Gece tam yarılanmış, saat yirmi dördü iki dakika geçiyordu ki, telefonuma: “ Canım babam İhsan Işık, emanetini teslim etti.” diye bir mesaj düştü . Oğlu Yunus iletmişti bu acı mesajı . Bu mesaj nefesimi kesti. Birden yüreğim durdu sandım. Tıkandım kaldım. Nefes alamaz oldum. Önümde duran demli Seylan çayımdan bir yudum içtim. Boğazım düğümlenen düğümü çözüldü. Kendime geldim. Elim birden kaleme gitti. İnna illallâh ve inna ileyhi raciün yazacaktım.
İhsan Işık ile ben Halk Eğitimi Başkanı olmadan tanışırdım. 1974 yılında Diyarbakır’da çıkardığı ‘Çile’ isimli dergi için benden yazı istemişti. Gönderdiğim yazıdan çok memnun olmuş ve dostluğumuz o günden ta pandemi dönemine kadar kesintisiz devam etmişti.
Pandemi insanları evlerine hapsedince, insanlar evlerinde yalnızlaşmışlar ve ilişkileri de dostluklarıyla en alt düzeye inmişti. Bırakın dostları kendi torunlarını bile göremez olmuşlardı. Dünya bir yapay cehenneme dönüşmüştü. Algı aklın önüne geçmişti. Dünya yapay bir belaya teslim olmuştu. Bu bela çok dostumuzu koparmıştı bizden.
Bizler Ankara’daki dostlarla ara sıra sosyal aktivitelerde bir arada olurken, uzak illerdeki dostlarımızla mücbir sebepler olmayınca görüşmek en alt seviyeye düşmüştü. İşte İhsan Işık ile olan görüşmelerimizde bu düzeyde idi. Ancak onun “ Biyografilerden Ansiklopediye “ dönüşen devasa eserleriyle hem hal oluyorduk. Özlediğimiz dostumuzu onun hazırladığı bu Ansiklopediden buluyorduk.
Rahmetli İhsan Işık’ın gayret ve özenle hayatta olan yazar, şair, düşünür ve fikir adamı ile siyasetçi varsa onlardan ya bizzat kendisi onların hayat hikayelerini istiyor, ya da yazı ile onlardan bu hayat öykülerini talep ediyordu. Buna Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı yardımcısı olduğu dönemde bizzat şahit idim. Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Mehmet Atilla Maraş ile birlikte yıllarca düşünce dünyasında kalem oynatan tüm yazar , şair ve çizerlere hizmet ettiler. İki hemşerim Maraş ve Işık ; Türkiye Yazarlar Birliği kurucu ve şeref başkanı D. Mehmet Doğan ile yıllarını bu uğurda şair ve yazarlara yaptıklarına tanıklık ettik. Şimdi Ankara Şehir hastanesinde tedavi gören dostum ve kardeşim Koca Reis Doğan’a Allah’tan acil şifalar diliyorum.
Rahmetli İhsan Işık, önce zatürre olmuş onun bu tedavisi sürerken bir de kanser teşhisi konulmuş. Ama iş işten geçmiş. Meret hastalık dördüncü evresini çoktan geçirmiş. Ve bugün ağzımızın tadını kaçıran bu vefat hadisesini oğlu Yunus’un mesajından öğrendim. Çok üzüldüm.
Bu onulmaz meret hastalık ne dostları aldı elimizden , ne dostlarımızı ? Ah ölüm! Sen her kapıya eşit şekilde uğrayan şaşmaz bir ilahi kuralsın. Buna imanımız ölçüsünde canımız ,yanar ve buna dayanırız. Ey ölüm! Sen bir hiçlik değil ; cinana bir vuslat pasaportusun. Sen gurbetten sılaya uçmak için bize bir uçak biletisin. Sen ruhların avdet ettiği bu fani dünyadan yaptığının karşılığını görmek için ahirete bir terhis teskeresin. Ahirete bizden önce göçen güzel dostlarımıza selam olsun. Günü gelince bizde çıkacağız bu ilahi sefere. Ne mutlu arkamızdan hayırla yad eden dostlarımız olursa?
Senin gözümün önünde gitmeyen o geniş anlın, o mütebessim çehren, hele çenendeki o gamzen ve o düşünceli melul melul bakan gözlerin bana hep Dicle’nin çileli akışını hatırlatırdı. Basra körfezinde Dicle ile Fırat’ın kavuştuğu Şatt ü l Arap gibi idin. Anadolunun her rengini bir Ansiklopedilerinde toplayan derya misali bir yüreğe sahip bir fikir işçisi idin.
Sen kadim Amid’in hem de Ruha’nın sanki hulasası idin. Hem Fuzuli’nin hem de Nabi’nin kokusunu senden alırdım. Sen, Necip Fazıl , Sezai Karakoç , Süleyman Nazif ve Mehmet Akif İnan ile hem hal olurdun. Sohbetlerin insanlara umut aşılardı. Çektiğin çileleri hep sinende bal eylerdin. Sen velut , tek başına edebiyat fabrikasında çalışan iyi bir ustabaşı idin. İyi bir bürokrat ve iyi bir baba idin. Dostunu dostu kalmayı her şeyden üstün tutardın.
Allah rahmet eylesin.
Mekanın cennet olsun.
Bugün edebiyat dünyası Dicle’de parlayan yıldızı ; İhsan Işık gibi bir şairı , yazarı ,filologu ve Ansiklopedi yazarını öte aleme gönderdi. Kederli ve hüzünlüyüz. Ama gönlümüz ferah çünkü sen mümin bir insan idin. İnancını hayatına tatbik eden bir müslim idin.
Ben değerli bir dostumun , gönüldaşımın , fikir arkadaşımın bu ölümsüzlük alemine gidişine iştirak edemediğim için çok üzüldüm . Ruhun şad olsun. Senin geride bize bıraktığı tüm eserlerin yüreğimizin büyük hediyesi olarak aramızda yaşayacaktır. Gönüldaşlar yüreklerini tüm dostlarına açan birer yıldızlardır. Yıldızlar gökte insanlara yol gösterir, yazarların eserleri ise insanların gönüllerine ve fikirlerine yol gösteren birer pusulalardır. Hayırla yad edilen insanların ekserisi geriye bıraktıkları eserleriyle anılırlar.
İnsanlar geride bıraktıkları eserlerle anılırlar Sen değerli dostum bıraktığın bu eserlerinle hayırla yad edileceksin. Kalemin sussa da, eserlerin okuyucuyla hep konuşacaktır. Dil sukuta erer, yazılanlar insanlara hep ışık olur. Kişi eserlerinin toplamıdır. Her eser bir hayırlı bir evlat gibidir. Gözün arkada kalmasın aziz dostum, yolun açık olsun. Bugün senin düğün günündür. Bizim için ise hüzün günüdir.
Başta kederli evlatlarına, aile efradına, edebiyat camiası ile seni seven tüm dostlarına Yüce Rabbimden sabırlar diliyorum.
İnna lillahi ve inna ileyhi raciün
İbrahim Halil ÇELİK
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.