Biraz uzun olacak, kusura bakmayın: İşkodra, Berat, Elbasan, Saraybosna, Mostar, Banyaluka, Tuzla, Belgrad, Niş, Akova, Yenipazar, Taşlıca, Priştina, Prizren, İpek, Üsküp, Kalkandelen, Gostivar, Yanya, Manastır, Selânik, Drama, Gümülcine, İskeçe, Kırcaali, Sofya, Varna, Plevne, Aydos, Burgaz, Cuma, Hasköy.
Bütün bu isimler bize ne söylüyor, ne anlatıyor? Neyi hatırlatıyor?
Hep fizikî ve siyasî haritalara bakıyor, onları biliyoruz. Bir de kalbî haritamız var. İstesek de değişmiyor, silinmiyor, unutulmuyor. Hatıralarımız ile gönül haritalarımız daima beraberdir. Hatıralarımız nereye kadar ulaşıyorsa, gönül coğrafyamızın sınırları oradadır.
Söylemek istediğim: Türkiye, yaşadığımız topraklardan ibaret değildir. Batı Türkistan (Balkanlar) olmadan, Anadolu’nun tarihi eksik kalır. Tuna’yı Fırat’tan ayrı düşünemeyiz. Tarihimizin ve talihimizin döndüğü yer, orasıdır.
Batı Türkistan, Osmanlı devleti nezdinde, her daim özel bir ilgiye mazhar olmuştur. Birçok Anadolu şehrinde, padişahların yaptırdığı bir cami yoktur. Bazılarında, sadece, Sultan Abdülhamid Han’ın yaptırdığı resmi binaları ve okulları görebiliyoruz. Buna karşılık Osmanlı, yatırımlarının oldukça önemli bir kısmını Batı Türkistan şehirlerine yapmıştır. Ne var ki, Balkan Harbi ile birlikte, bu bölgeden hızlı bir şekilde çekilmek zorunda kaldık.
Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı isimli eserinin önsözünde, şöyle diyor: “Bizden Belgrad’ı aldıkları zaman, düşman delegeleri Niş kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak; “Ne hacet, dedi, İstanbul’u da size verelim” dedi. Babalarımız için Niş, İstanbul’a o kadar yakındı. Biz, eğer Vardar’ı, Trablus’u, Girit’i ve Medine’yi bırakırsak, Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk. Çocuklarımızın Avrupa’sı Marmara ve Meriç’te bitiyor.” (Milli Eğitim Basımevi, 1970, Sayfa 12)
Yazının devamı için:https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ayhan-demir/bati-turkistan-balkanlar-neyimiz-olur-47848.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.