Değer verdiğimiz şeyler mi boş yoksa değer diye bildiğimiz şeyler mi. Herhangi bir insana sırf insan olduğu için değer veriyorsak ‘insan olmak’ ölçü için yeterli olmuyor mu. Değer verdiğimiz insanın gözünde neden değer verince küçülüyoruz. İyi ve güzel gördüğümüzün gözünde neden anında küçülüyoruz ve ‘daha aşağıda’ oluyoruz. Eğer değer verdiğimize değer vermeseydik gözünde küçülmeyecektik. Neden buradaki ‘sıcaklık’ birdenbire ‘soğuk havaya’ kesiyor. Bir insana değer vermek suç mu. Değer verince değer verilenin gözünde değer veren suçluymuş muamelesi görüyor. Buradaki ‘sıkıntı’ ben o kadar büyüğüm ki sen bana değer bile veremezsin kibridir. Peki. Yargının ikinci kısmına geçelim.
Harekete geçiren itki kendi dünyasından sadır olanın sonucudur. Sadır olanın dünyası yanılgı görüntüsünden meydana geliyor olabilir. Kendi baktığı, gördüğü ve alımladığı görüntü gerçeklik taşımıyordur. Bakanın hayaller âleminde yaşadığı gerçekliği ortaya çıkmıştır. Değer verenin değer verilende ‘değer’ diye bildiği aslında bomboş bir görüntü.
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/22369791/cafer-keklikci/hayaller-aleminden-cikmak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.