibi temel ihtiyaç maddelerinin tedarikini sekteye uğratabilir ve büyük ölçekli insani krizlere yol açabilir.
Büyük ölçekli siber saldırılar devletlerarasında ciddi diplomatik krizlere ve askeri çatışmalara yol açabilir. Bu tür gerilimler 3. Dünya Savaşı'nı tetikleyebilir. Siber saldırılar devletlerarası ittifakların yeniden şekillenmesine ve ortak düşmanlara karşı koalisyonlar kurulmasına neden olabilir.
Siber suçları ve saldırıları önlemek için güçlü yasal ve düzenleyici çerçeveler oluşturulmalıdır. Bu çerçeveler uluslararası normlar ve standartlarla uyumlu olmalıdır. Potansiyel saldırganları caydırmak için güçlü cezai yaptırımlar ve diplomatik tedbirler uygulanmalıdır. Halkın ve kurumların siber tehditlere karşı bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi savunma kapasitesini artıracaktır. Siber güvenlik uzmanlarının eğitilmesi ve becerilerinin artırılması dijital kıyamete hazırlığın önemli bir parçasıdır.
Sonuç olarak, dijital kıyamet senaryosu 3. Dünya Savaşı'nın bir parçası veya başlangıcı olarak değerlendirmek mümkündür. Böyle bir tehdit devletlerin ve uluslararası toplumun ciddiye alması gereken bir konudur ve kapsamlı önlemler alınarak bu riskin yönetilmesi gerekmektedir.
Dijital savaşlar nasıl gelişiyor, nasıl yapılıyor?
Dijital savaş, geleneksel savaş yöntemleriyle birlikte hızla gelişmekte ve modern dünyanın yeni tehditlerinden biri haline gelmektedir. Dijital savaşlar devletler, hacker grupları ya da bireyler tarafından genellikle bilgisayar ağları, sistemleri ve dijital altyapılar üzerinden gerçekleştirilen saldırıları içermektedir. 1980'ler ve 1990'ları dijital savaşların başlangıcı olarak kabul edebiliriz. Bu dönemde virüsler ve kötü amaçlı yazılımlar yaygınlaşmış ve hackerler küçük ölçekli sistemlere saldırılar düzenlemeye başlamıştır. 2000'li yıllara gelindiğinde devlet destekli siber saldırıların da başladığı bilinmektedir. 2007 yılında Estonya'ya ve 2010 yılında İran'ın nükleer programına yapılan saldırılar buna örnek olarak gösterilebilir. İlerleyen yıllarda sadece askeri hedefler değil, kritik altyapılar, seçim sistemleri ve özel sektör kuruluşları da saldırıya uğramıştır. Yüksek profilli fidye yazılım saldırıları ve büyük ölçekli veri sızıntıları ilk akla gelen saldırılardır.
Dijital savaş teknikleri açısından ise virüsler, solucanlar ve Truva atları akla gelen en basit vakalardır. DDoS saldırıları dediğimiz, bir hedefin faaliyetlerini aşırı yüklemek ve erişilemez hale getirmek için birçok kaynaktan eş zamanlı olarak yapılan saldırılardır. Son zamanlarda sosyal mühendislik, oltalama saldırıları, manipülasyon, dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme gibi teknikler de yoğun olarak kullanılmaktadır.
Dijital savaşların giderek karmaşıklaşması ve yaygınlaşması, siber güvenlik önlemlerinin önemini artırmaktadır. Devletler, şirketler ve bireyler, bu tehditlere karşı daha bilinçli ve hazırlıklı olmak zorundadır.
TÜRKİYE GÜVENLİK ALTYAPISINI GÜÇLENDİRMELİ
Bütün bu gelişmeler ve senaryolar ışığında Türkiye devlet olarak hangi önlemleri almalı ve bu alanda hangi atılımları yapmalı?
