Babalar gününe ilk defa babasız girdim. Her ne kadar böyle günlere mesafeli olsam da babama olan sevgimi sunmama fırsat olacağını düşünerek bütün babalar gününde onu mutlu edecek hediyeler almaya çalıştım.
Evladının aldığı hediyenin maddi değeri ne olursa olsun manevi değerinin ne kadar yüksek olduğunu her seferinde babamın gözlerinde gördüm.
Gözleri bayram sevinci yaşayan çocukların gözleri gibi ışıl ışıl olurdu. Çocuklarından sonsuz bir saygı görmenin mutluluğu babaların en büyük serveti olsa gerek.
Son babalar gününde takım elbise hediye etmek istemiştim. Mağazaya gittiğimizde iki takım elbise arasında kararsız kaldık.
Ben mağaza çalışanına ikisini de hazırlamasını söyledim. Babam bir tane alınması konusunda ısrar etti. İkinciyi giymeye ömrünün yetmeyeceğini söyledi.
O anki duygularımı anlatabilecek kelime bulabilmem mümkün değil. Birini kendime alıyorum diyerek ikna ettim.
Babam duygusal biriydi. Küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkarmasını bilirdi.
Kendisine çocuklarının ve torunlarının sevgisinden bir dünya kurmuştu.
Dünyalık kaygıları hiçbir zaman olmadı. Memur maaşıyla bütün çocuklarının düğününü yapıp yuvalarını kurdu. Okumak isteyenleri okuttu.
Kimseyi incitmeden ömrünü tamamladı. Akrabaları komşuları iş arkadaşları başta olmak üzere herkesin kendisine olağanüstü bir saygısı vardı.
Bu saygının temelinde yaratılanı yaratandan ötürü sevmesinin sırrı görünürdü.
Herkesin iyiliğini ister hiç kimseye karşı negatif bir düşünce beslemezdi.
Bir gün bile gıybet ettiğini görmedim. Kötü kelimesini diline aldığına şahit olmadım.
Ağrılarının ve sancılarının en şiddetli olduğu anlarda bile doktor ve hemşirelerin nasılsın sorusuna her seferin iyiyim cevabı verirdi.
Vefatından sonra hakkındaki şahitlikleri dinleyince gönlümün müstesna köşesine yerleştirdiğim babamın çok sayıda insanın gönlüne girdiğini görmenin mutluluğunu yaşadım.
İyi bir dinleyiciydi. Çok konuşmayı seven akraba ve arkadaşlarını saatlerce dinlerdi.
Konuşulanları daha önce defalarca dinlemiş olsa bile ilk defa duyuyormuş gibi nezaketle dinlemeye devam ederdi.
Kin tutmaz kimseye düşmanlık beslemezdi. Tek düşmanı memlekete düşman olanlardı.
Bize dine devlete diyanete sahip çıkmamızı salık verirdi. Erbakanı da Erdoğanı da vatana hizmetlerinde ve dindar olmalarından dolayı çok sever yürekten desteklerdi.
CHP’li komşularımızın eleştirilerine makul cevaplar verir ama onlarla olan muhabbetini bitirmez diyaloğunu kesmezdi.
Karıncayı bile incitmezdi. Lisede okurken kavga ettiğini duymuştum. İşyerine gidip kavganın sebebini sorduğumda patavatsız birinin Erbakan Hocaya küfretmesini kabullenemediğinden gereken cevabı verdiğini öğrendim.
İmtihanlarla dolu hayatında bir gün bile isyan etmedi. Hayatı derviş dinginliğinde yaşadı. Hoştur bana senden gelen demeyi başardı.
Annemin uzun yıllar süren hastalık döneminde of bile demeden şehir şehir hastane dolaştı. Eve gelen misafirler şu şehirde iyi bir doktor var mutlaka götürün deyince yokluk ve yoksulluğa aldırmadan o şehirlere annemi sırtında taşıdı.
O yıllarda doktorların özel muayenehaneleri yaygındı. Babamın cebinde farklı şehirlerden onlarca doktorun kartviziti vardı.
Zayıf bedenine yüklendiği ağır sorumlukları bütün güçlüklere rağmen yerine getirdi.
Annemle olan 63 yıllık evliliklerinin neredeyse tamamı çetin imtihanlarla geçti.
Zor zamanlarında birbirlerine dayanak oldular. Hastalıklarının arttığı son yıllarda annem yaşlılığına rağmen hizmet etti.
Babamın maaşından başka hiçbir birikmişi yoktu. Tek maaşla muhannete muhtaç olmadan bir ömür sürdü.
Sekiz çocuğu tek maaşla nasıl büyüttüğünü matematiksel olarak çözemeyince bereket kavramın derin manasını o zaman daha iyi anladım.
Helale razı olanların azının harama tevessül edenlerin çoğundan ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha kavradım.
Babam helâl bir ömür yaşadı. Helalin sınırlarını titizlikle muhafaza ederek tertemiz bir sofralarda büyüttü bizi.
Ölümünden sonra cebinden sadece dört bin lira çıktı. En büyük zenginliği hayırlı evlatlara sahip olmak olarak görürdü. Bu yönden gerçekten de zengindi.
Son nefesine kadar bütün çocuklarıyla gurur duyduğunu söyledi. Hiçbirimizi ayırmadan hepimizi çok sevdi. Sevgi halkasının içinde damatları ve gelinleri de her zaman kendilerine yer buldu.
Dünürleriyle kısa sürede akrabalık bağı kurdu. İnsan ilişkilerinde hep uyumlu ve dengeli oldu. Çocukla çocuk yetişkinle yetişkindi.
Herkese hürmet etti herkesten hürmet buldu. Hastalık dönemlerinde sekiz evladının sekizi de gece gündüz demeden kendisine hizmet etti.
Çocuklarının kendisi için çırpınmasına mutluluk gözyaşlarıyla cevap verdi. Ziyaretine gelenlere çocuklarından duyduğu memnuniyeti anlattı.
Ben evlatlarımdan çok razıyım Allah da onlardan razı olsun duasını defalarca dilinden duydum.
Bir babanın evlatlarına verebileceği sevginin tamamını bizlere gösterdi.
Biz de her zaman onun rızasını ve duasını almak için çırpındık. Ne mutlu bize ki hem duasını hem rızasını kazandık.
Her çocuk gibi benim de kahramanım hep babam oldu. Can Yücel’in ben hayatta en çok babamı sevdim mısrasında olduğu gibi ben de hayatta en çok babamı sevdim.
Devamı: https://m.haber7.com/yazarlar/mahmut-biyikli/3333426-babasiz-ilk-babalar-gunu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.