Olası bir dijital kıyamet senaryosuna karşı Türkiye'nin bu alanda alabileceği önlemler ve yapması gereken atılımlar arasında ilk sırada siber güvenlik altyapısının güçlendirilmesi gelmektedir. Yani siber saldırılara karşı kritik altyapıların korunması için gelişmiş güvenlik protokollerinin uygulanması, güvenlik sistemlerinin güçlendirilmesi ve düzenli olarak siber güvenlik testlerinin yapılması gerekmektedir. Bunun yanında daha gelişmiş milli bir siber güvenlik ajansının kurulması ve siber güvenlik politikalarının koordine edilmesi ile siber tehditleri izlemek, hızlı ve anlık olarak müdahale etmek için 7/24 çalışan mevcut operasyon merkezlerinin geliştirilmesi gerekir.
SİBER VATAN KAVRAMI ÇOK ÖNEMLİ
Yerli yazılım ve donanıma ağırlık verilmesi gerekmez mi?
Yerli yazılım ve donanım çözümlerinin geliştirilmesi ve bu ürünlerin güvenlik testlerinin yapılması büyük önem taşımaktadır. Havacılık ve savunma sanayindeki gibi siber alanda da milli hamlelerin atılması ve buna sahip çıkılması çok önemlidir. Artık siber vatan kavramı da çok önemli yer tutuyor. Siber güvenlik alanında yenilikçi çözümler geliştirmek için yapay zekâ ve makine öğreniminde içinde olduğu araştırma ve geliştirme faaliyetlerine destek verilmelidir. Yükseköğretim Kurulu siber güvenlik ve yapay zekâ ile ilgili yeni bölümler açma ve bu konuda üniversitelerin yönlendirilmesi adına önemli faaliyetlere imza atıyor. Artık müstakil bir “Yapay Zekâ Üniversitesi” kurulmasının da vakti geldi. Diğer taratan TÜBİTAK tarafından geliştirilen Pardus işletim sisteminin kullanımın yaygınlaştırılması için ortak bir irade ortaya konulmalıdır.
Kritik verilerin düzenlenmesi ve yedeklenmesi hususunda neler dersiniz?
Kritik verilerin düzenli olarak özellikle ülkemizde yedeklenmesi ve güvenli bir şekilde saklanması büyük önem taşımaktadır. Uluslararası siber güvenlik merkezleriyle iş birliği yaparak tehdit istihbaratı ve en iyi uygulamaların paylaşılması ile diğer ülkelerle birlikte siber güvenlik tatbikatları düzenleyerek kriz yönetimi yeteneklerinin geliştirilmesi de önemlidir.
Bu önlemler ve atılımlar, Türkiye'nin olası bir dijital kıyamet senaryosuna karşı hazırlıklı olmasını ve siber güvenlik tehditlerine karşı daha dirençli hale gelmesini sağlayacaktır.
Bazı komplo teorileri var. Gelecekte elektrik ve internetin olmayacağına dair bu komplolar hakkında ne dersiniz?
Elektriksiz ve internetsiz bir geleceğe ilişkin komplo teorileri genellikle teknoloji ve altyapının kırılganlığına, büyük ölçekli felaket senaryolarına veya küresel güç oyunlarına dayanmaktadır. Bu tür komplo teorilerini değerlendirirken teknolojik, ekonomik ve toplumsal dinamikleri gerçekçi bir bakış açısıyla ele almak gereklidir. Elektrik ve internet günümüzün ve geleceğin dünyasında vazgeçilmez unsurlardır. Bu nedenle elektrik ve internet altyapıları sürekli geliştirilmekte ve güncellenmektedir. Hükümetler ve özel sektör bu altyapıların dayanıklılığını artırmak için sürekli yatırım yapmaktadır. Çünkü modern ekonomiler büyük ölçüde elektrik ve internetin sürekli kullanılabilirliğine bağlı hale gelmiştir. Siber saldırılar elektrik ve internet altyapılarını tehdit edebilir, ancak siber güvenlik ve gelişmiş güvenlik protokollerine yapılan büyük yatırımlar bu tür saldırılara karşı önemli bir koruma sağlar.
Komplo teorileri genellikle sansasyonel ve dikkat çekici oldukları için hızla yayılabilirler. Hükümetlere, kurumlara ve büyük teknoloji şirketlerine duyulan güvensizlik komplo teorilerinin yayılmasına katkıda bulunabilir. Bazı gruplar veya bireyler kendi siyasi veya ideolojik hedeflerine ulaşmak için komplo teorilerini kasıtlı olarak yayabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.